Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Ve sen gidiyorsun

Ve sen gidiyorsun
 

Ve işte gidiyordu... Sanki bakışları üzerimden hiç gitmeyecekmiş gibi yürüyordu ve herkesi kıskandırırcasına mahallenin ortasında o muhteşem gülüşüyle veda ediyordu. Adına ne nağmeler yapıldı, ne şarkılar söylendi ve kaç aşık penceresinin önünde sabahladı. Aldırmadı o, hiçbirine aldırmadı.

Bilir misiniz mahallelerin de alınyazısı vardır? Hem de ne alın yazısı! Acılarla doludur hepsi ve en kötüsü de kimse bilmez onların acı çektiğini. Boş sokaklar hep onlara kalır, suçun ve gecenin kol gezdiği karanlıklar da onlarındır. İçi boş geceler vardır ya hani yağmur sesi ve sarhoş narasından başka birşey duyulmaz?

İşte tıpkı böyle kapkaranlık bir günün sabahında melek yüzlü bir kadın geldi mahalleye. Öyle bir belalı güzellik ki insan incitmemek için sevmeye kıyamaz, bakmaya doyamaz...

Herkese bakmazdı ama baktığı zaman da yakardı, kül ederdi Neriman. Baharda baktı bana, sarmaşıklar yeni yeni tutmaya başlamıştı ki kalbime bir su damlası düşürdü. Ben mahallenin toy delikanlısı, o hayatımın kadını, en havalı kadını.

Bu bir aşk masalı değil, bir hayranlık hikayesidir. Bu, acılarla dolu bir kadının en büyük acıyı, hayatı boyunca gerçek sevgiyi tadamamasının hikayesidir. Bu, aynı zamanda bir delikanlının hayat günlüğünde savrulan kanlı yaprakların hikayesidir.

On yaş büyüktü benden. Her sabah onu çarşıya kadar takip eder , okulu kırıp onu izlerdim. Pazar sabahları onun için fırına koşar ekmeği soğumadan kapısında biterdim ki bir yanağımı okşasın, bir güzel söz söylesin diye. Hiç vazgeçmedim onu sevmekten ve kalbimin en dokunaklı yerine yerleştirdim güzel gözlerini.

Sigaraya başladım, jilet gibi ütülü pantolonlar giydim, büyüdüm dedim içimden. Bir gece gittim bizim Rüstem’in Meyhanesi’ne, içtikçe içtim, içtikçe içtim, daha da içtim...Meğer Neriman’a ilan-ı aşk edelim derken kaldırım köşelerinde sızıp kalmışız. Gececiye çıktı mı adımız mahallede? Peder Bey’le de papaz olduk. Gececi aşağı gececi yukarı...

Sonraki hafta dayandım Neriman’ın kapısına, kaçalım dedim, seviyorum dedim, güldü...Oğlum dedi bana, yanağımı okşadı. Oysa bilemezdi kaç gecemi feda etmiştim ona şiirler yazmak için. Rüzgar gibi esti hayatımda Neriman ve arkasında bir harabe bıraktı.

Az mı racon kestik ona laf gelmesin diye, az mı kavga ettik askıntılarıyla? Bitti mi Neriman? Beni benle bırakıp nereye gideceksin?

Askere gittim, geldiğimde mahalledeki arkadaşlardan haberini aldım, evleniyormuş Neriman. Kendinden birkaç yaş küçük bir mühendismiş kocası. Hani gören de adam zanneder! Her okuyan adam olsa...Anam “okusan doktor olurdun” derdi. Neyse...

Düğününe gitim, en öne oturdum, gözlerimi gözlerine nişanladım. Omzumda ceketim, saçlar aynen o biçim karşısındayım. O yine gülümsedi, bu sefer ben de gülümsedim. Bütün gece onu izledim, oysa o bir kere bile bakmadı bakmadı bana. O gece içkiye susadım, feneri Rüstem’in Yerinde söndürdüm yine. Benim anlatamadığım, Neriman’ın dinlemediği aşkımız uçup gitmişti artık. Evli kadına yan bakmak raconumuzda da yoktu hani.

Aradan birkaç ay geçti. Bir iş tutturduk, o da Peder Bey’in zoruyla. Mahallede serseri diyorlarmış. Varsın desinler! Sabah akşam fabrikada çalışıyordum, arada kaytarıp mahalleden çocuklarla Rüstem’in yerine kaçıyorduk. Yine işi astığımız bir gün Neriman’ın evinden geçerken sesini duydum. Canı acıyordu! Yürü be adam işin mi yok dedim. Sonra bir çığlık, bir çığlık daha...

Delikanlı damarımız ağır bastı, dayanamadım iki katlı ahşap evin sokak kapısına vurdum tekmeyi girdim içeri. Uçarcasına merdivenleri çıkıp yukarı kata vardım ki Neriman yerde, dudağı kanamış. Gül kokulu teni kan olmuş, ela gözleri yaşlanmış. Mühendis olacak o dürzü kadını dövüyor, Neriman gibi bir kadını dövüyor! Haram yemedik, aman dileyene yol verdik, kadın döveni de affetmedik. Belimdeki bıçağı çektim, ne bir kelime ne de bir damla gözyaşı, beklemeden sapladım bıçağı adamın karnına. Oluk gibi kan aktı. Sonra bir daha, bir daha, bir daha...

Neriman yapma diyor ben bir daha saplıyorum bıçağı. Yere yığıldı adam, sildim bıçağımı taktım belime. Neriman’ın gözlerinden yaş benim ellerimden kan süzüldü. Kimin için ağlıyorsun Neriman? Hey be Neriman, ben senin için bu yüreğe kaç bıçak sapladım bilir misin? Kaç gece kanattın yüreğimi, kaç sabaha uykusuz girdim? Ölüm gelse senin için meydan okurdum ben! İşte şimdi bitirdin Neriman, beni de aşkımızı da. Hoşçakal Neriman, bir daha sevmemek üzere hoşçakal...
 
Toplam blog
: 128
: 1989
Kayıt tarihi
: 03.10.06
 
 

Gözlerini kapat ve düşün: bir cümle kaç kişide farklı etki yaratır? Birbirimizi anlamanın gittikçe z..