Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Şubat '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ve Lucifer, “Ya Sancho ya ben.” dedi !

Ve Lucifer, “Ya Sancho ya ben.” dedi !
 

 

Bazen hûşû içinde camiye gidiyorum! Hoca son derece duygu yüklü bir vaaz veriyor. Ne dediğini anlamıyorum! Belli ki Kur'an'dan sûreler okuyor ve bir yandan da ağlıyor! O'nu anlayamadığım için kızıyorum kendime! O duygu yoğunluğunun içine girmek istiyorum aslında. Kim bilir ne güzel şeyler anlatıyor! Yanımdaki kişinin de ağladığını fark ediyorum. Ne mutlu ona, demek ki hocayı anlıyor!

Soruyorum usulca, "Kardeş, hoca ne diyor?"

"Valla anlamıyorum!"

Burnunu çekiyor, yaşlar yanaklarından süzülüyor!

"E o zaman niye ağlıyorsun?"

"Hoca ağlıyor ya!"

Yok yok gülmeyeceğim, ağlayacağım ben de; komşum ağlıyor ya!

*****

Dün ünlü Alman oto markalarından birinin showroom'unu ziyaret ettim.

Arabalar pırıl pırıl. Birine yaklaştım. Ön camında bilgi formu var. Aracın özellikleri ve fiyatı yazılı. Vergisiz fiyatı Eur 23.000, satış fiyatı Eur 52.000 yanında da KAMPANYA yazıyor!!

Çifte kavrulmuş ötevesiyle, kadevesiyle kampanyası sevilesice!!

"Nasıl yardımcı olabilirim size?" diyerek yaklaştı saçları jöleli satış elemanı.

Aldığı şıpın işi eğitimi zorlayacak sorular sormaya kararlıydım!

"Bu aracın torku nedir?"

"Koltukların, plastik aksamın orijinal kokusu efendim, yeni ya; birkaç gün sonra kaybolur!”

52.000 Euro'luk aracı satmakla görevlendirilmiş satış adamının kalifikasyonu kokuyla sınırlı !

"Kaç inç bu jantlar, hız ve yük sınıfı ne bu lastiklerin?"

"Patlamaz lastik bunlar efendim. Filet tayyır! Patlak lastikle 90 km daha gidebiliyorsunuz."

Hani patlamazdı !

"Anladım!! Bayağı değerli bilgiler verdiniz! Peki, sizdeki kampanya fiyatının sonu bu mu? Rakibiniz bir diğer Alman markası benzer özellikteki arabasının fiyatını Eur 54.000'den Eur 40.000'e çekti. Oysa sizin bu arabanızın fiyatı daha önce de böyleydi !

"Aslında zam geldi de biz uygulamadık! Biz araçlarımızın fiyatını düşüremeyiz. İkinci eldeki sadık müşterilerimizi de düşünmek zorundayız. Sıfır aracın fiyatı düşerse ikinci el değeri de düşer!!"

Hadi ya!!

Herhalde doğru duymuştum ve karşımdaki çömez satıcı da ne dediğinin farkındaydı. Markanın amacı, eldeki arabaları cazip fiyatla satıp tüketmekten ziyade piyasa değerini korumaktı. Yani parası bol, pazarlık etmeyen (b)alıklar lazımdı onlara! Benim gibi sorgulayan müşteri profilini sevmezlerdi.

"Bak genç arkadaşım, al bu benim kartım. Gördün mü, meslektaşız; ama sen benim elemanım olsaydın ve müşteriyle böyle konuştuğunu duysaydım, şuna inan ki masanı bile toplamana izin vermez, eşyalarını arkandan ödemeli gönderirdim."

Kızardı, yutkundu! Yine tepem atmıştı; ama üzülmüştüm de! Öyle ya, belli ki bu firma politikasıydı; garibin ne suçu vardı ve benim asıl kızgınlığım da ona değil, üstlerineydi:)

"Ben de zaten sizinle çalışmazdım!"

E doğru valla! Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuştu! Bana da yalvarmıyorlardı ki "Gel bu yemeği ye." diye!

Gülümsedim, ödeştik:)

Kapıdan henüz çıkmıştım ki dıt dıt mesaj! Nefret ediyorum şu sms kirliliğinden!

Sizi arayan numaranın kime ait olduğunu öğrenmek çok kolay! O DA KIM yazın...

Hayy ben o...

“Aloo!! Özel Müşteri temsilcim mi? Güzel kardeşim, şu Bon Voyage mıdır, bilgi mesajı mıdır; adı her neyse, geçen gün de aradım sizi ve göndermeyin dedim. Dünyanın dört bir yanına seyahat ediyorum. Siz uyanıkken ben uyur oluyorum. Sabahın üçünde ben kimseyi merak etmiyorum kardeşim! Göndermeyin şunları yaa dıt dıt!"

"Beyefendi, siz bizim eski ve değerli bir müşterimizsiniz. Bu çok güzel bir hizmet, neden rahatsız oluyorsunuz ki?"

"Hanımefendi, siz herkesi saf, bir tek kendinizi mı akıllı sanıyorsunuz? Şimdi siz beni arasanız, ekranıma numaranız çıksa ve ben de O DA KIM yazıp göndersem, sizin adınız soyadınız gelecek mi?"

"Rehberde kayıtlıysam gelecek."

"Peki, kayıtlı mısınız?"

"Değilim."

"Yani bana, öğrenmek istediğiniz numara rehbere kayıtlı olmadığı için bilgi verilemiyor mesajı gelecek, doğru mu?"

"Doğru."

"Ama benden -vermediğiniz hizmet için- bilmem kaç lira alacaksınız!"

"Siz de merak etmeyin benim numaramı beyefendi!"

Allah’ım! Kuvvetimin tükendiğini arz ediyorum !!

*****

Sanırım günlük yaşantımda yaşadığım sıkıntıların nedeni fazla mükemmeliyetçi olmam, haksızlığa dayanamamam! Peki, bunun nesi yanlış? Neden günün her saati dört bir yanımdan saldırı beklemeliyim? Kim beni kandıracak, kim beni kazıklayacak, fatura şişirilmiş mi, neden 48'lik demlik poşet çay kutusundan 45 adet çıkıyor da 50 adet çıkmıyor, şu minibüs beni ezecek mi? Liste uzayıp gider de ne yorucu bir yaşam bu!

Şimdilerde dizimle hırlaşıyoruz; ama -doktoruma inat- bazı akşamlar Göztepe'den -Bağdat Caddesini takip ederek- Suadiye'ye kadar yürümeye devam ediyorum! Zaman zaman da yol boyu manzaraları sizlerle paylaşıyorum, biliyorsunuz! Geçenlerde, caddedeki kafe ve lokantalar yine tıklım tıklımdı. Katlanır camlar ve motorlu tavan perdesiyle yaratılan kış bahçelerinin bir iki camı lütfen açıktı; ama tavanları kapalıydı ve içeride sigara da içiliyordu, nargile de! UFOlar cayır cayır yanıyor, millet duman altı; göz gözü görmüyordu! Öfkelendim içimden! Birine yaklaştım. Kapıda duran çakma manken kızımız, "Buyrun efendim, kaç kişisiniz?" dedi.

"Girecektim; ama neden kapalı alanda sigara içiliyor?"

"Camlar açık ya efendim!"

"Şu aralık olanlar mı! Üstelik tavanınız da kapalı. Duman doksan derece çark edip, açık bulduğu camdan kendini dışarı mı atıyor?"

"Beyefendi, kurallar o kadar sıkı uygulanırsa bütün işletmeler batar!"

Aman da nasıl öğretilmiişşş:))

"Batmaz hanımefendi. Burası kafe/rest mi yoksa sigara odası mı? Avrupa'daki kafeler, lokantalar battı mı? İnsanlar buraya yemek için mi geliyorlar, sigara içmek için mi? Ya burada otururken o pis zehiri içmeyecek ve bizi de zehirlemeyecekler ya da evlerinde içecekler! Bakın ben giremiyorum içeri. Bu sizi üzmüyor mu?”

Aptallaştı iyice, "Ü üzüyor tabii. Sizi üst kata alsak; orada oturan az, sigara içen de yok!” diyebildi çatlak bir sesle!

"Haa, anladım!! ‘Cadde manzarası tiryakilere, yukarıda WC yanı da bizlere!’ Bakın, siz aynen devam edin! Hatta camları da fazla aralamayın ki üşümesin tiryakiler! Neticede, soludukları zehir de aynı gidecekleri yer de!"

Çok yoruldum valla dostlar! Dulcinea için bile çekilmez bu hayat! Neden yaşıyorsam şehirde ki kalbim zaten Macahel'de!

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..