Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '09

 
Kategori
Sinema
 

Veronika ölmek istiyor

Veronika ölmek istiyor
 

"Yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta..Adımdan gayrısını bilmiyorum... Ahmet Telli."

Herzamanki iş ve günlük koşuşturmacanın sıkıntısını biraz olsun unutmak için bakınırken filmleri incelemeye başladım."Veronika ölmek istiyor" filmini gördüm. Kitaplarda, filmlerde, sohbetlerde insan kendini ve çıkış yolunu arıyor. Hiç olmadı kusup rahatlayayım diyorsuz, belki bir gözyaşı ile belki sizi çekeceklerini bildiğinizden sevdiklerinizin tahammül sınırlarını zorlayarak, problem yaratarak belki kendinize veya çevrenize zarar vererek kusarak biraz da olsa rahatlamaya çalışıyorsunuz. Filmlerde de öyle, kahramanlarınızı izlerken mutlu son olursa içiniz rahatlıyor bir süreliğine yada hüngür hüngür ağlıyorsunuz kahramanınıza, aslında kendimize.

Filmin konusu kısaca şöyle; Veronika'nın evliliğinde problemler vardır, bir süre sonra aşk bitmiş eşini başka kadınlarla paylaşmaya başlamıştır. bunun yanında iş, aile ortamlarında da mutsuzdur. Depresyona girip intihara teşebbüs eder. Özel bir sağlık kuruluşuna yatırılır. İçtiği ilaçlar nedeniyle kalbe giden damarları zedelenmiştir, kısa süre sonra zedelenen damar patlayacak ve ölecektir. Veronikanın bundan sonra rehabilitasyon merkezinde tanıştığı bir kaç kişi hayata bakış açısını değiştirecektir. Veronika'ya çıkış yolu aşk ile sunulmuştu. Çok derinlemesine işleyememiş olsalarda sonu beklediğim, en önemli çözüm yolu olarak kabul ettiğim şekilde bitti.

Aşk. evet aşkın gücü, yaşamla en önemli bağımız, oksijenimiz, yüreğimiz. Dostlarınız, aileniz, hatta çocuklarınız sizi bir yere kadar mutlu ediyor. Aşkınız yoksa, hayat arkadaşınız eşiniz yoksa, bulamadığınız her an daha da yalnız hissediyorsunuz kendinizi. İçinize bakmaktan, yalnızlığınızı kendinizle konuşarak gidermeye çalışmaktan dolayı ne yağmuru, güneşi, denizi ne de çocuklarınızı, ailenizi, dostlarınızı hissedebiliyorsunuz. İç dünyanızın derinliklerinde, karanlık nemli köşelerde kendi kendinize konuşuyor bulabiliyorsunuz kendinizi her an. Günlük yaşam maskesini takılı tutmakta zorlanabiliyorsunuz. Yalnızlık süreniz uzadıkça uçlara, deliliğe, intihara yaklaşıyor, hastalığınızın yayılma hızı artıyor. psikiyatr da acil serviste gözlerinizi açma olasılığınız artıyor.

Hayatın tek anlamının aşk olduğunu söylemek günümüz sisteminin üzerimizdeki hiçlik hissini diri tutmaya çalışmasını, baskısını, yıkıcılığını göz ardı etmek olur.ama aşkın verdiği enerji, moral, ardından sevgiye dönüşümünü başarıyla gerçekleştirebilirsek hayatta çok daha güçlü kalacağımız kesindir.

 
Toplam blog
: 5
: 460
Kayıt tarihi
: 22.11.06
 
 

Cahit Sıtkı’ya göre yolun yarısındayım. Sevgili eşim ve çocuğumla beraber küçük ama sıcak bir hayat ..