Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '14

 
Kategori
Psikoloji
 

Vicdan azabı insanın içinde bir cehennemdir !

Vicdan azabı insanın içinde bir cehennemdir !
 

Bu fotoğrafın hikâyesini gözlerim dolu dolu okudum ve şimdi yazıma öncelikle, fotoğrafın hikâyesini anlatmakla başlamak istiyorum.

Açlıktan tükenmiş bedeni, bir tarlanın ortasında yere kapanmış, Azrail’i bekliyordu. Azrail akbaba kılığında çıkagelmişti sanki… Küçük kızın yanına tünemiş, avını gagalamaya hazırlanıyordu. İnsanlığın bittiği yerin resmi… Bu fotoğraf 1960 johannesburg doğumlu, Güney Afrikalı bir fotoğrafçı olan Kevin Carter tarafından, 23 Mart 1993 günü savaşın ve açlığın pençesindeki Sudan’da çekilmiş ve bu fotoğraf kendisine 1994 yılında fotoğraf dalında Pulitzer Ödülü kazandırmıştır. Fotoğrafın çekildiği yerin az ötesinde Birleşmiş Milletler’ in beslenme kampı vardı ve küçük kız muhtemelen oraya ulaşmaya çalışıyordu. Carter, kızın inlemelerini duyup yanına gitmiş, onu çekerken akbabanın geldiğini görmüş ve peşpeşe deklanşörüne basmıştı. Fotoğrafı çektikten sonra akbabayı kovalamış, kızı orada bırakıp uzaklaşmış, sonrada bir ağacın altında oturup hüngür hüngür ağlamış. Carter’in fotoğrafı, ertesi gün dünyanın en saygın gazetelerinin birinci sayfasında yayınlandı. Akabinde, Pulitzer ödülünü aldı. Lakin ödülün ardından yergiler ve sorgular geldi.

“O kız ne olmuştu? Neden onu orada bırakıp gitmişti? Gazetecilik, bir çocuğun ölümünü belgeleme noktasında bitiyor muydu? Bir adım sonrasında başlayan insanlık, mesleki faaliyet sayılmıyor muydu?”

Carter savunmaya geçti,

“Sudan’ lı kıza dokunamamıştı, çünkü bölgeye giden gazeteciler, bulaşıcı hastalıklar konusunda sıkı sıkıya uyarılmıştı. Çevrede yardım görevlisi de yoktu. Çaresizdi. Kaldı ki çektiği fotoğraf sayesinde tüm dünya, yardım örgütlerine para yağdırarak, o kızın imdadına koşmuştu.” Eleştirileri böyle yanıtlasa da yakın bir arkadaşına, “O çocuğu kaldırıp götürmediğim için çok ama çok üzgünüm” diye dert yanmıştı. Bu iç hesaplaşma uzadı. Bitmek bilmeyen tartışmalar, suçlamalar onu yıprattı ve depresyona soktu.

Fotoğrafı çektikten 16 ay sonra, 27 Temmuz 1994 günü kamyonetini Johannesburg ‘un bir banliyösüne park etti. Walkmanini kulağına taktı. Müziğin sesini açtı ve egzozu içeri verdi. Bulunduğunda, vicdanına yenilmiş, zehirlenerek can vermişti.

Bu fotoğraf, Washington Basın Müzesi “Newseum” da “Pulitzer Ödüllü Fotoğraflar” bölümünde sergilenmektedir.

Aslında bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki… Nereden başlasam, hangi kelimeleri seçsem, hangi cümleleri kursam, hangileri daha etkili olur diye düşünüyor insan ve hiçbir kelimenin bir fotoğraf karesi kadar etkili olmayacağına karar veriyorum. Vicdan dediğimiz şey; ruh sağlığı yerinde bir insanı her daim izlemekte olan, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bildiren, doğru ve yanlışın sınırlarını çizen, iyi veya kötüyü işaret eden yönlendirici bir duygu, bir pusuladır. Varlığının farkında olalım ya da olmayalım, öyle bir iç sestir ki, ne kadar göz ardı edersek edelim, en sonunda kocaman bir çığlık olup mutlaka yankılanacaktır tüm zerrelerimizde. Bireysel ve toplumsal vicdana en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçiyoruz. Adalet, hak-hukuk, ahlaki değerler ve vicdan gibi toplumsal bağları güçlendiren öğeler önemsenmeyip göz ardı ediliyorsa orada bir çöküşün başlaması kaçınılmazdır. Bu hikâyeden çıkarılacak onlarca ders var. Umarım gereken dersleri çıkarırız. Bu temenniyle yazıma son veriyorum. 

Afrika’ ya ilaç göndermeye karar vermiştik; fakat hepsinin üzerine “tok karnına” yazıyordu. C.Bukows

Kevin Carter intihar notu: "I am depressed ... without phone ... money for rent ... money for child support ... money for debts ... money!!! ... I am haunted by the vivid memories of killings and corpses and anger and pain ... of starving or wounded children, of trigger-happy madmen, often police, of killer executioners ... I have gone to join Ken if I am that lucky."

Sevgiyle Kalın…

 

 

 

 

 

 
Kayıt tarihi
: 04.01.14
 
 

..