Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '12

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Verem hastalığı ile mücadele...

Verem hastalığı ile mücadele...
 

Sabahleyin Söke Ekspres Gazetesini elime aldığımda okuduğum bir haber beni çok uzaklara götürdü. Söke Sağlık Meslek Lisesi Öğrencileri bazı ilköğretim okullarında öğrenci kardeşlerine verem hastalığını anlatmışlar. Nerelerden nerelere diye düşündüm.

Bizim çocukluğumuzda, aralarında verem de olmak üzere bazı hastalıklar daha yaygındı. Zaten insanların ortalama ömürleri ve yaşlılık kavramı da bugünlerden çok farklıydı.

Çocukların aşılanması ve sağlık takibi bugünkü gibi doğdukları andan itibaren başlamazdı. Okullar ve asker ocakları bu işin yaygın olarak yapılabildiği alanlardı.

***

Sıtma ile savaş çok önemli bir meseleydi. O zamanlar sıtma hastalığı ülkemiz için önemli bir tehditti. Sivrisineklerin bu hastalığın yayılmasındaki işlevini okullarımızda öğrenmekle kalmaz, halka yönelik aydınlatıcı filmleri de sinemalarda izlerdik.

Kızamık, kabakulak gibi hastalıkların verdiği kalıcı hasarların yanında çocuklar için tehdit olan en önemli hastalıklardan biri de çiçek hastalığıydı. Bu hastalığa yakalanan çocukların yüzlerinde kalıcı izler olurdu.

Çocuk felci hastalığı da çok büyük bir tehdit oluşturuyordu. Öldürücü ya da sakat bırakıcı sonuçları vardı...

***

Sevgili okuyucu, Türkiye Cumhuriyeti henüz bir asrı bile bulmayan geçmişinde, sağlık konusunda da büyük atılımlar gerçekleştirdi. Bu sözünü ettiğim hastalıklar dünyanın diğer uygar ülkelerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de tehdit olmaktan çıktı. Ülkemiz bir taraftan yoksullukla savaşıp çağdaş devletlerin gelişmişlik düzeyine ulaşma çabaları verirken bir taraftan da eğitimde, sağlıkta, kentsel yaşama geçişte çağını yakalama yarışına girdi. Bugün bütün noksanlıklarımıza ve hatta yanlışlıklarımıza rağmen bir yerlerden bir yerlere gelebildiğimizi görmek ne kadar güzel. Özellikle etrafımızdaki komşularımızı görüp beraber yola çıktığımızda her bakımdan bu yarışa geriden başladığımızı da düşünerek, bugün onların çok önünde olduğumuzu görmek, hem milletime olan güvenimi, hem de bu ülkeyi düşman istilasından kurtarıp cumhuriyeti kurarak bizleri demokrasinin nimetleriyle tanıştıran ve bir asra yakın zamandır bu çizgide, bu inanç ve düşünceyle bu ülkeyi yönetenlere saygımı her zamankinden daha da yukarılara taşımıştır.

***

Geldiğimiz nokta bizim iyi yönetildiğimizi göstermez. Gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin özellikle ilk on yılındaki mucizevi başarıları daha sonraları göremesek de, çok iyi yöneticiler tarafından çok iyi bir şekilde yönetilmesek de sırf yönetim biçiminin doğasından kaynaklanan paylaşımcılık nedeniyle yukarıda sözünü ettiğim gelişim sağlanabilmiştir. Zaten iyi yönetilseydik şimdi bir dünya devleti olmuştuk.

Ama önemle vurgulamak istediğim; bizi bu gün geldiğimiz noktaya getiren bizi yönetenler değil, yönetim biçimimiz, yani cumhuriyet rejimi, yani demokrasidir.

***

Yine en başa, veremle mücadeleye döneceğim. Aslında bu hastalığın da yıllar önce etkin bir mücadeleyle tehdit olmaktan çıkarıldığını düşünüyordum. Ama görüyorum ki, henüz bu tehdit ortadan kalkmamış, ya da yeniden hortlamış. Doğrusu hem üzüldüm, hem de şaşırdım. Çünkü bu hastalığın müreffeh toplumlarda pek de görülmediğini, iyi beslenemeyen, rahat yaşama koşullarından uzak, sıkıntı, üzüntü ve evham içinde yaşayan topluluklarda daha sık görüldüğünü düşünüyorum. Bu bakımdan günümüzde hala veremle mücadeleye etkin bir ihtiyaç olduğunu görmek bana göre bizi yönetenlerin bir ayıbıdır.

Geçen yıl Söke'de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından yapılan yardım miktarını ve yardım yapılan vatandaşlarımızın sayısını görünce bu kanaatim daha da güçlendi. Aslında çağı yakaladığı iddia edilen bir ülkenin vatandaşlarının büyük bir bölümünün devletin kıt yardımlarıyla yaşamaya çalışmaları bile veremin niye hala tehdit olduğunun bir örneğidir diye düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 114
: 548
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

Emekli öğretmenim. Üç yıldır Söke Ekspres gazetesinde günlük yazılar yazıyorum. 2008 Yılında röpo..