Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '08

 
Kategori
Özel Günler
 

Veda ederken

Veda ederken
 

Bir çift el! Bir sıcak dokunuş! Bir sıcak nefes!


Bir çift el! Bir çift göz! Bir sıcak nefes!

Ana rahmine düştüğümüz an başlar öğrenme serüvenimiz. Artistik bir çalımla diğer yarışçıları saha dışına itmiş, yarışı kazanmış şampiyon edasıyla sımsıkı tutunuruz bize bahşedilen hayata. Var olmayı öğreniriz önce. Nefes almayı...

Bizi sıcağında taşıyan annemizin sesini, mutluluğunu, mutsuzluğunu hüznünü algılayabiliriz daha oracıkta. Varsa eğer diğer kardeşlerimizin ve babamızın sesini… Dar alanda kısa paslaşmalarla süren bu maceramızı daha geniş sahalara taşımak için var gücümüzle savaşırız.

Normal şartlarda dokuz ay on gün süren bu konukluğumuz, sabırsız olanlarımızca daha konukluğunun beşinci, altıncı, yedinci ayında ihlal edilmeye başlanır. Dışarıda onları bekleyen esrarengiz hayata bir an evvel adım atmak, gizemli dünyanın sırlarını çözmektir belki de tek kaygıları.

Ve ağlamayı öğreniriz, gülmeyi öğrenmeden önce. İlk nefesimizi alırken daha… İki ay civarında çiçekler gibi açar yanaklarımızın, dudaklarımızın kıvrımlarını süsleyen gülücüklerimiz. Bereketli memelerinden bize yaşam sunan annemize karşı bir tür teşekkürdür bu eylemimiz. Bir gülümsemeye karşılık dünyalar alırız ondan.

Emeklemeyi öğreniriz sonra. Sıralamayı. Adımlamayı. Yürümeyi ve konuşmayı…

Elimizden kayıveren bardakla beraber onun kırılabilir bir şey olduğunu öğreniriz. Kızmayı öğreniriz. Kızılmayı. Paylaşmayı öğreniriz. Aynı evi, aynı odayı, aynı sofrayı… Aynı yolu, aynı kavşağı, aynı sokağı… Gökyüzünü ve ay’ı…

Sevmeyi öğreniriz sonra. Ve aşkı…

Takılır kalır yaşam o an. Pilileri yaşama sevinciyle dolu, kıvrımları taze bahar kokularıyla havalı, dünyayı eteklerinin altında taşıyan, bir yeni yaşamı, bir yeni hayatı muştulayan, vadeden genç kızın hayat dolu ayrıntısına. Ya da bir erkeğin cehennemi andıran kömür karası gözlerine… Gücüne. Kuvvetine. Varlığına. Yanarız kor alevlerde.

Nefreti öğreniriz bizim olmazsa eğer istediğimiz. Bizim olanı sahiplenene. Ve yenilgiyi… Ve çekip gitmeyi…

Savaşın var olduğunu öğreniriz sonra. Bombaları. Yıkımı. Talanı.

Anne karnında başlayan öğrenme sürecine öğretmenlerimiz dahil olur yedili yaşlarda. Otuzlu yaşlara kadar sürer gider bu serüvenimiz. Uzun ve zorlu geçecek bir maratonun emekçi mimarlarıdır onlar. Ardından son nefesimizi verene, canımız çıkana dek sürecek olan yolculuğumuz başlar.

Hayatı öğreniriz. Yaşam kaygısını. Ekmek kavgasını.

Kimi mutlu. Kimi mutsuz. Kimi zengin. Kimi fakir. Kimi yürekli. Kimi yüreksiz. Kimi bir an evvel çekip gitmek isterken öbür tarafa, kimi ölümsüzlüğün formülünü arar durur ömrü boyunca.

Aslolanın, var olanın, ihtiyacımız olanın ise; varlığını, sevgisini, şefkatini; yokluğumuza, yoksunluğumuza, yalnızlığımıza aktaran bir çift el, bir çift göz, bir sıcak nefes olduğunu anlarız neden sonra.

Çoğu zaman teğet geçtiğimiz, ırgalamadığımız ama ıskaladığımız, çekip gitmek için acele edenlerimizin bile o son dakikada (!) u dönüşü yaparak sımsıkı tutunmaya çalıştığı bu hayata veda ederken.

Bir çift el! Bir çift göz! Bir sıcak nefes! miş meğer deriz aradığımız.

Ve biliyoruz ki bu serüvende sizin yeriniz çok çok önemli. Öğretmenler gününü kutlu olsun sevgili öğretmenlerimiz.

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..