Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '07

 
Kategori
Edebiyat
 

Veli, Orhan ya da kanıksadığımız biri

Veli, Orhan ya da kanıksadığımız biri
 

“Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?”
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum,
Anlatamıyorum.”

Hepimizin anlatamadığı anlar olmuştur içimizde kopan fırtınaları, sözler üstadın da dediği gibi kifayetsiz kalmıştır mutlaka bir zaman. Peki nedir bu şiiri bu kadar büyülü yapan, dokunulmaz kılan? Aşkın anlatılamazlığını, duyguların kelimelere dökülemezliğini, kifayetsizliğini en iyi tasvir eden şiirdir bizzat kendisi de ondan. Anlatamadığını hangi şair böyle boğazı düğümlenerek ama sade bir şekilde anlatır Orhan Veli’den başka? Garip olmak lazım en basit kelimeleri özenle seçip, sonrada koparabilmek için fırtınalar her bir yürekte ayrı ayrı. Ve garipti zaten kendisi.

Şiirin hüzündür çoğu zaman karşılığı sözlüklerde; ama ucu Veli’ye dokununca insan en karasında bile umut bulur şiirlerin. Yaşama dört elle sarılmayı öğrenir. Aşk acısı mı çekiyorsun, hayatın anlamını mı yitirdi, tek çözüm mü artık ölmek senin için? Buyur bakalım:

“Bakakalırım giden geminin ardından,
atamam kendimi denize,
dünya güzel
serde erkeklik var
ağlayamam..”

İşte bir az önce ağlamaya teşebbüs eden gözler şimdi direnmeye başladı serdeki erkeklikten utanarak, çekinerek. Hem hayat güzel dediysek tek derdimiz aşk değil ki bizim, geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı diyorsanız alın bir başkası:

“Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Câmekanlar bedava
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.”

Garipdir Orhan’ın kaleminden dökülen kelimeler. Hüzne çarpar, mutluluktan süzülür, hayat sevinci ile dolar içiniz ve tam oh be derken yine bir anda cız ediverir içiniz. Kolay değildir Orhan Veli’yi çözmek. Onunla her buluştuğumda bir kez daha anlarım çevrilemezliğini şiirin. Nasıl anlatılır ki başka bir dilde:

“Cep delik cepken delik
Yen delik kaftan delik
Don delik mintan delik
Kevgir misin be kardeşlik“

Buyur bakalım. Her zaman içindeki sızıyı taşıyan, yüreği hassas ve zorlu bir yaşamın oldu biliyorum üstat. Bir iş var dedin bu işin içinde ve hâlâ çözülemedi, tarifsiz kederler içinde kaldın ama garipliğini, mahzunluğunu duyurmadın anacığına, eve ekmek götürmeyi unuttun havalara uydun, tren seslerine hüzünlenip ağladın iki gözün iki çeşme, Üsküdar’da efkarlandın, doğan güne karşı gerindi bedenin önce, uyuşamadı yolun bir türlü ciğercinin kedisiyle, her şey birden bire oldu aşkında sevincinde, dertlerin oldu bir de çoğu zaman dayanılır gibi değillerdi üstelik ve üstat ölmeyi istedin kimse duymadan ağzının kenarında bir parça kan bırakarak. Ve oldu galiba ama ağzımızın kenarında kırık bir tebessüm bırakarak.

Bu dünyadan bir Orhan Veli geçti insan gibi ve ben kanıksadığımdan beri O’nu İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı ve uyanıyorum her sabah o gökyüzünü boyadıktan sonra, geçiyorum köprüyü boğaz ayaklarımın altında. Biliyorum sen de Boğaziçi’ndesin üstat. Bu akşam üstü bir çay içmeye ne dersin? Kalbinin vuruşundan anlıyorum, geliyorsun...

 
Toplam blog
: 5
: 1239
Kayıt tarihi
: 03.02.07
 
 

Çevirmen olmaya çalışıyorum; ama hâlâ işin tekniğindeyim. İçinde yazı olan ve kalemle ruhumu buluştu..