Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '10

 
Kategori
Öykü
 

Ve Tanrı kadını yarattı !

Ve Tanrı kadını yarattı !
 

 

"Afiyet olsun Cengiz."

"Oo, gelsene Emir. N'aber?"

"N'olsun valla. Görüşemiyoruz çoktandır."

"Hiç sorma halimi. Aynı anda iki ihaleye hazırlanıyoruz. Senin patron da dünkü toplantıda esti gürledi. Teslim süresi verirken fikrini almıyormuşuz."

"E, alın siz de oğlum ya. Adama sormadan tarih veriyorsunuz. Sonra da yetişmeyince üzerimize çullanıyorsunuz."

"Neyin var senin, Yelda'yla mı tartıştınız?"

"Bulsam da tartışsam!"

"Evi mi terk etti?"

"Saçmalama ya Cengiz! Niye terk etsin evi, dün seyahate gittiler."

"ler kim?"

"Müdürüyle İzmir'e gitti."

"Buna mı bozuldun?"

"Bak üzerime gelme! Zaten asabım bozuk."

"Hadi yemeğini çabuk ye de bahçeye çıkıp konuşalım biraz."

"Dünyaya geç gelmişiz oğlum. Bu çağın hamuru bozuk. Bizim jenerasyonun erkekleri de iyice hımbıl. İşten eve, evden işe. Ama kadınlar öyle mi, resmen evrim geçirdiler. Gözlerinde şimşekler çakmayan kadın kalmadı. İyi eğitimli, kariyer sahibi, güzel bir kadınla evlendin mi yandın abicim. Peşinen şunu kabul etmelisin ki karını paylaşmayı göze alacaksın! Artık, kara gözlük mü takarsın, mideni mi genişletirsin bilmem. Senin gördüğün güzelliği, güçlü kadın profilini onlarca erkek daha görüyor. Yarısı iyi niyetle baksa, diğer yarısı gözleriyle soyuyor. Onun da yarısı asılıyor. Diğer yarısından da karının egosu hoşlanıyor. Hele bir de sen dut yemiş bülbülsen, ağzı lâf yapan avcı erkeklere karşı hiç şansın yok! Maazallah bir de aşk tehlikesi var. O zaman ara ki bulasın karını!"

"Ya Emir, sen neler anlatıyorsun bana! Yelda'yı mı suçluyorsun? Oğlum sen aynaya bakmıyor musun? Bizim şirkette senden daha yakışıklı adam mı var? Bırak, erkekler karısını senden kıskansın."

"Sen hangi dünyada yaşıyorsun Cengiz? Bizim devrimiz çoktan kapandı oğlum. Kadınlar artık aklaşmış şakak peşinde. Hepsi Richard Gere arıyor."

"Bak, gerçekten anlayamıyorum seni. Ne anlatmaya çalışıyorsun bana? Yelda'nın müdürüyle seyahate gitmesine mi bozuldun?"

"Senin keyfin tıkır tabi. Maço herifin tekisin. Dünya güzeli bir karın var, eve hapsetmişsin. Kadıncağızın tek derdi yemek, temizlik, kızı ve sen. Potansiyel tehlikelerden uzak, mutlu-mesut ahkâm kesiyorsun."

"Ya bırak şimdi benim karımı, kızımı da; anlat şu işin aslını."

"Abi her akşam, Serkan Bey'in ne kadar akıllı, karizmatik ve öz güveni yüksek bir adam olduğunu anlatıyor evde. Herhalde kırklarının sonuna filan yaklaşıyordur herif. Çakma Gere gibi bir adam. Siyah gözlükler, altında spor bir araba. Neyse, karısından da ayrılmış. Ee, bizimkine bakıyorum, her sabah bir öncekinden daha alımlı ve bakımlı gidiyor işe. Ya, karıma ben bakmaya kıyamıyorum, kim bilir başka erkekler nasıl iç geçiriyordur. Tamam, saygı ve güven var aramızda; ama kaç erkeğin hayallerini süslediğini düşünmek bile istemiyorum. Şimdi, Gere Serkan'la romantik İzmir'e gittiler. Diyelim ki bütün gün de toplantıdan toplantıya koştular. Peki, bunlar akşam yemek yemiyorlar mı? Herhalde Basmane'de köfteciye gitmiyorlardır, Kordon'da şaraplarını yudumluyorlardır. Sence o masada iş mi konuşuyorlardır? İlk kadehte, herif nasıl mutsuz bir evlilik geçirdiğini anlatıyordur, benim ki de siz bu acıları hiç hak etmiyorsunuz Serkan Bey diyordur. İkinci kadehte herif, dönünce, lütfen eşinize dünyanın en şanslı erkeği olduğunu söyler misiniz Yelda Hanım diyordur, benimki de gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz Serkan Bey diyordur. Ak şakaklı dede üçüncü kadehte, Yelda Hanım, lütfen saçlarınızı hep böyle açık bırakın. Gözlerinizin yeşiliyle birleşince kendimi sanki yağmur ormanlarında hissediyorum diyordur, benimki de gözlerini kırpıştırarak, utandırıyorsunuz beni! Ben de açık bırakmayı severim; ama Emir hep toplamamı ister. Sizin saçlarınız da inanılmaz güzel ağarmış Serkan Bey diyordur. Dördüncü kadehin Allah belasını versin! Kafayı yiyeceğim yaa!! Telefon etmemek için zor tutuyorum kendimi; ama kontrol ettiğimi düşünmesin diye de arayamıyorum. Bak, hiç o arar mı! Aramaz tabii. Keyfi yerinde."

"Sen senaryo filan yazsana! Ya Emir, ben seni hiç iyi görmüyorum dostum. Bu gidiş iyiye gidiş değil. Tamam, Allah'ı var, Yelda havalı ve çok güzel bir kız. Etrafında da uçkuruna düşkün avcılar olabilir; ama öldün bittin onunla evleninceye kadar be oğlum. Bu kızın senden önce çok erkek arkadaşı oldu, özgürlüğüne düşkün, emin misin dediğimde, benim için bekaret-mekaret önemli değil. Benim kadınım benden önce ilişkiler yaşamış ve hayatı öğrenmiş olsun diyen sen değil miydin? O, meşrebi geniş Emir'e n'oldu?"

"Abicim, benden önceki hayatından bana ne! Şu anda benim karım ve tabii ki kafama takarım. Benim de etrafımda onca güzel kız var. Hiç dönüp bakıyor muyum?"

"Ulan sen öyle bir şey yapsan, hemen yüzün kızarır iyi aile çocuğu. Bir an önce topla kendini. Ne olmuş müdürüyle seyahate gittiyse, birlikte yemek yedilerse? Yelda nerede duracağını bilir. Evet, geçmişte hızlı bir hayat yaşadı; ama o artık seni seviyor ve aklına böyle abuk-subuk şeyler de getirme. Bu kafayla gidersen, yakında kızı takip de etmeye başlarsın. Valla bir fark ederse, seni kapının önüne koyar. Bak söylemedi deme."

"Çok seviyorum karımı ya Cengiz. O'nu kıskanmaktan da nefret ediyorum. Tamam, atacağım bu şüpheleri kafamdan. Zaten bugün mutlaka arar beni.

*****

"Yelda, ben Cengiz. Bak, seninki sinir krizleri geçiriyor kıskançlıktan. Ara da rahatlasın çocuk biraz."

"Bırak Allah aşkına ya Cengiz. Hangi devirde yaşıyoruz! Kocamsa kocam; ama hayatımın her anını onunla paylaşmak zorunda mıyım? Ben de bireyim. O'nsuz yapacağım şeyler olamaz mı? Evlendiysek, hapis miyim ben? Şimdi de Serkan'ı kıskanıyor. Daha önce de Efe'yi kıskanıyordu. Evet, manken gibi çocuk benim kocam; ama öz güven yerlerde. Bugüne dek kızlar hep şımartmış onu, şimdi ben üstüne düşmeyince de aptallaşıyor tabii. Cengiz'cim, Emir benim sığınağım ve her akşam döneceğim yer de onun koynu; ama hayatım bir tek Emir'den ibaret de değil, bilesin. Hadi, Ela'ya selam söyle. Didoş'u da öp benim için."

"Ne diyeyim, Allah kadın milletinden korusun diyeceğim; ama Ela'ma hakaret olacak. Ne haliniz varsa görün ya. Karışmam valla bir daha."

*****

"Hoş geldin hayatım."

"Hoş bulduk sevgilim. Didem nerede?"

"Öğretmeni, çarpım tablosunu ezberleyin demiş. Odasında çalışıyor. Yemekten sonra sen de ilgileniver canım. Ne o, senin tadın yok gibi."

"Boşver ya! Emir'le Yelda'ya bozuldu asabım. Yelda müdürüyle İzmir'e gitmiş. Herif de kart zamparanın teki galiba, Emir de sinir krizleri geçiriyor. Bunun üzerine Yelda'yı aradım, bizimkini arayıp gönlünü alsın diye. Oo, bir araba lâf işittim. Emir de, sen güzel karını eve hapsetmişsin, bana ahkâm kesiyorsun diyor. Al birini, vur öbürüne."

"Hayatım, lütfen onlarla ilişkimize biraz mesafe koyalım. Bitmek tükenmek bilmeyen saçma salak dertlerini mutlu yuvamda konuşmak istemiyorum ben."

"Tamam bir tanem, seni seviyorum Ela'cım. İyi ki benim karımsın. Aa, benim güzel kızım da gelmiş. Haniymiş babiş'in akşam öpücüğü bakayım. Yemekten sonra da iki kere iki kaç eder'i çalışacağız tatlı kızımla."

"Sen de iyi ki benim kocamsın. Ben de seni çok seviyorum aşkım. Didem'cim, ellerini yıkadın mı kızım?"

"Yıkadım annecim. Peki, sen bana mı aşkım dedin?"

"Senden başka kime aşkım derim ben, pamuk şekerim?"

"Babamaa, bir de Emir Amca'maa!!"

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..