Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

Ve çocuktu.. Ve candı.. Ve fidandı; Erdal Eren..

Ve çocuktu.. Ve candı.. Ve fidandı; Erdal Eren..
 

. . . . 17 !


Güz sabahı buğusunda bir salkım üzüm mü avuçlarımdaki ne?
ayışığı yansıyor yüzüne.
ben böyle bulutsu yüzü, ben böyle ışıksı yüzü
bir onyedi yaşındakinde gördüm,
bir de şimdi düşümde..

- Aziz Nesin / Yüzün -

. . .

Henüz 17 ’sindeydi Erdal Eren, ne yaşına bakıldı ne de avukatlarının sunduğu delil ve tanıklara.. Yaşı büyütülmüş, idama Eren hale getirilmiş ve darağacına uğurlanmıştı.. Ne de olsa emir büyük yerden gelmiş ' asmayalım da besleyelim mi ' denmişti!..

Mahkemede söylediği " Birgün, mutlaka sizin yerinizde halkımız olacak, sizi ve koruduğunuz düzeni yargılayacak ve doğru kararı verecektir! " ile başlayan haykırışı dünyanın kirli tarihinde olanca aydınlığıyla yerini almıştı çoktan..

Sizler Pentagon çöplüğünde yetişmiş kanlı katiller
Kapital İmparatorluğunun kapı kulları
Ülkemin ve Halkımın düşmanı çizmeli beyler
Ben halkımın kurtuluş kavgasında ölümü kucaklarken
Sizlerin yaşamı zulüm sürsün diyedir
Ben ülkemin aydınlık ufuklarında
Yaşam özlemiyle dolu dolu adadım genç bedenimi halkıma
Ama bensiz de sürer bu kavga
Sürecek saltanatınız yıkılıncaya dek !..

1980 yılının Aralık Ayı ’nın 13 ’üydü; Erdal gülümseyerek avukatına göz kırptı sonra çatılmış üç direğe baktı, tıpkı duruşmalarda durduğu gibi dimdik duruyordu idam sehpasının karşısında, tam bir sessizlik vardı..

" inançlara saygılıyım ama sizi istemiyorum " dedi gelen imama. Bir sigara ve çok sevdiği ailesine mektup yazmak icin kagıt kalem istedi..

Son mektubunu yazarken devrimci yüreğinin ateşi etrafı sardı, hafifçe gülümseyerek bakındı etrafına ve Nazım Hikmet ’in sözleri düştü diline;

Çınarı yıkmak için
baltayı köküne vururlar.
evi yıkmak için
sokarlar kundağı temele.
kartal uçmaz olur
kanadı kırılınca.
düşünebilir miyiz
başımız vurulunca!..

Kelepçesiz asılmak istedi ama kabul etmediler, olanca mağrurluğuyla dimdik ve sakince sehpaya yürüdü tıpkı Deniz ’ler gibi tıpkı hücre arkadaşı Necdet gibi..

’ ne garip şeydi; ölmek, toprak olmak.. ’

O bunları düşünmedi bile, omuzlarına yüklendiği bir sorumluluk vardı, savaşmasını bildiği gibi ölmesini de bilmeliydi.. Göstermeliydi dosta - düşmana 17 yıllık ömrüne sığdırdığı 17 yüzyıllık devrimci onurunu..

’ bir soğuk yel eser, üşür ölüm bile.. ’

Büyüklerin bunca yaşadığı bir ülkede, bir onur dersi midir çocukların ölümü diye sordu içinden. 1980 yılının Aralık Ayı ’nın 13 ’üydü ve o soğuk kış gecesindeki sessizliği;

Hep onyedisinde kalacak olanve Horace Mann 'in dediği gibi insanlık adına zafer kazanmak uğruna ölen Erdal Eren ’in haykıran, gür sesiyle çınlattığı şiarı yırttı;

..kahrolsun faşizm, yaşasın tam bağımsız Türkiye !

Ve çocuktu,
Ve candı,
Ve fidandı..

Ve elbet başka türlü bişeydi istediği Erdal 'ın.. 17 yaşındaydı ayağının altındaki sandalyeyi tekmelediğinde 1980 yılının Aralık ayı 'nın 13 'ünü gösteriyordu takvimler.. O sandalye henüz devrilmedi, kanlı bir seri cinayet zincirinin ağırlığını yüklendi ve altında kalacak cellatları bekliyor yere çarpmak için "netekim"..


13.Aralık.2010
Kerem Porazan

 
Toplam blog
: 59
: 14527
Kayıt tarihi
: 17.12.09
 
 

İmgelemelik 'ten düştüğü 6.Mayıs.Bindokuzyüz... ~ fi tarihinden bu yana; Sonsuzluk 'da insan.. Yüre..