Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '09

 
Kategori
Deneme
 

Vesselam ölüm!

Vesselam ölüm!
 

ETKİ


Zavallı insan, ne kadar aciz, tükenmiş, yıpranmış duruyordu. Çünkü her yarı yolda kalmış gibi o da pes etmek üzereydi.

Koşa koşa geldi bu yüksekliğin en ucuna ve orda durdu. Çünkü hayata son vermek o kadar da basit olmamalıydı. Ya da kendisi o kadar cesur değildi geride bırakmaya bir zamanlar güzel olan hayatını. Düşünmeliydi o gitmek ya da kalmak çizgisinde her giden ya da kalan gibi. Ya acizce vedalaşacaktı son nefesiyle birlikte burayla, ya da kalıp çektiklerini içinde tuta tuta devam etmesini bilecekti. Herkesi her şeyi düşünüyordu hayatında yer tutmuş olan. Yer tutmayanları da… Çünkü sona gelmekti bunun adı, gerçek yolculuk, çözümsüz, mecburi veda, dönüşsüz gidiş.

Beyni ve kalbi savaş ederken tüm hücreleri ölümden korkuyor fakat yaşamdan daha da korkuyordu. Bedeninden kurtulacaktı, içten pazarlıklı insanlardan, yüzsüzlükten, kanırılmış duygularından ve kötülük dolu her günden. Sabah uyanırken dert ettiği her şeyden, geceyi daha da uzatan kapkara uykusuzluğundan… En önemlisi huzursuz ettiğini düşündüğü herkes ondan kurtulacaktı. İşte huzura gitmek için tonlarca sebep sana. Ne ilkti ne de son olacaktı. O kadar da zor olmamalı diye düşündü.

Aşağıya bakıyordu, engin denizi gördü. O kadar geniş bi mavilik ve o kadar saf duruydu ki su. Sanki denizden upuzun, kocaman iki el onu kucaklıyor; kendi göğsüne doğru çekiyordu. Gözleri büyüdü, iri iri baktı sonsuzluğa. İçi ürpere ürpere küçük adımlar attı. Daha bi yaklaştı hüzün dolu gidişine. Kimse aramamış sormamıştı uzun zamandır. Kimse yokluğunu da fark etmezdi. “Hiç değerim yok” diye düşündü, gidişine yeni bir sebep olarak bunu da iliştirdi. “Ama mezarıma gelirler, ağlarlar. O zaman değerim bilinir, ben gidince” dedi. Gerçi bir mezarı olacağından da emin olmayarak dudağını büktü. Alaycı bir gülümseyiş fark etti suratında, gamzelerinin üzerinden yaşlar boşalmaya başladı…

Tüm vücudunu sıtma tutmuş gibi saran titremeye aldırmadı. Bütün bedeni buz gibi olmuş, rengi değişmişti. Taş gibi olmuş yüreğine elini koydu ve gitmeliyim artık dedi. Çok geldim yalancı hayata. Başını kaldırıp bakamadı denizin güzelliğine, vazgeçmekten korkup. Yine de biri gelseydi, sarılıp omuzlarından çekseydi onu bu gidişin çirkin adımından. Sımsıkı tutup değerli olduğunu, yaşaması gerektiğini, ona ihtiyacı olduğunu hissettirseydi…

“ Gözlerini kapattı ve kendini bıraktı soğuk suların bıçak gibi keskinliğine.”

Şimdi her gün defalarca yaşanan dramatik bir hikâye daha gerçekleşmiş oldu. Bir can daha acizliğe sarıldı. Gücünü koruyamadı. Tutunamadı, umutları camdandı velhasıl. Ne kolay özetledim değil mi; ateş düşmeyince, canım yanmayınca…

 
Toplam blog
: 37
: 1522
Kayıt tarihi
: 18.08.09
 
 

Tokat'ın Yeşil Niksar'ında 1985 yılında doğmuşum. İstanbul'da yaşıyorum. Açıköğretim İşletme 3. sını..