Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '13

 
Kategori
Deneme
 

Vicdan

Vicdan
 

Gözlerinizin önünde gelişen olumsuz bir olayda vicdan devreye girip sizi doğru olanı görmeye zorlar. Halk arasında sıkça kullanılan “vicdan azabı” denen şey, vicdanı özgür bırakmayan birimsellikle alakalıdır.


Küreselleşmeyle birlikte bakış açılarının ve maddi olanakların yükselmesi, ne yazık ki bazı kuralları ve etik değerleri de zedelemekte, dolayısıyla toplumsal yaşamda güven /doğruluk unsuru alt seviyelere düşmektedir. Bu bakımdan bireysel ilişkilere biraz daha temkinli yaklaşmak veya en azından uyanık olmak gerekir diye düşünüyorum.

Bu yönde yapılacak değerlendirmelerin ise objektif olması şarttır. Objektif olabilmenin, en önemli koşulu da bireyin vicdan sahibi olmasıdır.

Vicdan, aslında alışılagelmişin dışında, oldukça ilginç bir kavram!.. Batı dünyası “ Şuur “ ve “ Vicdan ” kavramlarını tek bir sözcükte topluyor: “ Conscience ”.
Ve ağırlıklı olarak, Vicdan kelimesinin kullanımını tercih ediyor. Vicdanı dışarıdan etkilenmeyen bir boyut, salt bir şuur olarak tarif ediyor. Kastedilen, her halükarda bireysel anlamda bir şuur değil, “ Mutlak şuur “dur. Zira, bireysel anlamdaki şuur, etkileşme içinde kalabiliyor. Aslına bakarsanız, halk arasında vicdan kavramı, “şuur” olarak nitelendirilemiyor bile...

Kişisel sorumluluk, görev anlayışı, hep bu vicdan diye tanımladığımız şuur ile ön plana çıkıyor ve yol gösteriyor. Alelade, belki çok basit olarak tanımlayabileceğimiz bir olayda bile vicdan hiç çekinmeden devreye girerek, tarafsız bir şekilde gerekeni yapıyor. Her insanda bu kavramın varlığı söz konusu olduğundan, insana apayrı bir duyarlılık, içsel bir düşüncenin yaşamı ve bir bakıma Halifetullah olma özelliği de veriyor.

Bir hayvanı “vicdansız” diye tanımlamak mümkün değildir. Mutlak şuuru bir yana bırakın, bireysel anlamdaki şuurun varlığını dahi onda göremezsiniz. Şuur burada örtülü bir haldedir. Bu bakımdan bir hayvan mükellef olamaz ve onun cezaî bir yükümlülüğü de bulunamaz.

Vicdan, şerefli bir mahlûk olan insanda zahir olur. Şuuru yerinde olan bir insanın vicdanı da açıktır. Şuursuz bir insanın vicdanını yeterince kullanmasını bekleyemezsiniz. Akli dengesi bozuk birinden şuursal hareketlerin çıkmasını beklemek, gerçekten mantık dışı bir davranış olur.

Gözlerinizin önünde gelişen olumsuz bir olayda vicdan devreye girip sizi doğru olanı görmeye zorlar. Halk arasında sıkça kullanılan “vicdan azabı” denen şey, vicdanı özgür bırakmayan birimsellikle alakalıdır. Şayet gördüğünüz veya işittiğiniz bir olayın sizden yansıması isteniyor ve siz bunu bir nedenle yapamıyorsanız, bilin ki duygularınız vicdanınızı örtmüştür.

Burada parantez açıp bir konuya açıklık kazandırmak gerekiyor; Vicdan azap çekmez, Vicdanın ortaya koymadığı şeyler nedeniyle siz azap çekersiniz!..

Bu düşünce, sizin, Vicdandan ayrı bir varlık olmanız anlamına gelmez.

Ancak, evrensel manâdaki şuuru tanımlayamayanın, vicdanının ne olduğunu bilebilmesi ve onu aktif hale getirmesi düşünülemez.

Gerçek anlamıyla Vicdan, yukarıda da belirtildiği gibi özünüzde mevcut olan, tek ve parçalanmaz ‘Mutlak bir Şuur’ dur... Bir bakıma, Mutlak şuurun bu boyutta aldığı isimdir, Vicdan!..

Vicdan uyarıcılık görevini üstlenerek iyiyi, doğruyu ayırt etmenize yardımcı olur. Ve sizi duygularınızla baş başa iken, devamlı biçimde objektif olmaya davet eder.

Karşı karşıya kaldığınız bir olayda, muhakeme ve tefekkürle yapılması gerekeni ortaya koyamıyorsanız, olumsuz bir şey yapmamak için vicdanınızın sesini dinlemeye çalışın.

Şayet vicdanınızın sesini duymak istemiyorsanız, mutlak bir azabın içinde kendinizi bulmanız olasıdır. Tekrar söylüyorum, bu vicdanın çektiği azap değil, sizin formüle edilmiş, terkip halinde olan benliğinizin çektiği eziyettir.

İnsanoğlu her gün yüzlerce hadiseye tanık olmakta, noktasından virgülüne kadar bir anlamda bu olayları yaşamaktadır. Kendisinden beklenilen; yeri geldiğinde yapması istenilen doğru şeyi hiç çekinmeden, korkmadan ortaya koyabilmesidir...

Hz. Muhammed’in (a.s.)bu yönde yaptığı uyarı, çok önemli ve dikkât çekicidir.

"Haksız yere susan, dilsiz şeytandır.."

Astroloji bilimi de bu konunun teknik yönünü; Satürn, kişinin yükselen burcunda transit durumunda ise, insanın kendinden bile saklamaya çalıştığı, “doğru olduğunu bildiği halde, korkudan veya çıkarlarına zarar gelmemesi gibi nedenlerle saptırıp işine geldiği gibi kabul ederek örtmeye çalıştığı konumları değiştirip, kendini kandırdığı gerçeklerle yüzleştirir.” şeklinde açıklamaktadır. Çünkü Satürn, doğrucu ve disipline sokup terbiye edicidir. Böylece kişi, vicdanının sesiyle karşı kaşıya kalma durumundadır.

Kişi, en azından kendisine saygısı varsa, vicdanını örtmeyi düşünmesin. Zira farkında olmadan örttüğü şey ALLAH’IN ta kendisidir. Bir gün, Vicdan, ummadığı bir yerde gelip kendisini bulacaktır.

Bundan hiç şüphesi olmasın!..

 

Ahmed F. YÜKSEL

 

https://twitter.com/sufafy

https://twitter.com/AhmedHulusi

http://www.ahmedhulusi.org/

 

 

 

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..