Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Haziran '16

 
Kategori
Öykü
 

Vegan

Vegan
 

Aslında kabus, bugün öğleden sonra tahlil sonuçlarım açıklanınca başladı ama şimdi mevzunun o kısmını hiç anlatasım yok.

Şu an karşımda, dili dişlerinin arasından sarkan ve sırıtarak yüzüme bakan bir kuzu kellesi var. Tam arkasında da tabaktaki dalaktan kopardığı parçayı ağzına götüren abim duruyor. Güya bana bakmıyor ama etoburlara has bir hınzırlıkla aslında gözünün bende olduğunu biliyorum.

Beş altı saat evvel; -anlatmayacaktım ama ucundan biraz çıtlatayım- elindeki tahlil sonuçlarına bakıp yüzünü buruşturduktan sonra ‘’Vegan ne lan!’’ demek istediği halde, sırf yanındaki hemşireden utandığı için; ‘’Evladım artık bu işe bir son ver. Veganlık meganlık bunlar yanlış yollar.’’ diyen abimden söz ediyorum. ‘’Vejeteryanlık bir derece ama vegan ne evladım?’’ diye hırlamıştı güzel hemşiresi Ajlan’ın yanında.

Sonra elinde tuttuğu tahlil kağıtlarını yüzüme doğru hırsla sallayarak kibarca (!) bağırmıştı; ‘’Vücudunda B vitamininden eser kalmamış çocuğum!’’. Başımı önüme eğip susmuştum; çünkü bizde abi baba yarısıdır ve ne derse desin sözü dinlenir. Bir ara itiraz edecek gibi olsam da güzeller güzeli Ajlan’la bakıştığımda yüzünde aynı sert ifadeyi sezince sığınacak limanım kalmamıştı.

Anlatmak istemiyorum gündüz olan bitenleri aslında. Elindeki kağıtları yüzüme doğru sallayıp güya azarlamayan ama yalnız olsak anamı belleyecek olan abimin nesini anlatayım...

Vücudumda o eksikmiş, bu eksikmiş, şu eksikmiş vs vs vs.

En son kükremesinden hafızamda kalan şu sözleri paylaşayım; ‘’Bırakacaksın bu işleri yoksa...’’ Gerisi gelmedi tabi Ajlan’ın yanında. Sadece pençeleşmiş parmağını salladı iki üç kez ‘’Yoksa sana sorarım’’ der gibilerden ve kendimi Aile Hekimliği binasının dışında buldum.

Bu yıllardır hep böyle olur zaten. Abimle ne zaman anlaşamasak; oraya, buraya, şuraya savrulur ama illa ki sonunda kendimi onların evinde bulurum. Benimle alakalı sorunları hep kendi evinde çözer.

Gündüz kendince var ettiği sorunun çözümünü de bulmuştu; et yiyecek ve bu kötü hayattan kurtulacaktım.

‘’Vegan ne lan?’’

Sonunda dedi bu lafı, çünkü çevremizde o güzel hemşiresi yoktu. Şişman yengem Aylağ’dan mı çekinecekti yoksa oğlu obez Kutay’dan mı? -Bu arada yengemin adının Ayla şeklinde yazıldığını elbette biliyorum ama abim ona her zaman Aylağğ diye seslendiği için böyle yazdım.-

Neymiş; korkularımla yüzleşecekmişim. Bu yüzden veganlığı zorunlu terk ediş törenimde bonfile, pirzola, antrikot yerine kuzu kelle olacakmış; yerken kuzunun gözlerine bakacakmışım...

Oysa kelleyle bakışmamız, hiç de korkularımla yüzleşmek gibi değildi. Ben ona baktım, o bana baktı. Hani takma dişli yaşlılar vardır ya öldü ölecek gibidirler ve konuşurken takır takır damaklarından ses gelir. Tıpkı öyle bakıyordu bana o kuzu kellesi; yorgun gözlerle sırıtıyordu.

‘’Yiyeceksin yavrum’’ diye hırladı gırtlaktan gelen yağlı bir sesle. Sağ pençesine aldığı yanak etini eme eme yerken, az evvel Aylağ yengeme verdiği dilin zarı soyulmuş bir şekilde tabağıma koyulduğunu gördüm. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim ben hiç zayıf Aylağ da görmedim. Doğal olarak yüz kiloluk yengemin de o kuzu dilini saniyeler içinde soyarak bana uzatabilmesini hiç yadırgamadım.

Ağbim ‘’Ye ulan ye, yemezsen öleceksin’’ diye bağırınca, televizyonda Survivor izlerken irkilen yeğenim Kutay’ın da haklı tepkisini çekti ve elini kaldırarak özür diledi.

‘’Hayret bişey yaa’’ diyen Kutay babasını ters ters süzdükten sonra cips paketlerinin ardında kaybolup dünyasına geri döndü.

Yanak etleri yenen kellenin gözleri hala üzerimdeydi. Tedirginliğimi gören abim kırmızı yanaklarını yaya yaya ‘’Bu kelleye iyi bakacak ve korkularınla yüzleşeceksin. Yemezsen seni kulaklarından tavana çivilerim’’ diye bağırdı. Aylağ yengeme baktım; emdiği ilikli kemiği tabağa bırakıp ‘’ Abini dinlemezsen seni ben de kurtaramam’’ der gibilerden baktı yüzüme. Abimin hiç uzlaşma niyeti yoktu. Lafını bitirmiş dalak tabağına dalıp gitmişti.

Sonra Ajlan geldi aklıma; güzeller güzeli Ajlan. Aile hekimliği camiasının afroditi; benim gizli sevgilim. Sabahlara kadar beni uyutmayan, ‘’Bir, iki, üç gol yetmez dört, beş, altı olsun’’ sloganıyla iliğimi kemiğimi kurutan ateşli Ajlan.

‘’Vegan ne lan!’’ diye bağırmıştı birkaç gece önce, az gollü geçen bir maç sonrası. ‘’Başlatma veganlığına da vejeteryanlığına da. Seveceksen aslanlar gibi sev beni, kükre, ısır, pençele! Uykun gelmeden, sabahlara kadar uçur beni...’’

Ee uçurayım da ıspanakla, pırasayla da bir yere kadar tabi, belli bir irtifayı geçemiyorsun. Neyse ertesi gün de abime gidip gazı vermiş. ‘’Ben kardeşiniz Orçun’un halini hiç beğenmiyorum’’ demiş. ‘’Yazık valla beti benzi sap sarı, bir tahlil yaptırsanız’’ demiş. Bu işler hep onun başının altından çıktı da kızamıyorum ki. Bir insan kızılamayacak kadar güzel olabilir mi; oluyor işte.

Kelleyle bir kez daha göz göze geldikten sonra tabağımdaki dilin üzerine kekik kimyon ve tuz atıp çatalı ağzıma götürdüm; gerçekten enfesti. Başta eski dostum brokoliye ve tanıdığım cümle zerzevata beş basardı.

‘’Aslanım benim’’ dedi abim. ‘’Ben Ajlan’ın aslanıyım sana ne oluyor’’ diye geçirdim içimden ve yengeme göz attım. Aylağ yengem sevinç içinde tabağına biraz daha yahni koyarken rahatlayıp arkasına yaslanan abim de kendi kendine mırıldandı;

‘’ Yiyeceksin tabi yaa... Vegan ne lan!’’

 
Toplam blog
: 17
: 1912
Kayıt tarihi
: 18.02.11
 
 

Okumaktan, yazmaktan keyif alırım ama en çok öyküleri severim. Zevk aldığım için yazar, zevk alıyors..