- Kategori
- Gündelik Yaşam
Ve ateş...
Sunulanlar neydi, ya ne kadarı kabul edilmişti; gerçek sanılarak...
Hayat; gördüklerin, duydukların ve hissettiklerindi,
Peki ya ötesi....
Bir kamp ateşi etrafında,
Gecenin serinliğine inat, ateşin sıcaklığı huzurdu yüzüne yayılan
Her alevde oynaşan gölgelerle...
Sırt üstü yattığın yerden yıldızları izlerken
Kayan yıldızları yakalamaya çalışmak
Neden mutlu bir gülümseme yayardı ki yüzüne!
Ateş besleyebildiğin kadardı, sana hizmet ediyorsa
Eğer sürekli ilaveler yapmazsan, en gerekli anda sönecekti, biliyordun...
Ve yıldızlar,
Bazıları hızla yokoluyordu
Bazıları ağır ağır ve arkalarında uzun kuyruklar bırakarak,
Her kayan yıldız
Bir yokoluş değil miydi aslında?
Her kayan yıldız bir tükeniş...
Nedendi o zaman kayan yıldızları izliyerek
Ve sadece sen onu beslediğin sürece sana hizmet edecek ateşle
Yaşadığın o sahte mutluluk.
Sahteydi, gecenin karanlığında parıl parıl parlayan ayın
Göz kamaştırıcı aydınlığı kadar...
Ve arkanı döndüğünde kazılan çukurun içindeki cehennem ateşi....
Seni sonsuza kadar yutmaya hazır olan
Ve,
Asla senin beslemeni beklemeyen....
Hemen arkandaydı oysa,
Sen beslediğin ateşin yanında, sırt üstü yatıp kayan yıldızları izlerken...
Ağır ağır kayan ve arkasında en uzun iz bırakan yıldız
Ağır ağır tükenen hayat değil miydi?
Bir taraftan enerjisini tüketirken
Diğer taraftan tükenmeyecek bir ateşin içine ağır ağır yol alan...
Ve o ateşin içine girdiğinde de
Alev alev yanarken her bir yanı
Elleri ve ayakları buzlar içinde,
Bir histeri nöbetiydi sadece hissettiğin...
O beslediğin ateş huzur muydu o zaman,
Ya da kayan yıldızların yüzüne yaydığı gülümseme...
Ne tuzak!