Viva Zabata, Viva Tayyip!

Aslen Türkiyeli bir Ermeni olan Elia Kazan'ın yönetmeni olduğu ve ünlü aktörler Marlon Brando ve Antony Quinn'in oynadığı 1952 yapımı Viva Zabata filmini hatırlar mısınız?

Bu sinema klasiği olan bu filmi vizyonda olduğu yıllarda izlememiş olsak da sonradan televizyonlarda izleme şansı bulmuştuk... Meksikalı bir devrimcinin hayatı ve aynı zamanda devrimlerin yaşamaya mahkum olduğu süreç işlenir bu filmde.

Zabata (Marlon Brando) devrimci lider olarak yönetimi ele geçirir ama bir süre sonra bakar ki, kendisi de statükonun ağına düşmüş ve devirdiği devletin adamı olmuş...

Bunu farkettiği gün yeniden askerlerinin önüne geçip dağların yolunu tutar Zabata!

Bu girişi şundan yaptım: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeniden döndüğü AK Parti grubunda konuşurken AK Partiyi "devrimci" parti olarak niteledi.

Kendini devrimci diye pazarlayanların yapamadığı çok şeyi AK Parti'nin yaptığını söyleyen Erdoğan:" AK Parti milletin bağrından çıkmış bir partidir. Milletimizle irtibatığımızın zayıfladığı gün Allah korusun bizim bittiğimiz gün olacaktır" dedi.

Türkiye'de asla olmaz zannedilen pek çok şeyi gerçekleştiren, bir çok ilkin altında imzası bulunan Tayyip Erdoğan, kurucusu olduğu siyasi hareketin, devrimci ruhu kaybettiği gün biteceğini söylerken, aslında böyle bir tehlikeyi hissettiğini de belirtmiş oluyor.

Uzun yıllardır iktidar olan bir siyasi partinin, iktidar nimetleriyle semirip yozlaşması, ideallerini kaybetmesi nerdeyse kaçınılmaz bir gerçekken, AK Parti bu konuda fazla hasar almadan bugünlere gelen bir siyasi hareket oldu... Elbette bunda Tayyip Erdoğan'ın gözetiminin büyük etkisi var.

Tayyip Erdoğan'a rağmen, zaman içinde AK Parti'de, -partiye dava ruhuyla bağlı olanların AKP'liler dediği-menfaatçi bir kesim oluştu... İktidar bulmuş her partiye yapışan asalak takımı elbette AK Partiye'de yapışacaktı ve yapıştılar.

Asalakların kuşattığı siyasi hareketler zamanla halktan kopar; bu hayatın kanunudur... Bunlar genellikle liderlik etrafında bir çember oluşturur ve halkın haklı tepkilerinin lidere ulaşmasını da engellerler... Ortalığı daima süt liman olarak gösterirler.

Tayyip Erdoğan'ın bu türlü tuzaklara düşmeyecek ideale ve tecrübeye sahip olduğuna kuşku yok... Yeniden patisinin başına geçmesi de, tıpkı Zabata'nın yeniden devrimci ordusunun başına geçmesi gibi, giderek artan yozlaşmayı önlemek içindir.

Umarız ki, ülkeyi 17 yıldır, yerli yabancı tuzaklara rağmen her alanda kalkındıran Adalet ve Kalkınma Partisi, yeni dönemde yeni bir ruhla, 1923 idealini hayata geçirir ve böylece çağın en büyük "devrimi"ni gerçekleştirmiş olur.

Biz de tıpkı Meksikalı devrimciler  Viva Zabata, coşkusu gibi...Viva Tayyip coşkusuyla desteğimizi sürdürürüz.

Allah yardımcıları olsun!