Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '08

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Vefamızı kaybettik... hükümsüzdür.

Vefamızı kaybettik... hükümsüzdür.
 

Vefa, sorumluluk duygusu ve vicdan meselesidir. Sevgi ve dostluğun menfaatle lekelenmemesidir. Özünde sadakat sevgi ve saygı vardır.
Günümüzde Bu güzel duyguları kaybetmeye başladık sanki....

Ne oluyor bize? Bencilleşiyor muyuz ? Kişisel hırslarımıza mı yeniliyoruz.?

Hadi biz insanlar birbirimizi bir şekilde anladık diyelim

Ya hayvanlar? Bizim bu değişken durumlarımızı algılayabiliyorlar mı?

Oldum olası hayvanlarla çok iç içe değildim.. Hani olur ya , evcil hayvanıyla aynı sofrada yemek yiyen, hayvanının ağzını, burnunu öpen, onlarla konuşan insanlar. Ben onlardan olamadım hiç bir zaman. Onlarda yaşadığımız dünyanın bir parçası ve bizim kadar onların da yaşama hakkı var.

Ne bir çiçeğe, ne bir hayvana zarar gelsin istemem ama özel bir ilgi de göstermem .

Benimkisi yaratılanı severim yaradandan ötürü felsefesi.

İşyerinde masalarımızın karşılıklı olduğu Elli yaşlarında bir agabeyimiz var. Dalgın dalgın pencereden dışarıyı seyrediyor.

-Hayırdır neyin var dedim.

-Sorma hanım kedi istiyor dedi.

-Nesini düşünüyorsun bunun al bir tane petshop 'tan dedim

-Yok, cins hayvan istemiyor, sokak kedisi istiyormuş hiç değilse birine faydamız olsun diyor çok üzülüyor sokak hayvanlarına dedi.

Daha sonraki günlerde tesadüf eseri bir yavru sokak kedisi bulundu. sevgiyle bakıldı, büyütüldü şirket içindeki bütün bilgisayar ekranlarını kediciğin türlü türlü fotoğrafları süsledi.

Her gün soruyoruz kedicik nasıl ? Neler öğrendi ? Evdeki muhabbet kuşlarıyla sorun yaşıyor mu?

Hiç bir sorun yoktu evdeki herkes çok mutluydu

Birgün bir telefon geldi. Agabeyimiz ceketini aldığı gibi fırladı.

-Hayırdır nereye gidiyorsun diye seslendim.

Arkasına bakmadan

-Gelince anlatırım dedi.

Kediciği hava alsın diye balkona çıkarmışlar, o da balkondan aşağı düşmüş. Bir panik bir telaş veterinere götürmüşler. Ameliyat olmuş. Bacağına platin takmışlar.

Zavallıcığa hepimiz çok üzüldük ama eski sağlığına kavuştu sonunda .

Bir süre sonra Ağabeyimizin Eşinin Babası vefat etti. Yaşlı annelerine bakmak zorunda kaldıkları için daha büyük bir eve geçtiler. Sanırım kedicik bu eve alışamadı.

Bir sabah ''kedicik nasıl?'' diye sordum

-Sorma yaaa, onu hayvan barınağına götürdük bıraktık dedi.

Dona kaldım.

Kafamın içinde bir ses sürekli aynı şeyleri tekrarlıyordu.

Onu bıraktılar... onu bıraktılar... onu bıraktılar.... terk ettiler.

Şaşkınlıkla

-Ama çok seviyordunuz Neden bıraktınız ? dedim

-Öyleydi ama evde hayvan bakımı çok zor oluyor. Bahçe falan olsa.... o da yok. Eşyaları tırmalıyor koltukları tırmalamış her yeri sökük sökük olmuş Hem orada da iyi bakılıyorlar kendi cinsinden canlılarla daha iyi anlaşır, ihtimam göstersin diye bakıcı bayanın eline üç beş kuruş sıkıştırdık dedi.

Aradan bir iki ay geçmişti bir gün sohbet ederken aklıma geldi.

-Kediciğinizden haber var mı? dedim.

-Ziyarete gittik bakıcı bayan, siz gittikten sonra diğer hayvanların arasına karışmadı, bunalıma girdi yemedi içmedi resmen intihar etti dedi.

Şaşırdım gözlerimi koca koca açarak

-Ne yani öldü mü şimdi?

-Evet ölmüş dedi.

Hani derler ya burnumun direği sızladı diye. Benim ki de sızladı zor tuttum kendimi

Hayvanların da hisleri olduğunu bilmiyordum. Biz insanlar yaşlı anneleri, babaları huzur evlerine , küçücük masum bebekleri esirgeme kurumlarına bırakıyoruz onlar da bir şekilde hayata tutunmaya çalışıyorlar da zavallı hayvancık bunu nereden bilsin, nasıl anlasın?

Sustum... Hiç bir şey diyemedim.

Hayatta her şey olur ama ne bileyim Üzüldüm işte.
 
Toplam blog
: 92
: 830
Kayıt tarihi
: 28.02.08
 
 

Biraz kül, biraz duman o benim işte... Öyle dedim diye olayı arabeske bağladığımı sanmayın çabuk sön..