Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '15

 
Kategori
Dünya
 

Vize mi "vire" mi?

Vize mi "vire" mi?
 

internetten alınmıştır


Türkiye'nin AB macerası anlatmakla bitmez bir uzun hikayedir... Rahmetli Turgut Özal bu macerayı "uzun ince bir yol" olarak tanımlardı... Merhum Özal çoktan ebediyete gitti ama biz "uzun ince bir yol"u yarılayamadık bile...

Gerçek şu ki, bu yolun biteceği yok... Özünde bir Hristiyan birliği olarak kurulan AB, hiç bir şekilde Müslüman Türkiye'yi arasına almayacak... Arasına almayacak ama kapısında da bekletecek.

Avrupa'nın Türkiye'ye biçtiği rol bu; Birliğin kapısında beklemek.... Daha önce de defalarca yazdık, o kapı bize hiç açılmayacak, ama tamamen de kapanmaycak, bir parça aralık duracak ki umut bitmesin...

Eğer, AB umdu biterse, Türkiye başka arayışlar içine girebilir... Tarihinin ve coğrafyasının kendisine bahşettiği avantajları- bir yığın problemlerin yanısıra- kullanabilir... Bu yüzden kapıda bekletilmelidir.

Müslüman memleketlerinin yakılıp yıkılmasından sonra meydan ite uğursuza kaldı... Terörün her türlüsü mantar gibi bitti bu topraklarda... Buralarda yaşayan insanlar da mecburen göç yollarına düştüler...

Göç yolları, Türkiye'de bitseydi Avrupa'nın umurunda değildi ama göçmen o kadar çoktu ki, sonunda Türkiye'yi de aşıp Avrupa'nın sınırlarına dayandılar. 

Göçmenler Avrupa'nın kapısına dayanınca Avrupa da Türkiye'nin kapısını çaldı: AB'nin anası Merkel Türkiye'ye gelmek zorunda kaldı... Bu insan göçünü Avrupa'ya taşırmamak için, Türkiye'ye rüşvet denebilecek teklifler sundu.

Açıklamalar pek net olmasa da, mali yardım yanısıra, Türkiye'nin AB macerasında da yardımcı olunacağı gibi sözler verilmiş... Vize uygulamasında kolaylık da bunların içinde...

Vize de kolaylık nasıl olur, bunu açıklayan yok... Vize ya vardır ya yoktur... Kaldıracak mısınız yoksa kalırmayacak mısınız? Onu söyleyin, desek... Kem küm...Zaten, göçmenleri durdurmak için buraya gelen mantık, göçü kolaylaştıracak vize serbestliği getirir mi?...Mümkünatı yok!

Hal böyleyken bir de "İçimizdeki İrlandalılar" bizim bu AB maceramızda daima suçu bize bulur, faturayı bize keser... Mutlaka biz bir şeyleri eksik yapmışızdır... AB'ye layık olamamışızdır...

Oysa Modern Atatürk Türkiyesi olsaymış böyle olmazmış... Sanki Türkiye ta 60'lardan beri bu AB kapısında beklemiyormuş gibi... Bundan otuz yıl önce bir litre benzin bulsak içeriz, denildiği zamanlarda yurtdışına çıkmak daha kolaymış...

Doğrudur, o zamanlar uçağı binmek, yurtdışına gitmek ayrıcalıktı... Tabii Almanya'ya işçi olarak gidenleri saymazsak... Bugünki gibi bir "akış" yoktu; çünkü buna imkan yoktu.

Adam, Türkiye'nin o zaman cebinde üç kuruş dövizi olanan zengin sayıldığı,  birakalım yurt dışına çıkmak, Türkiye'deki şehirleri gezmenin bile bir ayrıcalık olduğu bir ülke olduğunu unutmuş, şimdi "dindar olduğumuz" için bize AB vizeleri kaldırmıyor, diyor.

Türkiye, son 13 yıllık istikrar sürecini sürdürebilseydi/sürdürebilirse bir kaç yıl sonra, biz Avrupalılara vize uygular hale geliriz, iddia ediyorum... Zaten son yıllarda Yunanistan başta olmak üzere Batı ülkelerinden pek çok iş başvurusu almaya başlamıştı Türkiye...

Türkiye, kalkındığı sanayileştiği ve siyasi bilinç ve istikrarını koruduğu sürece tüm İslam dünyası ve Türk dünyası bizim doğal müşterimiz olacaktır... Almanya başta olmak üzere Batıyı tir tir titreten de bu ihtimaldir. Bu ihtimali görmeyenler ise, gözlerini Batı'dan ayırmayan bizim Avrupa'ya "karşılıksız aşk"la bağlı aşk mahkumlarıdır.

Merkel'e aşık olanlar, kendi ülkesinin Cumhurbaşkanı'nın, Başbakanı'nın onurlu duruşuna istihza ile bakar; "sen kimsin ki AB'ye hareket çekiyorsun" anlamında yazar çizer, sonra da Avrupa tarafından adam yerine konmak ister... Sen, dışarda ancak devletininin değeri kadar değerli olursun be adam!!

Devletine, devlet adamına tepeden bakarken, Avrupa'nın ayaklarına düşmüşsün... Ülkeni yükseltmek için çabalayacağına, çabalayanları da kendi "alçaklığına" çekmek istiyorsun...

Gidiyor, Merkel'e memleketlerini şikayet ediyor, "Ey büyük aşkımız Merkel, sen bu "dinci"lerin yönettiği Türkiye'ye gelmeye nasıl tenezzül ettin... Bunları niye "adam" yerine koyuyorsun... Biz sevdalıların buna çok üzüldük... Sen Osmanlı "saray"larında, bizim "sultanın" yanında gelin kız gibi oturacak kadın mısın Ey Merkel'imiz... Bunlara kız, bunları dinleme, bunları döv..."  diye ağlaşıyorsun.

En "aydınımız" senin gibi iken Avrupalı bize "vize" verir mi?...

İçimizdeki İrlandalı'lar-demek adet olmuşsa da aslında "İçimizdeki ezikler" demek lazım -Avrupa'nın bize vize vermesini falan da istemiyor aslında.

Bu ülke insanı o "kutsal Avrupa"ya layık mıdır ki, vizesiz girip çıksın... Aslında, kapılarına bastırmasalar yeri var bu karabudun Türkü... Bizim ampul karşıtı aydınlık "aydın"larımız böyle düşünür.

İşin asıl ne biliyor musunuz?... Bizdeki bu Avrupa muhibbilerini mutlu edecek şey Avrupa'nın bize "vize" uygulamasın kaldırması değildir... Bizim onlara "vire" uygulamamızdır!

Vire'nin ne olduğu bir önceki yazımda açıklamıştım ama tekrar edeyim: Hiç bir kayd ü şart koşmadan "kale"yi teslim etmek, demektir... Hani ecdadımız Osmanlının bir çok kaleyi ele geçirdiği ama hiç kale vermediği yöntem.. .Ama bugün İçimizdeki ezikler isterler ki, bu ülkeyi Merkel'lere "vire" ile virelim, kurtulalım!!

To be or not to be... Vize mi Vire mi?

İşte bütün mesele bu!

 

 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..