Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Vicdanınla küs toplumla barış

Vicdanınla küs toplumla barış
 

Yaşayan ferdin, bozulan psikolojisinin sebeplerini irdelemeye kalktığımızda, önümüze çıkan tablo hem karmaşık hem de çok çelişkilerle doludur.

Anadolu insanıyla, batı insanını karşı karşıya koyduğumuzda sonuçlar çok ilginçtir.

Hayatını birilerine bağımlı olarak kurmuş ve ancak bu şekilde başarıya gidebilme şansı olan, büyük şehirlerin okumuş insanları birçok kurum ya da kuruluşa ve şâhısa karşı kendini ispatlamak zorundadır. Bunun yanında etrafındaki bütün bu insanlarla barışık olmayı da başarmalıdır. Bu barışık olmanın bedeli ise bazen çok ağırdır. Kendi kurallarını, tutumlarını sürekli ezmek zorundadır ya da bunlardan kurtulabilmek için bilinçaltına itmek durumunda kalmıştır. Yani büyük kentin insanları, birileriyle barışık olmak için sürekli kendi vicdanlarıyla küs olmak zorunda kalıyorlar. Oysa bir insanın psikolojik olarak güçlü olmasının en temel şartlarından biri vicdan rahatlığıdır. Bu rahatlığın sağlanamadığı, dargınlıkla cereyan eden vicdan rahatsızlıkları kent insanını sıkıntıya ve hatta depresif durumlara itmektedir.

Yıllarca ihmal edilmiş vicdanların isyanına kendi çevrenizde dahi rastlıyorsunuzdur. Küçük yerleşim birimlerinde yaşayanların bu türden sorunları yok denecek kadar azdır.

Barışık olmak zorunda kaldıkları sadece anne baba ve yakın akrabalardır; bu barışık kalma çabasında yine bir duygu tamamlama hali vardır. Kan bağının getirdiği duygusal yakınlık, bu tavizleri tatlı göstermeye yettiği için çoğu kez pozitif bir ivme kazandırdığı da düşünülebilir.

Kent hayatında, olup bitenleri olduğu gibi kabullenmeden, üst bir bakılışla yorumlamadan yaşamaya kalkanlar, sıkıntıdan kurtulamazlar. Olaya belki bir Mevlana felsefesiyle “Yaradılanı sev yaradandan ötürü” bakmak daha doğru olur kanaatindeyim.

Karşımızdakini din, dil, mezhep boyutundan önce bir insan olarak görmek daha doğrudur. İnsanın en fazla barışık olma mücadelesi verdiği kitle, kendisi gibi düşünenlerdir. Beklentilerine cevap alamadığında yine insanı en fazla yıpratan kitle de aynıdır. Yani bir anlamda “ummadığı taş”ın kendi başına düşmesidir. Bu durumda, barışık olmanın hem sosyal hayatta hem de vicdanda karşılık bulması için üst bakışı ve “insan değer” faktörünü tartışılmaz değer görmek en büyük çözümdür. Eğer tutarlı ve olgun bir karakter sergilersek diğer insanlara taviz vermemiz gerekmeyecek, tam aksine bizim bu tutumumuz sebebiyle, karşımızdaki kişiler bizim için kendilerini fedakârlık yapmak durumunda hissedeceklerdir; bununla birlikte bir şahsiyet olabilmenin güzelliği de yaşanmış olacaktır. Yeterki biz nerde ne yapmamız gerektiğini bilelim.

Kendini yaşadığını düşünenlerin affına sığınarak…

 
Toplam blog
: 30
: 692
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

1974 yılında Bayburt'ta doğdum, sosyolog-yazar olarak çeşitli çalışmalar yapmaktayım...