Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '07

 
Kategori
Siyaset
 

Vekilimizi ne zaman seçebileceğiz?

Vekilimizi ne zaman seçebileceğiz?
 

“Halkın kendi seçtiği temsilciler eliyle kendi kendini yönettiği devlet sistemine demokrasi denir.”

Yukarıdaki cümleyi duymak ne kadar da insanın hoşuna gidiyor değil mi?

Okul yıllarında bu cümleyi ilk duyduğumuzda devletin kendi hür irademizle seçtiğimiz vekiller tarafından yönetileceği rüyasına kapıldık değil mi?

Üzgünüm ama bu güzel rüyadan uyanmak zorundayız. Acı gerçeği hepimiz biliyoruz ama ben bir kere daha yüksek sesle bu gerçeği dillendirmek, sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Demokrasimizin batılı ülkelerde uygulanmakta olan hakiki manadaki demokrasi seviyesini yakalamakta zorlandığı bir gerçektir.”

Seçim arifesindeki ülkemizde son günlerdeki manzaraya baktığımızda da bunu açık bir şekilde görebiliyoruz.
Günlerdir milletvekili aday adayları bir koşturmanın içindeler. Paralar yatırılıyor, partiler darphane gibi para basıyor, adaylar işe girecek yeni mezun gençler gibi mülakatlara sokuluyor, türlü suallerle cebelleşip parti teşkilatlarına kendilerini beğendirmeye çalışıyorlar.

Parti teşkilatlarının aday adaylarını tanımalarına itirazım yok anlayamadığım şey adına temayül yoklaması denilen bu şey nasıl bir şeydir ki sonucundan kimse tatmin olamıyor.

Her gün yeni bir istifa, her gün yeni bir demeçle ortalık çalkalanıyor. Sadece bu dönem değil her dönem sahneye koyulan bir oyun aslında bu.

Bütün aday adayları kendilerini en güzel sıraya yakıştırıyor doğal olarak ve medya aracılığıyla da lehlerine bir hava oluşturmaya çalışıyorlar.

Milletin aslı olmak varken vekili olmak için insanlar neden bu denli kapışıyorlar sizce?

Bütün adayların kıyasıya bir rekabete giriştiği bu dönemde akıl ermeyecek garipliklerle de karşılaşılabiliyor.

Örneğin eski Kültür Bakanlığı müsteşarı sayın Mustafa İsen bu hengame içerisinde her nasılsa unutulabiliyor.

Milletvekili listelerinde kendisini göremediğinde eminim çok şaşırmış o da bir anlam verememiştir. Ama yukarıda da söylediğim gibi demokrasinin işleyiş tarzı bizim ülkemizde benzerlerinden ne yazık ki çok farklı. Projeleriniz, yapmayı planladıklarınız değil başka kriterler söz konusu olabiliyor bizim ülkemizde.

Kuralların nasıl işlediğini en iyi bilenler de yıllanmış kurt politikacılar. Oyunu kuralına göre oynamayanı minderin dışına atan bir mekanizma bu, o yüzden peşrev çekip güreşe niyetlenenin çok dikkatli olması gerekiyor.

Temayül yoklaması yapılan tüm partilerde aday adayları kendilerini parti tabanlarına sevdirebilmek için etrafa gülücükler saçtılar, kendilerini ve projelerini (varsa tabi) anlattılar. Belki aralarında sadece seçim ikliminin hakim olduğu dönemlerde ortaya çıkan siyasetçiler de vardır bilemiyorum. Zaten parti tabanları da seçip meclise gönderdikleri vekillere sonrasında ulaşamamaktan şikayetçi oluyorlar ya neyse...

Aslında herkes olacakları az çok tahmin ediyor ama hiç kimse de oyunbozanlık yapmaya meyletmiyor ve sonucu belli bu oyunu oynamaya devam ediyor. Seçim atmosferine girilir girilmez tüm parti yönetimleri Ankara’ya göndereceği mebusları seçiyor gözükmenin telaşına dalıyorlar. Listeler açıklandığından beri basını takip ediyorum aşağı yukarı çoğu ilde partililer feryat figan istedikleri adayları listelerde görememekten yakınıyorlar.

Bu listeler hazırlanırken asıl önemli kriterin millete değil lidere yakın olmak olduğunu bilmeyenimiz var mı? Madem öyle peki bu kadar telâşeye, bu kadar zaman ve emek kaybına ne gerek var diyorsunuz değil mi?

Ne zaman mı istediğimiz vekili seçeceğiz? İnanın ben de bilmiyorum ama sanırım daha çok kat edilecek yolumuz var. Cevabını vermekte zorlanacağımız sorular sormak yerine gelin birlikte maziye bir yolculuk yapalım.

100 yıl önceki seçimlerde uygulanan kriterlerin neler olduğunu öğrenmek ister misiniz? Geçenlerde Haber7’nin haber sitesinde okuduğum haberden bir bölümü sizlerle paylaşarak yazımı sonlandırmak istiyorum.

100 yıl öncesinin kriterleri günümüzde uygulanıyor olsa sizce nasıl bir sonuçla karşılaşırdık? Yorumlarınızı bekliyorum.

İşte o kriterlerden bazıları..

100 yıl önce Konya'dan milletvekili olma kriterleri:

-Milletvekili adayı, aday olacağı şehirde uzun süreli oturmuş, yaşamış olmalı, halkın mizacını iyi bilmeli. Bir şehirde oturmamış veya çıkıp gideli uzun zaman olmuş adamların bir kere iyi olup olmadığı bilinemez.
-Devletin şan ve şerefini düşünmeyecek kadar cahil olmamakla birlikte, sefih de olmamalıdır. Çünkü kendi malı kendine teslim edilemeyen sefih (eğlenceye düşkün) bir adama bu gibi vazife verilemez.
-Hükümetin kanunsuz ve haksız işlerini yüzüne beraber söylemek hususunda kimseden korkup çekinmez ve ölmekten bile kaçınmaz, dünya için kimseye müdane etmez olmalıdır.
-Parayı görünce her şeye boyun eğecek kadar bağrı yufkalardan ve parayı çok sevenlerden olmamalıdır. Yoksa milletin menfaati zayii olmak ihtimali ziyadeleşir ve memleketi açık açık uçuruma sürekler.
-Memuriyetini muhafaza etmek ve başka bir menfaatini korumak için şuna buna yüzsuyu dökmüş (ağlamış), kendisine haksızlık edenlere göz kırpmış, kendisi haksızlık etmiş olmamalıdır.
-Rüşvet almış, para ile onun bunun hakkını satmış, mahvetmişlerden de olmamalıdır.
-İki sözlü, ikiyüzlü adamlar da milletvekili olamaz.
-Şunun bunun ayıbını arayan, daima iki kişi arasındaki gizli sırları anlamaya çalışan, hiç yoktan tertip türetenler de aday gösterilmemelidir.
-Milletvekilliği bittikten sonra kendini idare edecek bir işi veya zenginliği olmayanlar da aday gösterilmemeli. Çünkü bu özellikleri olmayan kişiler hükümetin ayıbını örtüp boyun eğmeye mecbur kalırlar.

 
Toplam blog
: 24
: 860
Kayıt tarihi
: 01.11.06
 
 

1977 yılında Sakarya'nın Kaynarca ilçesinde dünyaya geldim. 1998 senesinde Yıldız Teknik Üniversites..