Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '07

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Vekilin millete hayrı neden dokunmaz?

Vekilin millete hayrı neden dokunmaz?
 

Demokrasi en uygar yönetim biçimi. Biz de onunla yönetiliyoruz. Ama bizimkisi biraz daha tuhaf. Ellerin demokrasisine benzemiyor. Tadı başka, kokusu başka. Tadına baktıkça daha kötü oluyorsunuz. Değiştirdikçe, denedikçe daha umutsuz oluyorsunuz. Cumhuriyet’ e beş kuruşluk hayrı olmayanların ikinci Cumhuriyet’ i istediğiniz görüyor, şaşırıyorsunuz. Burası bizim memleket. Bazen şaşı bakmadan da şaşırabilirsiniz.

Milletvekili milletin vekilidir. Yani bu milletin içinden çıkar, bu millet yani biz seçeriz onu. Bir peynirin dilimi gibidir. Peynir neyse dilimi de o olacaktır. Tadı da, kokusu da.

Yıllardır gazetelerde, televizyonlarda hep aynı haber. ‘’Maganda kurşunu’’ Medya bu işlere isim bulmayı pek severde çözüm için bastırdığı pek görülmemiştir. Maganda kurşunu denilen şey. Beline, çeşitli ruh ve özgüven problemi nedeniyle silah takmış; bunu erkeklik, cesaret ve onur olarak görmüş. Ama daha üstü neresi altı neresi bilmediğinden. İlk çıkardığında en yakınındaki insanları öldüren sapıklara denir. Peki biz milletin vekilleri neden bu toplum yarasını çözmezler? Cevap çok basit. Çünkü hepsinin bellerinde tabanca vardır, çünkü en çok kendileri düğünlerde jarjör boşaltmayı sever. Geçiniz.

Yıllar yılı zorunlu eğitimi 5 yıldan 8 yıla çıkarmak için kimler gayret göstermeliydi? Siyasiler yani bizi yönetenler değil mi? Ne yaptılar peki? Ellerinden gelen her şeyi yaptılar sekiz yıla çıkmasın diye. Peki kimler çıkardı sekiz yıla? Askerler. Sizce de bu işte bir gariplik yok mu? Yok diyenlerle görüşmeyelim.

Dünya'nın en az kitap okuyan milletlerinden biriyiz. Aynı şekilde en az gazete okuyan toplumlardan biriyiz. Kütüphanelerimiz boş, aydınlarımızın kafası boş. İnsanımız okumuyor. Ama herkes şair. Herkes yazar. Herkes demokrat. Öyle olunca da. Olduğumuz yerde patinaj çekiyoruz.

Mezarlıkta, camide, müzede yerli-yabancı insanlara tecavüz eden. Günde 164 suç işleme oranına erişen. 18 yaşından önce suç işleyenlerin salıverildiği. Arabaları yol ortasına park eden. Sokaklarında polis ve bekçi olmayan İstanbul. 2010 yılında Avrupa Kültür başkenti olmuş. Avrupalıların bizim bilmediğimiz bir şey bildiği ya da plan yaptığı kesin. Yoksa akla ve mantığa tapan Avrupa böyle bir kararı bu realitelere bakarak almaz. Başka bir şeye baktıkları ise kesin.

Rahmetli Vali Recep Yazıcığlu’’ benim ömrüm görmeye yetmeyecek, söyleye söyleye öleceğim’’ demişti. Tam da öyle oldu ne yazık ki! Merkezi yönetimle bu işlerin yürümeyeceğini, Ankara’dan tüm ülkeye hizmet götürülemeyeceğini söylemişti. Daha neler neler söylemişti. Payına sürgün, ceza ve tehdit kaldı. Belki de ölüm. Kim bilir? Biz bilemeyeceğiz. Geçenlerde bir gazetede çıktı. Diyarbakır'ın bir ilçesinde emniyet müdürü. Gençlere spor sahası yaptırıp, spora teşvik etmeye kalkmış. Kaymakam çanak anteni bahane etmiş, şu demiş, bu olmuş. Müdür bey sürülmüş. Ne tuhaf değil mi? Bu halk ormanda bir çiçek gibi. Kimin gelip ezeceği belli olmuyor.

Bu ülkede yaşayan bizler. Daha iyi yöneticiler seçmeliyiz. Daha iyi nesiller yetiştirmeliyiz. Artık canı isteyen on çocuk yapamamalı. Bunun adı demokrasi değil. Vergisini vermeyen, suyunu kaçak kullanan, en dandik partiye oy veren, turiste yerliye tecavüz eden, Türkçe konuşmayı beceremeyen insanlarla övünemeyiz. Bunun özgürlük değil. Olsa olsa. Yokuş aşağı çamura yuvarlanmak denir buna.

Bunu hak etmiyoruz. 15 milyonluk İstanbul’da bir karış park yapmayıp. Kendilerine ikbal yapanları hak etmiyoruz. Yasa gereği hayvan barınağı kurup sonra o barınaktaki hayvanları ormana atan belediye başkanlarını da hak etmiyoruz. 45.000 kişinin organ nakli beklediği ülkede , ‘’organ nakli caiz değildir’’ diyen İlahiyat Profesörünün tüm diplomalarını yırtacak bir lider bekliyorum. Ben bekliyorum da. Gelir mi onu bilemem!

 
Toplam blog
: 187
: 1260
Kayıt tarihi
: 02.10.06
 
 

İyiye ve güzele götürmeliyiz Dünyayı. Sürekli daha çok kazanmak, daha yukarıdan bakmaya çalışmak,..