Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '17

 
Kategori
Öykü
 

Virgüllü Us

Hemen şuracıkta bir koca kayalık, yaslanmışken az soluklanmak için, esenlik verici serinliği, sonra o oynak gölgeyi kollayıp dururken öyle bir an geliyor ki, ya da bir ayıklık; güne düşerken bellekten, bir şarkının ama asla bitmeyecek, ama hiç susmayacak, kimi yükselerek, kimi küçücük gövdelere dikkat çekmeyi umarak, o avazı olabildiğince alçak tutarak, söylediği ezgiler duyuyorsun, konuşan diller, gülen yüzler; bu kayalık gibi, bu böcek, hemen tependeki kızgın güneş, kıvrım kıvrım uzanan şu yollar, yola koyulan yolcular, günden olanlarıyla, hatta dünden, zamanca daha geriden, ama hep bir gidişten, uzaklaşmadan, bir noktadan sonra silinip yok oluşu dillendirmeye bu kadar istekli onca sesi, topyekûn hep bir aradayken, bulmak var ya; taşımak ağırlığını, bir dik duruşla, o duruşa yazgılı kalmanın verdiği güçle,lmgelerin içine şöyle bir karışıvermek, sonsuza uzanan yolda vücudu bir süre için iyice dinlendirmek; o güzel biçim, vaktiyle varlık kalıbına dökülürken, görünür kılınacağı sırada aşağıdan, yerküreden yüksek sesle söyledikleri bir şarkıyı hatırlayıp, uyumu ve hatta varsa tınıdaki birebir olan o benzerliği minnetle yeniden duyumsaman için; gerçekte nerede başlayıp nerede bittiği asla bilinemeyen bir ırmağın serin sularına dalıp çıkarken yaptığın gibi, bunun vücuda zindelik kazandırdığını iyice anladığında ise yeniden ve yeniden tekrarlayacağın dalışlarla diriliğin, o pekliğin kalıcı olmasını sonsuzca ama sonsuzca istemek körlüğüne düşen bir şaşkın gibi suyun eczasına yönelmen, gökte salınırken saf bir şeffaflığa dönüşen suyun, tekrar o yüceliklerden yeryüzüne inerken dağ yamaçlarında sonlandıracağı yolculuğunun nasıl bir irade gücüyle sürdürüldüğünden büsbütün habersiz olduğunu düşünerek, sayısız çokluktaki her yağmur tanesinin kendi cinsleri tarafından tek tek çekilip yutulduğunu, benlik denen illetten kurtuluşun biricik yolunun ancak bu olduğunu anlaman gibi, sonra, önündeki engelleri coşkunlukla bir bir aşarak yoluna devam ederken rastladığı her dönemeçten, karşısına çıkan her kayalıktan, hatta taşlaşmış olan balçık yığınlarından bu gidişin durdurulması için medet umarak ama aradığı desteği  bulamayınca da, yatağın cidarlarına yaptığı  ısrarlı vuruşlarla oradan kopardığı o ufacık parçaları yüklenirken aynı zamanda aşağılara doğru akışı sürdürdüğünü, yükün taşınamayacak kadar ağırlaştığı yerde ise bunu , hiç mi hiç gocunmadan dingin, sıcacık,  havadar bir ortama , dirilik için uygun olan bir kuytuluğa, doğanın o şaşılası doğurgan rahmine usulca bıraktığını görür , kavrama yeteneğinin gelişip de bu işleyişin varlıkla ilişkilendirileceği  bir olgunluk çağına ulaşana dek , onu hatırlanmak üzere hafızanın derinliklerinde iyice bir saklarsın , umarım yaşamın buna yetecek kadar uzun ve bereketli olur , o gün anlayışça da şimdikinden daha iyi bir düzeye erersin , ama elbette şimdi hiç sırası değil bunların  ; serdeki şu gençlik, ulu bir çınarın dalları arasına yuvalanmış bir dere bülbülünün orada bir zaman için ,  yanlız bir bahar kısalığı sürecek olan  baştan çıkarıcı ötüşlerini kollayıp dururken bu kez bir başka diriliğin kör edici ama bir o kadar da gerekli , göz kamaştırıcığıyla şu yaşlardaki biri için sakınılması neredeyse imkansız olan , tatlı bir rehavetin koynuna doğru iteleyip duruyor seni ,  bir gençlik oyununun kırılgan düşleriyle yetinmeksizin,  o eşikten içeri atılacak tekinsiz adımları hesap edip duruyorsun, 
öyle ki , temeli yanlız sevinç ve neşenin o efsunlu harcıyla karılacak bir dünyayı inşaa etmek , ama bunu iki kişiye indirgeyerek , öteden beri işleyen kadim  ölçüleri zorlamaya çalıştığını hiç bilemeden,  yeniden ama yeniden  hesaplamalara girişen,  yanlızca  iki kişinin , bir perdelik oyun uzunluğunda sürdüreceği oyunu bile bile,  bunu böyle araya hiç kimseyi almayıp sınırlı tutarak , bir ete , bir kemiğe , yasemin kokulu bir tenin gençliğine yaslanıp orada kalıyorsun ,  dediğim gibi , biçime dönüştüğü yerde ,  uzun yollar kat etmeye daha ezeldeyken yazgılı bir varlık için haklı bir oyalanma nedenidir bu tuttuğun sapak yol  , kimbilir,  belki de o varlık özünden rahimlere aktarılacak bir tutamlık yaradılış suyunun kendine bir yol bulup akabilmesi için irtifaca gittikçe  azalan bir eğim gerekiyordur,  
işte tam bu ortama , yani varlığın bir biçime dönüştüğü , görünürlük dünyasının şu uçsuz bucaksız genişlikteki sınırları içine düşüvermen;  onun işveli koynuna bilmem artık nasıl ve hangi ara aldanmışsan  , ilk atanın sen ve senin gibilerin bilgi ağacının meyvesinden tatmadan bir türlü doyuramayacağı o büyük iştah için,  o eksikliği fıtratındaki bilme melekesinden dolayı çok iyi görmesi sebebiyle kendi ebedi rahatından vazgeçerek çıktığı yolculukta bu tertemiz düşünceye  bir vefa borcunun duyulabilmesi için ,  
hatta bunu hiç düşünemesen dahi tuttuğun yolda ola ki karşılaşmayı umduğun hakiki bir dosta rastlarsan eğer , bu durumda şanslı sayılırsın ,  zorunlu olarak ikinizin de öğreneceği bir takım şeyler olacaktır , ve onunla bu kadim yanlızlığın paylaşılması ise , aradaki işte bu hukukunun korunması gerçeği , sizin dikkatinizi az da olsa ötelere çevirmeye yetecek bir gücü ilikleriniz de duymanıza neden olacaktır,   umarım böyle olur, ve bunu içtenlikle dilerim ,
 
bil ki yol çok uzun , ve o önünde hep böyle kıvrım kıvrım bükülüp usulca akıp gittiği sürece yalnızca , bir konaklama ihtiyacı giderilene dek,  o verilecek  kısacık soluklanma anlarında dahi vakti gelince yoluna kaldığın yerden ama bu kez isteksizce yeniden koyulacağını bile bile,  bunun vereceği huzursuzlukla işte artık ne kadar dinlenilecekse ,  o kadar dinleneceksin , sakın yılma hiç ama ,  gevşeme,  gerçi böyle bir lüksünün bulunmadığını sana hatırlatmaya gerek yok sanırım,  ve işte tam da bu sırada , kulağına ulaşacak kimi sesler olacaktır , sen bunlardan amacına en uygun düşeni seçmelisin , ayrıca gözlerin kendini iyice bir görebilsin diye allanıp pullanarak karşına dikilecek iğreti duruşlu bazı suretler de olacaktır , imgeler, yanıltıcı  kimi görüntüler,  sana bir dost gibi yaklaşan,  ama bakışlarında hep başka bir kıvılcım bulduğun suretler,  işte bunları benzer şekilde seçip diğerlerinden ayırman gerekecek ,
 
o hararet anında, kızgın güneş tam tependeyken,  gölgesine sığındığın şu kayalıkta,  serin mi serin bulduğun bu geçici kuytulukta ,  günışığının aynı zamanda önüne sereceği o eşsiz güzellikteki manzarayı izlerken,  tatlı bir gevşeklikle işte orada sen böyle güvenli düşler kurup oyalanırken,  bakmışsın vakit birden geçivermiş , alaca gölgeler kuşatmış dört bir yakayı, sessizce,  usul usul,  rengini,  hatta diyebilirim ki tüm canlılığını sadece günışığında bulan, onunla beslenip onunla boy atan varlık adına ne varsa bunların tümünü , doğrudan doğruya  hem kendilerini hem de üzerine yayılıp sereserpe uzandıkları 
o uzamsal varlık sınırlarını onlardan  habersizce tek tek ele geçirmiş, bir hırsız gibi,  yavuz bir iş bitirmenin,  sessiz,  dile gelmez kıvancını iliklerinde duyarken, 
ve o sıra sen , iç bunaltan,  soluk alıp verdikçe yüreğine çöküp oturan, alaz alaz esen o yakıcı  rüzgarın çoktan  gittiğini fark edemezken karanlık evet aziz dostum korkarım ki o zifiri karanlık 
artık hüküm sürüyor olacaktır,  ve gel , istersen bunu bir başka zaman konuşalım ...
 
21.06.2017
A. AKDENIZ
 
Toplam blog
: 177
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

1965 Almanya doğumluyum. Atatürk üniversitesi İlahiyat fakültesi mezunu olup, öğretmen olarak çalışm..