Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '09

 
Kategori
Güncel
 

Velev ki ilgili vatandaş alkollü

Velev ki ilgili vatandaş alkollü
 

İnsan gelişimini bilenler Bertland Russell’in “insanın cahil doğduğunu”(1), sonradan alınan eğitimle, aile ve çevre faktörü ile gelişimine ve düşünce yapısına yön verdiğine itiraz ederler mi bilmem. Ne ki, alınan eğitim insanı cahil bırakabildiği gibi duyarsızlaştırabiliyor da. Yani, birey çevresinde olan bitenlere duyarsız kalabiliyor. Neme lazımcı olabiliyor. Bir olay karşısında umarsızca omuz silkip uzaklaşabiliyor. Ya da görevi ise yerine getirmekten kaçınıyor. Bu örneklerle gazeteleri az çok okuyanlar sıklıkla karşılaşırlar. “Olmaz böyle şey” dedirtecek olaylar karşısında insanın nutkunun tutulası gelir bazen.

Örnek mi istersiniz? Side’de “alkol koktuğu” gerekçesiyle ambulansa alınmayan bir vatandaşın hayatını kaybetmesi misal. Ambulans ekibindeki doktorun “Hasta çok alkol kokuyor, üzerine su dökün ayılsın, ben bunu alamam” (2)dediği iddiası ve sonuçta devletin, sosyal devlet ilkesi gereğince bakması gereken bir vatandaşın yaşamının sona ermesi.

İnsanlık bu mu? Velev ki ilgili vatandaş alkollü. Yardıma ve tedaviye ihtiyacı var. Tedavi mi etmek lazım yoksa kaderine mi terk etmek? Hangisi olması gerekendir? Ayağı kırık bir hayvana ya da kanadı kırık bir kartala yardım için seferber olan, hayvan hastanesine bir an önce taşımak için çaba sarf eden insanlar boşuna mı uğraş veriyor dersiniz?

Toplum olarak çocukların dahi artık alıştığı ve şaşmadığı, önemsiz bir takım olayları “flaş” haber olarak veren, “şok gelişme veya sıcak haber” olarak lanse eden, yargı karşısında olan fakat suçlulukları kesinleşmemiş insanları yargısız infazla “suçlu” ilan etmekten çekinmeyen medyamız bu tür insanlık dramının üzerine neden yeterince eğilmiyor? Yoksa insan sağlığına yönelik haberler artık “reyting” yapmıyor mu? Ya da görevi yardıma muhtaç olan bir insana yardım etmek olan bir kamu görevlisi “yetkisine” dayanarak mı yardımdan vazgeçip omuz silkiyor?

Televizyon ekranlarında 31 Eylül 2008 tarihinde sağlam bir şekilde metris cezaevine giren ancak 7 Ekim tarihinde sedye üzerinde hastaneye götürülmeye çalışılan Engin Çeber’e yapılan muameleyi içimiz acıyarak izledik. Ne olmuştu da bir hafta önce elini kolunu sallayarak cezaevine giren Çeber bir haftada sedyelik olup yaşamını yitirmişti? Yoksa en hafifinden okkalı bir dayak faslından mı geçirilmişti? Kamera kayıtlarında şuuru kapalı olduğu gözlenen Çeber’in mahkûmlar tarafında revire karga tulumba taşınmasını seyreden yetkililer ne düşünüyorlardır şimdilerde?

Toplumumuzun geldiği nokta bu maalesef. Prof. Yılmaz Esmer’in “Radikalizm ve Aşırıcılık” araştırmasında toplum içki içeni komşu olarak istemiyor tespiti insanın aklına geliyor. Yine aynı araştırmada “ zina yapanın taşlanmasını doğru bulanların oranının yüzde 22” olarak tespit edilmesi ve aynen İran’da, Afganistan’da, Sudan’da Suudi Arabistan’da, Nijerya’da olduğu gibi kadını “recm” ile cezalandırmaya olumlu bakması on yıl önce zinanın suç olmaktan kaldırılmasını anlamsız mı kılıyor? İçki içen bir vatandaş hoşgörülmeyebilir. Ancak yardıma muhtaç konumunda tedavi edilmemesini anlamak olası değildir. Zina yapanında hoş görülmesi doğru değildir. Ancak suç olmaktan çıkarılan bir davranışın taşlanarak cezalandırılması eğilimi doğru bir yaklaşım mıdır? Ya da şiddet eğilimi göstermek onurlu bir davranış mıdır?

Demokrasinin en önemli hasletlerinden biri insan hak ve hürriyetlerine saygıdır. Demokrasinin özünde insana hak ettiğini vermek yatar. İnsanın en önemli haklarından biri de yaşama hakkıdır.

Diğer yandan dünyada ve ülkemizde gelişen olaylara bakıldığında suç oranlarının gittikçe arttığı görülmektedir. Özellikle ülkemizde son zamanlarda yaşananlar sosyalbilimcilerin üzerinde ciddi çalışmalar yapması gereken türden. Mardin Bilge köyünde kitlesel katliam, Adana’da aile fertlerini kurşunlayan bir oğul, insanların üzerine benzin dökerek kendini yakması, intiharlar, cinayet haberleri. Bu girişimlerde bulunanların kimisi için cehaletin kurbanı, kimisi için eğitimsizliğin kurbanı ve kimisi içinde toplumun ve/veya kurumsallaşamamanın kurbanı diyebilir miyiz?

1-31.05.2009 Cumhuriyet Pazar Eki Sf.7

2-04.06.2009 Cumhuriyet Gazetesi

 
Toplam blog
: 40
: 792
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

1958 Gürün doğumluyum. Emekli öğretmenim. Ülkemin ve dünyanın gündemini oluşturan konularda yazılar ..