Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '16

 
Kategori
Güncel
 

Ve insan kendine teslim edildi!

Ve insan kendine teslim edildi!
 

Ve insan sonunda kendine teslim edildi!
 
Yazının başlığını koymakla aslında bir sınır koymuş oldum. Sınırlar içinde gezinmek sınırsızlığı, özgürlüğü arzulamak, düşlemek, ulaşmaya çalışmak gibi bir çabaya itiyor insanı malum. Aslında daha şimdiden özgürlüğün yanıbaşımızda olduğunu, hep bizimle olduğunu ve onun hatırlanmaya gereksinimi olduğunu unuttuk. Ve insan kendini unuttu!
 
Birlikte yaşadığımız sağlıksız yapı içinde her birimiz bir parça o derin karanlığın, o acı batağının, cehaletin payından alıyoruz. Yaşam akıp giderken pek çoğumuz geride kalıyor, duraksıyor, hastalanıyor, içindeki neşeyi ve canlılığı yitiriyor...
 
Aşağı yerlerde, duygularda, düşüncelerde uzun süre kalanların o ortamlara ruh, beden ve zihin olarak uyumlandığı doğrudur. İnsan kocaman dünyada kendini küçücük bir alana hapseder!
 
Ankara'da patlayan bombanın mimarları sivil halkı hedeflediler ve pek çok canın ölümüne neden oldular. Aslında yaşama olan öfkelerinin acısını çıkardılar. Düşünme ve yaşama özgürlüklerini bombaladılar bir bakıma. Başka canları aldılar. Onların hayatlarını çaldılar!
 
Bir insan bir başkasının hayatını nasıl alır? Onun bedenini nasıl bir bombayla parça parça eder? Bu nasıl bir haktır? Ve bu hakkı nasıl kendinde görür? Tüm bunlar şuurlu sorular. Şuurlu soruların cevaplarını şuursuz olanlar cevaplandıramazlar malum. Onun içindir ki herkes herkesle konuşarak anlaşamaz. Aynı dili konuşabilenlerin anlaştığı kesin bir kanı ile doğrudur. Herkes konuşuyor, herkes ama herkes konuşuyor ve insanlar birbirlerini anlamıyorlar! İnsanların birbirini anlamadığı bir dünyada yaşıyoruz. Birbirini anlayanlar aynı türden olanlar. Her tür birbirini bulur. Her insan kendi türüne doğru çekilir. Enerjinin doğası, hayatın düzeni budur!
 
Bu noktada insanın kendi potansiyelini görmezden gelip korku dolu bir dünya içinde kısılıp kaldığı zamanlar var. Ve bu zamanlar gönülsüz bir orda kalıştan yeteri kadar 'çaba, konsantrasyon, sabır ve anlayış' geliştirilmediği için gönüllü bir kalışa dönüşüyor. İnsanlar sonradan 'canavar' oluyorlar. Öldüren, parçalayan öfkenin içinde kalıp 'kendileri olma' erdemini kaybediyorlar! İnsanlık bu yüzden kaybediyor! Birbirimizden farkımız bu. O karanlığın içindeyiz hepimiz. Kendi ışığını koruyan ve yaşayanlar, bilinçli olarak yaşayanlar o karanlıktan ayrılıyor! Kendi ışıklı dünyalarını yaratıyorlar. Kendi hayatlarını doğuruyorlar!
 
Ankara'da ölenlerin ardında bıraktığı acının etkisinde bu karanlığı yeniden hissettik. Her ölümde bu etkiyi yeniden hissediyoruz. Ve bu etki insanı karartıyor. Bu etkinin bir yere ulaşacağı falan yok.
 
Bazen kızıyorum. İnsan neden bu kadar yalnız bırakıldı! Tanrılar neden bu kadar insanı yalnız bıraktı? Neden yönetimlerde o karanlık tarafından yutulmuş 'canavarlar' var? Dünyayı yöneten eller neden bu kadar basiretsiz, duyarsız ve kötücül! Toplumsal kitlelerin gittiği yön neden bu kadar yanlış ve hastalıklı? Neden daha güzel bir dünyada, kendi varlığımızı yüceltmemize izin verilen bir dünyada yaşamıyoruz? Neden? Neden? Neden? NEDEN?
 
Bunun başka bir izahı yok. Yaptığımız her eylemin sonucunu yaşadığımız bir dünyaya salıverildik; bir gölge dünya, bir yanılsama, bir rüya...Tüm bunların gerçek kılındığı bir rüya! Karasabanlar çok, canavarlar çok, cahiller çok evet ama ışık da var, güzellik de var, neşe de, umut da var. İnsanın olduğu yerde her şey var, hepsi var! Ve maalesef bu dünyada birlikteyiz!
 
Yine de kızıyorum. Bunları yaşayarak öğrendik. Öğrenmeyenler için tekrar ve tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak... Ve ruhu karanlıklarda esir kalmış insanların sebep olduğu travmanın yükünü çekmek!
 
Ve insan kendine teslim edildi! Tanrılar böyle uygun gördüler. 
 
Ve insan kendine teslim edildi; kendi özgürlüğüne ve kendi sınırlarına...
 
 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..