Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '20

 
Kategori
Tarih
 

Viyana Kuşatması Günlüğü.

* 10 Temmuz'dan 14 Eylül'e.

Günü gününe yazılmış anılar. Yalın. Gördüklerini içinden taşan duygularının rehberliğinde yorumlamış. Çağın insanının olaylara bakışını, dünya görüşünü ve davranışlarını yansıtıyor. (1)

Bu yönüyle sosyal bir laboratuvar ortamının içinde buldum kendimi okurken.

Kahramanlıklar, akıl dışı kararlar, karşılıklı vahşet, yakıp yıkmalar, savaşın içine gömülmüş insan ve mal ticareti, köleliğe mahkum olan kadın ve çocuklar.

Savaş deyip geçmemek lazım. İnsanlıkla yaşıt en büyük acımız ve utancımız. İnsanlığın bittiği yer.

Bu da onlardan biri. Ne eksik ne fazla.

* Ordu yola çıkıyor.

Ordu 10 Temmuz günü Viyana'ya doğru yola çıkıyor. Başında Sadrazam Kara Mustafa Paşa var.

Anıların yazarı Ahmet Ağa da Sadrazamın yanında yollarda. İmparatorluğun "teşrifatçıbaşı" kendisi. Bugüne taşırsak protokol sekreteri diyebiliriz.

Yol boyunca gördüğü zenginlik ve güzellikleri öve öve bitiremiyor. "Tasvir etmeye insanın gücünün" yetmeyeceği güzellikleri anlatıyor..

Bağlar üzümle, bahçeler meyvelerle dolu. Deniz dalgaları gibi dalganan ekin tarlaları atlara yem oluyor. Kalanlar yakılıyor.

En yoksulun evi bile İstanbul'daki bey konaklarından daha alımlı. İçleri mermerle çatıları kiremitlerle döşenmiş.

Anlatılanlar Avrupa'yla aramızdaki refah ve gelişmişlik düzeyinin daha o zamanlar açılmış olduğunu düşündürüyor

Anlatıya göre, yol boyundaki yerleşim yerleri yakılıp yıkılıyor, taşınabilen bütün mallar yağma ediliyor, kadınlarla çocuklar tutsak alınıyor.

Devrin savaş anlayışı bu.

Yağma ve talanda rüzgar hızıyla at koşturan "tatar süvarilerine" övgüler düzüyor. Anıların sonu doğru bu övgüler yoğun bir eleştiri ve aşağılamaya dönüşecektir. 

* Kuşatma beklenmedik ağır eleştirilerle başlıyor.

15 Temmuz sabahı kuşatma başlıyor.

Bir gün önce, Sadrazamı, "kahraman" ve  "Cenabı Hakkın emirlerine" uyduğu için Viyana'yı zaptetmesi mukadder ulvi bir insan olarak gören Ahmet Ağa kuşatma başlar başlamaz kendisine ağır eleştiriler yöneltiyor.

Ağaya göre Sadrazam gaflet içindedir. Kayzerin ülkesini savaşmadan ve kan dökmeden alabileceğini sanarak gerekli hazırlıkları yapmamıştır. Devletin var olan sınırsız kaynaklarını seferber etmemiştir.

Bu bağlamda, ağır topları getirmeyek büyük hata yapmıştır. Getirilen küçük çaplı toplarla Viyana gibi güçlü bir kalenin alınması mümkün değildir.

Ağa'ya göre hazırlıkların eksik yapılmasının nedeni Sadrazam'ın kibiridir. "Yazıklar olsun böyle kibire", "yazıklar olsun böyle düşüncesizliğe" diyerek feveran etmektedir.

Anlatıya göre Sadrazam düşmanın savurduğu güllelerin şiddetini görünce "afallamıştır". Çok üzülse de iş işten geçmiştir.

Ağa'nın bu yargıları muhtemelen doğrudur. Savunanların topları daha güçlü ve uzun menzillidir. Bu nedenle kuşatma sürecinde ateş hattının dışında olmaları öngörülen yüksek rütbeli pek çok komutan güllelerden etkilenmiştir.  

Çadırında şehit olan Rumeli Beylerbeyi Küçük Hasan Paşa bu örneklerden biridir.

* Erdel Kralının Sadrazam'a önerileri.

Kuşatma başlayalı bir ayı aşkın süre geçmiştir. Zorlu bir savaş sürmektedir.

22 Ağustos günü Erdel Kralı Sadrazamı ziyarete gelir. Kendisine sorulması üzerine düşüncelerii anlatır.

Viyana kısa sürede alınamadığı için iş artık çok zordur. Kale güçlüdür. Kuşatma uzadıkça askerin gayreti azalır. Kayzer bütün krallardan yardım istemiştir. Herkes elindeki güçle yardıma koşabilir.

Bu kadar insanı uzun süre burada tutmak zordur. Bölgede kış erken bastırır. En iyisi Viyana'nın  yanından geçip arkasındaki topraklara girerek oraları talan etmektir. 

Bu yapılırsa Viyana zaman içinde kendiliğinde teslim olur.

Sadrazam öfkelenir. Kralı Almanlardan korkmakla itham eder.

* Kör Hüseyin Paşa'nın şehit düşmesi.

Günlerden 24 Ağustostur. Kör Hüseyin Paşa altı bin kahraman askeriyle, kazanamayacağını bile bile, seksen bin düşmanla kahramanca savaşarak şehit olur.

Savaş Tuna'nın karşı yakasında Sadrazam'ın gözü önünde olur.

Paşa, Osmanlı'ya müzahir Orta Macar Kralı Tököly İmre'ye yardım için gönderilmişti. Viyana'yı kurtarmaya gelen büyük kuvvetle karşılaşır. Yardım realize olmuştur. İmdadına gittiği Tököly İmre benim askerim dindaşlarıyla savaşmaz diyerek askerini alır gider. 

Geri çekilip Viyana önündeki ana kuvvete katılma imkanı henüz olmasına rağmen Paşa geri çekilmeyi onuruna yediremez. Savaşmadan çekilirsem benim kellem gider diye düşünür. 

Ortaya çıkan hayati tehdidi ulakla Sadrazama ileterek destek ister. Açıkça, bizi "tepelerlerse", İskender Köprüsünden geçerek, Viyana'ya yürürler, diye uyarır. İskender Köprüsü Viyana Kuşatmasının felaketle sonuçlanma nedenleri arasında en çok spekülasyon yapılan konulardandır. Tekrar döneriz.

Sadrazam, yine öfkelenir. Üç-dört bin Polonyalı ile beş-on bin Alman değil mi gelenler? Ne çıkar bundan der.

Ne diyelim; " hırs başta karar eyleyince akıl baştan firar edermiş."

Sadrazam, Han Oğlu Alp Giray'a 10 bin tatar atlısıyla Hüseyin Paşa'nın yardımına gitmesini söyler.

* Tatar süvarileri.

Küçük bir parantez açalım. Kırım ordusu, atlı, hafif silahlarla donatılmış askerlerden oluşur. Osmanlı ordusunun öncü kuvvetidirler. Osmanlı Avrupa'da ne zaman savaşa girse Kırım Tatarlarını çağırır, onlar da Avrupa'yı baştan başa geçerek gelir ve savaşlara katılırlardı.

Bu katılım konusunda zamanla Kırım Tatarları arasında farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Özellikle Kırım Hanlığına haraç veren küçük bir beylik olarn Rusyanın güçlenerek Kırım'ı tehdit etmeye başlamasıyla, Osmanlıyla birlikte Avrupa'da savaşma isteği giderek azalmıştır. Öncelikle kendi vatanımızı koruyalım görüşü ağır basmaya başlamıştır.

Viyana'dan yüz yıl sonra, 1783 yılında Rusya Kırım'ı işgal etmiş, 1787 yılında Osmanlı Kırım'ı kurtarmak için Rusya ile savaşmışsa da başarılı olamamamıştır.

Rusların zulmünden kaçmak için 1770'li yıllarda Kırım'dan başlayan müslüman göçü 1920 yılına kadar sürmüştür.

Parantezi kapatalım.

Anılan askerler hakkında olumlu ve olumsuz görüşler vardır.

İstedikleri zaman iyi dövüşürler. Ancak ateşli silahları olmadığı için çağdaş ordulara karşı etkin değillerdir. Savaş öncesinde geri bölgelerin talanı ve ahalinin yıldırılması asıl işlevleridir.

Kırım askeri devletten maaş almaz, seferde elde edilen ganimetle geçinirdi. Savaş uzadığında ganimetleri alıp bir an önce geri dönme arzuları öne çıkardı.

Hüseyin Paşa'ya yardıma gitme buyruğu alan Alp Giray harekete geçer. Ancak askerlerin öyle ağır ganimet yükleri vardır ki hızlı hareket edemezler. Askerin bir bölümü mecburen ganimetlerle birlikte geride bırakılır. 

Sonuçta kala kala üç yüz kişilik bir güç kalır. Hüseyin Paşa'nın talebi yirmi bin kişidir.

Yardım mümkün olmaz, altı bin kahraman savaşarak tükenir. Paşa da şehit düşer.

Sonun başlangıcı sayılabilir. Sadrazam'ın başarısız yönetiminin göstergesidir. Kuvvetler ana amaca "teksif" edilememekte, parça parça düşmana kaptırılmaktadır.

* Ganimet mi, yağma mı?

Ağa'ya göre, Sadrazam, Viyana'yı teslime zorlamak için başından beri bombardımanı hafif tutmaktadır. Amacı çok büyük bir servete konmaktır. Teslim olmaz zorla alınırsa şehir asker tarafından yağmalanacaktır.

Savaşın seyri teslim seçeneğnini olmadığını gösterdiğinde ve gelen düşman dağı taşı kapladığında kuşatmayı şiddetlendirmiştir.

* Ordunun beslenmesi.

Anılardan anlaşıldığına göre, Ordu sefere giderken kalabalık bir "tüccar" takımı da peşi sıra gitmektedir.

Bunlar askerin ihtiyaçlarını parası karşılığında temin etmekte, askerin ele geçirdiği ve satmak istediği ganimetleri de satın almaktadırlar. Asker kendi iaşesini kendisi sağlamaktadır. 

Bu amaçla ordugahta bir pazar yeri kuruludur.

Sadrazam sadece hasta, yaralı ve yoksullar için kendi kesesinden yemek çıkarmaktadır.

Derinliğine incelenmesi gereken bir lojistik sistemidir.

31 Ağustos günü pazarda mal kıtlığı vardır ve fiyatlar çok yüksektir.

Un, ekmek ve at yemi arpa çok pahalıdır. Atlara arpa yerine kuru ot yedirilmektedir. Kuru ot bulmak için bile en az iki günlük yola gitmek gerekmektedir.

Beslenemeyen atların güçsüzlüğü savaşın son evresinde önemli zafiyete yol açacaktır.

* Sona yaklaşırken.

3 Eylül günü yakalanan bir düşman askerinden alınan bilgilere göre; kırk bini atlı seksen bini yaya yüz yirmi bin kişilik bir ordu Viyana yakınlarına kadar gelmiştir. Plan kuşatmadaki Osmanlı askerine siperlerinde saldırmaktır.

8 Eylülde Alman Kazeriyle Polonya Kralının İskender Köprüsünden geçerek Viyana'ya doğru gelmekte oldukları öğrenilir.

* Son savaşa hazırlık.

Sadrazam, 9 Eylül günü komutanlarını toplar. Konu görüşülür. Kuşatmanın sürmesi, kalan askerle gelenlerin karşılanmasına karar verilir.

28400 kişilik bir kuvvet toplanır.

Gelen ordunun asker sayısı, sayı tartışmalı olmakla birlikte, yüz yirmi bin kişi civarındadır.

* Kırım Hanı düşmana engel olmadı mı, olamadı mı?

Kırım Hanı'nın Viyana'yı kurtarmaya gelen kuvvetleri İskender Köprüsünde durdurmaması felaketin ana nedenlerinden olarak anlatılır.

Ağa'ya göre Han bunu yapabilirdi. Bilerek yapmadı. Çünkü Sadrazam'a kızgındı.

Anlatıya göre Han, Sadrazam'a yaklaşmakta olan tehlikeyi defalarca haber vermiş, Kuşatmayı kaldırıp öncelikle gelen orduyla savaşalım demiştir. Sadrazam Han'ın önerilerini dikkate almadığı gibi her mektubunda Tatarlara ağır hakaretlerde bulunmuştur.

Han da Tatarsız savaş nasıl olurmuş görsün gününü diyerek köprüden geçen kuvvetleri seyretmekle yetinmiş, düşmanın köprüden geçtiğini ve iki gün içinde saldırıya hazır olabileceklerini haber vermek için ordugaha gelmiştir.

Bu görüşe katılmayan tarihçiler de vardır.

Kırım Hanı düşmanın köprüden geçtiğini bildirmek için Sadrazamın yanına geldiğinde çok iyi karşılanmış ve ağırlanmıştır. Teşekkür edilmiş ve çok ince bir samur kürkle ödüllendirilmiştir.

Bu yaklaşımdan Han'dan düşmanın köprüden geçişinin engellenmesi gibi bir görev beklenmediği sonucu çıkarılabilir.

Osmanlı'da savaşta verilen görevi yapmamak veya yapamamanın karşılıığı ölümdür.

Kırım askeri ateşli silahları olmayan hafif süvarilerdi. On bin süvariyle ağır zırhlara bürünmüş yüz yirmi bin kişinin engellenmesi pek olası değildi herhalde.

Köprünün tahrip edilerek düşmanın hareketinin yavaşlatılması vb. farklı seçeneklerden anılarda söz edilmemektedir.

* 12 Eylül Pazar-Kara Gün.

Savaş başladı.

Saldıran güç çok üstündü.

Bozgun başladı.

Herkes canının ve malının derdine düştü.

Sadrazam küçük bir güçle direndi. Savaş alanını bırakıp gitmek istemiyordu. Sanki meydanda ölmek istiyordu.

Güçlükle ikna edildi. Sancağı şerifi alarak savaş alanından ayrıldı.

Sadrazamın hazinesi ve kendi malları dahil ordunun nesi var nesi yoksa düşman eline geçti.

Kaçabilen "kuru başları ve kanlı göz yaşlarıyla" kaçtı.

* Son vahşet.

Çatışmanın sonucu belli olunca kuşatmadaki askerlere siperlerden çıkmaları söylendi.

Çıkabilen çıktı, Kalanlar ya şehit olduı ya da esir alındı.

Kuşatma siperlerindeki hasta, yaralı, savaş dışı kalmış on bin Osmanlı askeri kılıçtan geçirildi.

Vahşette son nokta.

İnsanlığın bittiği yer.

* Yenilginin nedenleri.

Ağa'ya göre felaketin nedenleri şöyledir:

* Esnafın etkisi.

Ordunun peşi sıra gelen esnaf topluluğu askerin içine kadar girerek disiplini bozmuş, askerin gayretini savaştan alarak ticarete kaydımıştır.

Son gün erkenden esnafın toparlanıp kaçtığını gören asker mallarını toplamak için çadırlarına koşmuştur. Sadrazam bir avuç sipahiyle birlikte savaşmak zorunda kalmıştır.

* Hüseyin Paşa'nın şehit düşmesi.

Hüseyin Paşa'nın az sayıda kahraman askeriyle Tuna'nın öteki yakasında göz göre göre yok edilmesi moralleri bozdu. Yardım geleceği kesinleştiğinde bile askerin siperlerinde bırakılması Sadrazam'a olan güveni azaltan bir diğer etken oldu.

* Atların beslenememesi.

Yem yokluğundan zayıf düşen hayvanlar süvarilerini savaşa taşıyamadı.

* Davranış bozuklukları.

Asker şarapla tanıştı. Ahlak bozuldu.

Bölge çok zengindi. Pek çok asker Tatarların peşine düşüp yağmaya çıktı.

İslam askeri Rumeli'ye ayak basalı hiç bir orduya böyle bir ganimet bolluğu nasip olmamıştır.

Ele geçirirlen ganimetler ordugahta kurulan pazarda satılmış asker kendini maddiyata kaptırmıştır.

Ağa'nın anıları bu yargılarla son bulmaktadır.

* Sonuç:

Eldeki en iyi kaynak olmasına rağmen anıların savaşın geçek yüzü hakkında tarih değeri olan bilgiler verdiğini söylemek güçtür.

Belki de anılara bu gözle bakmamak gerekir.

Bizi o günlere götürüp, insan düşünce ve davranışlarıını günümüze taşıması açısından tarihe yapılmış faydalı bir hizmettir.

Yazanın eline sağlık.

 

(1) Ahmet Ağa'nın VİYANA KUŞATMASI GÜNLÜĞÜ.   Richard F. Kreutel / Esat Nermi Erendor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 82
: 1739
Kayıt tarihi
: 04.05.13
 
 

Emekli pilotum. 1950 yılında Polatlı Çekirdeksiz köyünde doğdum. İlkokulu köyde ve Polatlı'da, li..