Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Veda mektubum...

Veda mektubum...
 

Veda mektubu


Bu yazım da özellikle 16 yıl beraber çalıştığımız mesai arkadaşlarıma yöneliktir.

Önceki dört adet "Açık mektup" başlığı altındaki yazılarımda verdiğim bilgilerden sonra olayların özüne inmek istedim biraz.

Arkadaşlık Dostluk pazardan satın alınan bir şey değildir. Arkadaşlık, karşılıklı ve zaman içersinde kazanılan samimi ilişkiler yumağıdır. Kelimenin köküne bakıldığında, "Arka" ve Taş" sözcüklerinden oluşmuştur. Yani Atalarımızın savaşlarda sırt sırta vererek düşmanlarıyla savaşan ve birbirlerinin güvenini kazanmış kişilere zamanla "Arkadaş" denmeye başlanmış… Bunların da sahteleri olduğuna hiçbir zaman inanmadığım ve hala da inanamadığım bir gerçektir…

Bu vesileyle, beni şaşırtan birkaç önemli noktadan bahsetmek istiyorum:

1. Hiç derslerine girmediğim öğrencileri dersten serbest bırakıpta Müfettişe ifade vermeye göndermişsiniz?! Benim öğrencilerim hakkımda olumsuz ifade verebileceklerine inanmadığım için yardımınızı istemiştim. Okulunuzdan zorunlu olarak apar topar ayrıldığım için başka çarem yoktu. İki konuda yardım istemiştim hatırlarsanız:

Birincisi: Soruşturmacı tarafından ifadeleri alınan öğrenci grubunun (10-K sınıfından) isimlerini, adreslerini, tel. no'larını ve derslerine giren öğretmenlerin isimlerini içeren sınıf listesini istemiştim. Bu konuda bana yardımcı olan Öğretmen arkadaşıma teşekkür ederim.

İkincisi: Aynı sınıfın Atölye defterlerini toplayıpta onlara bir göz atmak istemiştim. Bütün sınıfta hiçbir öğrencinin Atölye defteri olmadığı bana bildirildiğinde şok olmuştum…

Benim derslerine girdiğim öğrencilerin düzgün halde defterleri olmalıydı, çünkü ders planlarını ve tüm konular hakkında tahtaya çizdiğim şemaların defterlere aktarılmasını zorunlu kılıyordum.

Bundan sonra giderek artan şüphemi gidermek için ifadeleri alınan ve alınmayan öğrencilerin evlerini ziyaret ettim. Sonucu biliyorsunuz artık.

Öğrenciler benim öğrencilerim değilmişler... O zaman nasıl ve niçin tanıklık yapmışlar bu öğrenciler? Kimlerin baskılarıyla ve akıl hocalığı ile?..

Bu durumu bilenler var aranızda ve hala susmaya devam ediyorlar…

2. Diyelim ki öğrencilere bir şeyler vaat edilmiş ve ifade vermeye zorlanmışlar. Peki, Öğretmenleri ifade vermeye kim zorlamış olabilir? Buna aklım ermiyor…

Disiplin yönünden: "Öğrencilerle ilgilenmediği;" iddiasını zoraki olarak sübuta erdirerek verilen 1/8 Oranında Aylıktan Kesim Cezası Mahkeme tarafından iptal edildiğini ve kesilen miktarın yasal faiziyle birlikte hesabıma yatırıldığını biliyorsunuzdur artık.

Bence bilmediğiniz konu şu:

"İdari yönden:

Öğrenciler ve bölüm öğretenleri ile aralarında oluşabilecek olayların önlenmesi; motor bölümü öğretmenleri arasındaki gerilimin giderilmesi; MS EML motor bölümü öğretmenleri ve öğretmen N.M. için daha huzurlu bir eğitim-öğretim ortamı sağlanması bakımından;

5442 S.İ.İ.Kanunu'nu 8/c maddesi gereğince, görev yerinin değiştirilmesi;" cezası verildi.

Soruşturmacının müneccimliğe soyunmasının dayanağı tamamen soyut değil mi sizce?

Hangi öğrenciler ve öğretmenlerle olaylar yaşanmışta tehlikeli biri olarak önlem alınma bahanesiyle görev yerimin değiştirilmesi teklifi getirilmiş?

Hanginiz gördü beni silahla, bıçakla dolaşırken ve tehditler savururken?

Ayrıntılarını bilmedikleri konuda ifade vermişler bazılarınız. Benzeri konularda eski Okul Müdürünün nasihatlerini hiç de dikkate almamışlar.

"Arkadaşlarımla konuşmuyormuşum…" ?!

"Çay odasına gelip de "dedikodulara" katılmıyormuşum…" ?!

"Paylaşımlara katılmıyormuşum…" ?! Ne münasebet?

Fransızca hiç bilmeyen, kimin ne kadar Fransızca bildiğinin değerlendirmesini yapamaz!


Arkadaşım,

"Sen" boşuna zaman harcarken, bilgisayarda oyun oynarken, ben Word, Excel, Power Point, AutoCAD, FluisSİM gibi bilgisayar programlarını öğreniyordum.

Bu yaşta bilgisayarı öğrenmenin neyin nesine? Diye sorduğunda: Yaşımı bırak bir kenara, bunlar her Meslek Öğretmenin bilmesi gereken programlar." Diye cevap vermiştim. İki amacım vardı: Biri, emekli olduğumda, sürücü kurslarında ve dershanelerde ders vermek; Diğeri de, sizlere öğrendiklerimi aktarmak idi. Meğerse bu düşündüklerimin bir kısmı hayalmiş. Nereden bilebilirdim ki? Neyse, zorla güzellik olmaz!

"Sürgün" edilmemden önce Okulda AutoCAD programı için kurs açma teklifi aldım bazı arkadaşlardan. Çoğunluğunuz buna yanaşmadı. Nedeni malum; rahatınız bozulmasın diye…

Bu sebeple de defalarca bölümün bilgisayarından yüklediğim programları kaldırdınız.

Her şeye rağmen, bildiklerimi sizinle paylaşmaya hala varım… Sağlığım izin verdiği müddetçe tabii ki…

Ben kin tutan biri değilim… Bunu bilenler bilirler ama babasına çocuk yapmayı öğretmeye kalkışanlara da karşı olduğumu burada belirtmeden geçemiyorum.

3. O, hiç idareci vasıfları olmayan üç idareci var ya başınızda… Onlara söyleyin de kötü niyetlerini arkalarına koymasınlar. Birçoğunuzun düşünceleriyle örtüşen ve haklarındaki kendi görüşlerim ve tespitlerim internet sayfalarında yayınlanmış durumdalar. İsteyenlere bağlantıları hemen verebiliyorum. Cevap haklarını kullanmaları için idarecilerinize de verilmiştir sanırım (Göksel ve Kazım üstlenmişlerdi).

Bu üçlünün bana yaptıklarını ahrete bırakmayı düşünmüyorum bile. Müdürünüz size attı topu, siz de müdüre… Sonuçta olan bana oldu…

İşte bütün bunlar netliğe kavuşmadıkça benim rahatlamam mümkün değil gibi görünüyor. Sadece elimden geleni yapıyorum; yapı meselesi işte… Hak ettiklerini yapsaydım, sonucunda bilirdim bari niçin yattığımı cezaevinde…

3.5 yıl geçmesine rağmen hala niçin görev yerimin değiştirildiğini hiçbir yetkilinin ağzından duyamadım ve o uykusuz gecelerime katlanmaya devam ediyorum.

Olacak olanın önüne geçilmez derler ya. Ben de bu deyime inandığım için olanlar hakkında sizinde görüşlerinizi alabilmek için ısrarla caba sarf ediyorum, gördüğünüz gibi…

Müdürünüzle yaptığım görüşmelerde beni en çok üzen şu cümleleri olmuştu:

"Benim senden ne alacağım var, ne de sana vereceğim var. Ben senden ne kız aldım ne de sana kız verdim. Arkadaşların bana getiriyorlar, ben de amir olarak tedbir almak zorunda kalıyorum. Arkadaşlarını iyi seçememişsin."

Bu sözler terbiyesizlikten başka bir şey değildir bence…

Ne getirdiniz ne götürdünüz bilmem ama… Müdürün bu cümleleri ne anlam taşıdığını bölüm şefinize sorduğumda: "Vay canına! Bunun, "Tavşana kaç, tazıya tut!" anlamına geldiğini söylemişti.

Burada kim tavşan, kim tazı oluyor? Yorumunu sizin vicdanınıza (varsa eğer…) bırakıyorum.

Daha pek çok olayları sizlerle yüz yüze paylaşmayı denedim, fakat her seferinde mazeret uydurdunuz veya organize olamadınız. Geçte olsa aynı teklifim geçerliliğini korumaktadır.

İstediğiniz zaman ve istediğiniz yerde ben varım!

Vedalaşmak için eğer herhangi bir Kurul toplantınıza katılmam için müdürünüzü ikna edemezseniz, benden bir teklif daha…

Bir gün bölüm öğretmenleri (emekli olanlar dâhil) Çeşmede (villada) toplanalım. Kaç kişi olursanız olun, öğle yemeği benden…! Sadece 40 dakikalık bir slâyt gösterisi izleteceğim sizlere. Sonrasında sohbet ve eğlence; eski zamanlarda olduğu gibi...

Sizinle paylaşmak istediklerim temelinde bunlardı…

Bu yazılarımı okuduğunuzu biliyorum. Milliyet Blog'a üye olmaya üşeniyorsanız, yazarlığınız tasdik olmasa da okuyucu olarak yorum yazabilirsiniz.

Böyle sessiz sedasız kalmanızı ve hiçbir şey olmamış gibi davranmanızı hiç de tasvip etmiyorum. Hâlbuki ben sizin arkadaşlığınıza fazlasıyla güvenmiştim…

Hala da bir şey yazmak istemiyorsanız, adresimi diğer Okul Öğretmenleriyle paylaşmanızı rica ediyorum… SON

Sonraki günlerde görüşmek dileklerimle…

Adresim: msnpicen@hotmail.com

Tel: 05363063395

Necip MESUT (Emekli Öğretmen) 21.04.2009 19:40

 
Toplam blog
: 32
: 785
Kayıt tarihi
: 17.10.08
 
 

Otuz altı yıl Eğitim sektöründe: Meslek Öğretmenliği ve Yöneticilik yaptıktan sonra 1.5 yıl önce ..