Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '07

 
Kategori
Tarih
 

Vermeyince Mâ’bud, Neylesin Sultan Mahmud

Vermeyince Mâ’bud, Neylesin Sultan Mahmud
 

Baştan geçen talihsizliklerin ve bundan doğan şikayetlerimizin dile getirilmesine yardımcı olan ve aslında dilimizde bir çok deyimin, önsözün (durub-i emsal) ve vecizenin anlamını ifade bir deyimdir, "Vermeyince Mâ’bud, Neylesin Sultan Mahmud."

Birden bire bu deyimin nerden geldiği konusundaki merakım, beraberinde herkesin günün birinde böyle bir merak duygusuna kapılması halinde merakını dindirecek bir yazıyı kaleme almama vesile oldu.

Efendim, bu deyim, Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend'inde yer alan bir beyittir. Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend'inde aslında günümüz halk diline peleseng olan bir çok beyit kalmıştır.

"Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir."
"Sirkat çoğalıp lafz-ı sadakat modalandı Namus tamam oldu hamiyet yeni çıktı."
"Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efrâz Birkaç kuruşu mürtekibin câyı kürektir."
"Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz Görünür kişinin rütbesi akl-ı eserinde."

Ziya Paşa bu. Yaşadığı toplumun bozulmuşluğunu, çarpıklığını, yanlışlarını bir çok beydinde bu şekilde ustaca dile getirmiş.

"Vermeyince Mâ’bud, Neylesin Sultan Mahmud, " Ziya Paşa'nın Terkib-i bendinde bir rivayetten yola çıkarak yazılmış bir sözdür. Kısaca önce bu rivayete deyineyim.

"Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor; "Tıkandı baba, çay getir Tıkandı baba, oralet getir, " vb. Bu durum Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş,
"Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?"
"Uzun mesele evlat, " demiş. "Tıkandı baba Anlat baba anlat merak ettim, " deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya,
"Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. Benimki de onlarınki kadar aksın diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden, onlarınki kadar akmasada olur, yeter ki eskisi kadar aksın dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bugün adım 'Tıkandı baba'ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdide burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz."

Tıkandı babanın anlattıkları Sultan Mahmut’un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına, "Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz."

Sultan Mahmut’un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı babaya baklavaları vermişler. Tıkandı baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis. "Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim, " diye içinden geçirmiş.

Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken, "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim, " demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya taze baklava, güzel baklava! Bu esnada oradan geçen bir Yahudi baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın.

Ertesi akşam Yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş.

Yahudi hiçbir şey olmamış gibi Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım, demiş. Tıkandı baba da Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve Yahudi de her akşam Tıkandı babadan baklavaları satın almış.

Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut, bizim Tıkandı babaya bir bakalım, deyip Tıkandı babanın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim Tıkandı baba eskisi gibi darmadağın.

Sultan, "Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi mi?" demiş.

"Geldi sultanım".

Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?"

"Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım."

Sultan şöyle bir tebessüm etmiş. Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş.

"Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir, " demiş.

Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek.

Sultan demiş, "Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar, " demiş ve askerlerden birini çağırmış, "Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin, " demiş.

Padişahın adamları “peki” deyip adamı alıp Üsküdar’a götürmüşler.

"Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, " demişler.

Baba, "Niçin, " demiş.

Askerler, "Hele sen bir beğen bakalım, " demişler.

Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline, "Ne olacak şimdi?" demiş

"Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı, " demiş.

Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş.

Adamcağız oracıkta ölmüş.

Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş, "VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN SULTAN MAHMUT" (Hikaye kaynak: http://eliflamraa.wordpress.com)

"Hikmetinden sual olunmayan yüce Ma'bud (yaradan, tanrı), kimbilir hangi kadere binaen o küreği ters çevirmişti. Onca yıllık Tıkandı Baba, acaba Açıldı Baba olsaydı kendisi için daha mı iyi olurdu? Hem kim bilir belki de sonradan Tıkandı Baba, haline şükretmiş ve hayırlısını istemekten dolayı gani gönüllü bir fakir olarak vefat etmiştir. Öyle ya, nasib işi başka şeye benzemez. Hani ne demiş dedelerimiz: Kısmetinse gelir Hind'den Yemen'den kısmet değil ise ne gelir elden."
Ziya Paşa, kısmetsizlik ile ilgili rivayeti yukarıdaki bentte kısaca özetledikten sonra, "Kara bahtım yoz olur Taşa bassam iz olur Ağustosta suya girsem Balta kesmez buz olur, " deyişi ile konuyu çok güzel betimler.

Evet yazımı burada sonlandırırken, velev ki günün birinde "Vermeyince Mâ’bud, Neylesin Sultan Mahmud nerden geliyor ki acaba?" diyecek olanların meraklarına çare olabilmişsem ne mutlu bana..

 
Toplam blog
: 8
: 4115
Kayıt tarihi
: 30.03.07
 
 

70'li yılların sonlarına doğru doğmuşum. Karın, fırtınanın yoğun ve çetin bir şekilde sürdüğü Doğu'n..