Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '19

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Vazgeçmek mi Direnmek mi

Bu yazıyı yazmakla yazmamak arasında gidip geldim. Ama tarihe şahitlik olsun belki de araştırmacılara kaynak olsun diye. Nedense yazmasam içimdeki zehri atamayacakmış gibi bir his var içimde.

Bizim köy bir dağ köyü. Üç dört Yörük çadırından oluşmuş. Bizde ve bizim köyden kopan köylerde görmeyen sayısı fazla. Bununla ilgili bakanlığa ve üniversiteye yazılar yazdım. Ama başarılı olamadım.

İlginç olan köyümüzün eski muhtarına gazeteci soruyor. Sizin köyde görmeyen fazlaymış diyor. Muhtarda yok be üç beş tane diyor. Bizim belirleyebildiğimiz on üç on dört tane. Vazgeçenler ve direnenler.

Önce vazgeçenlerin öyküsünden bahsedeyim. Kör Hüseyin. Hüseyin gözleri görmez. Ama çok akıllıdır. O zaman körler okulu bilinmez. Tabii Hüseyin’de köyde kalır. Okula gidemez bir işe giremez. Dolayısıyla cinsiyetsiz görüldüğü için evlenemez. Bir gün dul bir kadını sever. Eşi ölmüş yâda ayrılmış orasını çok iyi hatırlamıyorum. Ben der bu kadınla evlenmek istiyorum. Köylüler müsade etmez. Bu arada köyde yaşadığımızı ve işlerin çoğunun beden gücüne dayalı olduğu bir ortam. Peki, uzmanlaşmış şehirlerde düşünce farklı mı hayır. Yani biz sanayi ve bilgi toplumundayız ama kafamız maalesef tarım toplumu ilişkileri bütününde. Hüseyin’i evermezler. Ve Hüseyin vazgeçer ve intihar eder. Sonra bir gün görmeyen İbrahim abiyi sesi güzel diye radyo evine götürürler. Oradakiler körler okulundan bahseder ve yönlendirirler. İbrahim abiyle direnenlerin öyküsü başlar.

İkinci vazgeçen Mustafa dayı. Mustafa dayıda körler okuluna gitmemiş işe girememiş ve evlenememiş. Köyde hayatını devam ettiriyor. Artık yaşlanmaya başladı bizde yahu üzülme seni huzur evine yerleştiririz dedik. Millet kendi ana babasına bakmıyor. Elden ayaktan düşünce bari devletin himayesinde olur dedik. Ben yönlendirdim akrabalarımız köylülerimiz yardımcı oldu ve huzur evine yerleşti. Bir yarı engelliyle kavga etmiş yurdu terk etmiş. Bizde huzur evinde olmasında fayda var. Yine de kendin bilirsin dedik. Huzur evine geri döndü. Ama farklı sıkıntılar ortaya çıktı. Personel görmeyeni tanımıyor ve nasıl davranması gerektiğini bilmiyor. Mustafa dayı biraz yürümeye etrafı tanımaya çalışsa aman dur düşersin deyip tutuyorlar. Telefonda konuştuk biz de zamanla birbirinize alışırsınız diye sohbet ettik. Ben bir gün kalkıp ziyarete gittim. Personelle sohbet ettim. Onların korumacı davranışlarına şahit oldum. Birlikte yemek yedik. Ben ısrar ve kararlılıkla şunu öğütlüyorum. Huzur evi personeli eğer engelli biri gelecekse küçük bir eğitimden seminerden geçirilmesi gerekiyor. Bende personele bir şeyler anlatmaya çalıştım. Hafta içi bir gün gelip müdür ve diğer personelle konuşmayı düşündüm. Neyse Mustafa dayı özellikle camiye gidememekten dışarıya çıkamamaktan şikâyetçiydi. Neyse izinli olarak köye gelmiş. beni de aradı. Huzur evine gelme ben köye izinli geldim dedi.

Mustafa dayı bir gece ramazan mübarek günde kendini asmış. Bu beni derinden yaraladı. Belki tekrar olacak. Okula gidebilseydi işe girip evlenip çoluk çocuğa kavuşabilseydi daha farklı olabilirdi. Bazı akraba ve telefonda görüştüklerim neyi eksikti parası pulu vardı dediler ben de dilim döndüğünce kuşların bile bili mum hayvanların bile eşleri çocukları var deyip itirazlarımı belirtim.

Direnenler. Köyümüzdeki bazı görmeyenler tüm olumsuzluklara rağmen okudular işe girdiler evlendiler. Ben şartlar ne olursa olsun vazgeçmeden direnenlerden olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Salih Arıkan, Tel: 0506 514 96 93

 

 
Toplam blog
: 1156
: 67
Kayıt tarihi
: 17.11.16
 
 

1977 Manisa Akhisar'da doğdum. 1986 İzmir Bornova İzmir Körler Okulu'na başladım. 1997 İzmir Karaba..