Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '13

 
Kategori
Edebiyat
 

Viktor Glass ile İskender Pala farkı

Viktor Glass ile İskender Pala farkı
 

Goethe’nin İnfazı ve Bizim Yunus

Hem saf, hem de düşünceli olamayan yazarlar, (h)öykündüğünü benöyküsel anlatımla yazarken imge metaforuna kapılsa, düşlükten düşmüş gibi monologla içinsanını dile getirir.., bilinç akışını süze süze, sora sorgulaya yönelttiği sorularla belleğinin ardını yoklatır.., ruh doktoru gibi çözümlemeler yaparken kemikleşen ruhunun ip uçlarını/kendini ele verir… Bir yazarın dört beş kitabını okuyan dikkatli bir okur, onu ezberler.., ruhunu çözer…

Yunus’un şiiri: ‘Yalancı dünyaya konup geçenler / Ne söylerler ne bir haber virürler / Üzerinde dürlü otlar bitenler / Ne söylerler ne bir haber virürler // Kiminin başında biter ağaçlar / Kiminin başında sararur otlar / Kimi ma’sum kimi güzel yiğitler / Ne söylerle ne bir haber virürler’ Şiir, yazıldığı döneme sadece tanıklık eder! Düzyazı olmaz! ‘Meğer yalancı dünyaya konup göçenler, gün geliyor, zaman akıyor, ne söylüyorlar, ne bir haber veriyorlardı. Üzerlerinde türlü otlar bitiyor, yılana çiyana yem oluyorlardı. Kiminin üstünde biter ağaçlar, kiminin başında sararan otlar görülüyordu. Kimi masum, kimi güzel yiğitlerin nazik tenleri toprak olmuş, tatlı dilleri söylemeden kalmış, öylece yatıyorlardı.’ (s.117) Her romanın kapağına ‘Divan Şiirini Sevdiren Adam’ diye yazdırtan Hoca’nın, Usta’nın şiirini bu şekilde yazması etik mi?  Od romanında Yunus’un dizelerini kırarak düzyazıya çeviren ve eklemelerle birlikte o güzelim şiiri iki paralık eden İskender Pala, ‘Çocuk Eşkıya diye bilinen Samuel Reis meğer onun oğlu İsmail imiş’ diye yazmış… (s.353) “Bana ‘derviş’ demiş, ‘baba’ dememiş” diye dertlenen Yunus Emre’nin ‘o kadar çok kişi öldürdüm ki’ (s.16) diyen cellat oğlu.., ‘Samuel’in Çetesi denildiğinde  insanların titremesinden de gizli bir haz duymaya başladım’ (s.313) dedirtmiş rol verdiği kahramana/romanı kurgulamış İskender Pala.

‘Elinizdeki kitap bir romandır, bu özelliğiyle, bilimsel bir araştırmadan farklı olarak belgelerle kanıtlanmış gerçekleri nakletmek gibi görevi yoktur’ diyen Viktor Glass, ‘Goethe’nin İnfazı’ romanın yazarken Goethe’nin yaşamına bağlı kalmış, gerçekleri yansıtabilmek için mahkeme kayıtlarını ve bir çok belegeleri kanıt olarak sunarak romanına belgesel bir nitelik kazandırmıştır. Yunus Emre’nin Goethe’den fazlası var, eksiği yok. En yaman eleştiri, kıyaslamaktır. Onu yücelteceğimiz yerde, ona mezhep penceresinden bakarak aşağılamak ister gibi, tam da barışa ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde yazmak, siyaset üstü olması gereken edebiyatçılara yakışmaz…. Öfke belagâtıyla sürekli kutupluluk yaratan Pala, anlaşılan milletvekili olmak istiyor… Bunu yaparken de, siyasette her şey mubah der gibi edebiyatı, yazının ahlakını çiğneyerek din/siyaset sarmalına kurban ediyor…

İlim, eğitim için gurbete katlanan, savaş ve istilaların acılarıyla yoğrulurken bile ‘Sevelim, sevilelim’ diyen Yunus’un yüreği kadar saf/hoşgörülü.., akşamları gördüğü eğitimi, gündüzleri odun taşırken felsefe ve şiir yapacak kadar da düşünceli/ilkeli olmalı yazar… Yunus’un felsefesini iç edemeyen yazar, sözcükte inanç/cinsellik arar…

Ali Akdemir

24. 1. 13

Çukurova

 
Toplam blog
: 172
: 425
Kayıt tarihi
: 15.07.09
 
 

Ali Akdemir, Adana tarihinin en büyük sel felaketini yaşadığı 21. 02. 1948 tarihinde doğdu. Edebi..