Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '10

 
Kategori
Fotoğraf
 

Vizörümden İnsan Manzaraları

Vizörümden İnsan Manzaraları
 

Dondurulmuş yaşamlar...


... Degismeyen tek sey degisimin kendisidir demis Herakleitos. Sozun dogrulugu yuzyillardir tartisiladursun, "yeni"olarak karsimiza cikan herseyin zamanin keskin disleri arasinda eskidigine sahit oldukca filozofun yanildigini dusunmek de zorlasiyor. Herakleitos bu sozunu, 'ayni nehrin sularinda iki kere yikanamazsiniz; cunku birincide yikandiginiz su akip gitmistir; ikinci girisinizde yikandiginiz su baskadir" gibi bir ornekle desteklemeye calismis. Ornekteki "su" hayati mi simgeliyor yoksa zamani mi? Akip giden ne olursa olsun degisimin kacinilmaz gercegidir onumuzde duran. Suyun ustundeki hersey suyla birlikte akmaya mahkum olmustur artik. Mekan degisir, zaman degisir, insan degisir...Icinde aktigimiz zamanlar ve mekanlar sadece anilarda yasanir hale geir bir denizin karanlik sularina kavustugumuz gune kadar. Nehirler durur aslinda, zaman gibi; akip giden sudur sadece, hayatlar gibi. Bir noktadan gecen bir su zerresinin yerini arkadan gelen baska bir zerre doldurur; denize kavusan bir hayat da, baska bir hayatin habercisidir aslinda. I

nsan, hayvan ve bitki topraga karisirken , gelecege gulumsemektedir filizlenen yeni canlar. Aletler, fikirler ve kavramlar da ayni donguyu yasarlar. Eskimeyi kabul ederek ve goze alarak gelir dunyaya yeni olan hersey. Zaman, icin icin kemirir, ogutur, ufalar ve savurur karsisina cikan herseyi. Anilar ve fotograflar kalir sadece korkunc ruzgar dindiginde geride. Fotograflar, icinde akip gittigimiz zamandaki yasanmisliklarin belgesidir. Gecirdigimiz evrimi siyah ve beyazdan ibaret bir kagit parcasina yazdigimiz kucuk bir oykudur. Yasadiklarimiz kadar yasayamadiklarimizi da gorursunuz fotograflarda. Varliginiz da vardir resmin icinde, yoklugunuz ve yoksulugunuz da poz vermistir sizinle birlikte. Sadece kendinizdeki degisimi gormekle kalmayip bir zamanlar hayati paylastiginiz insanlardaki degisimi gormek icin de fotograf albumleri cikar bulunduklari dolaplardan. Yuzlerce kez bakilmis fotograflara yeniden bakma istegi, reimlerde daha once gormemis olabilecegin yeni birseyi kesfetme arzusu mudur acaba? Ilk fotografi ceken kisi de eserine ayni gozle mi bakmistir acaba yilllar sonra? Ilk fotograf 1826 da cekildikten sonra, gunumuzdekine benzer bir konsepte ulasmasi pek de uzun bir zaman almamis gibi gorunuyor. Kesfinden yaklasik 10 yil sonra insan ve doga fotograflarinin ve 30 yil sonra su alti fotografinin cekilmis olmasi katedilen yolun ciddiyetini gosteriyor. Yaklasik 35 yil sonra renkli fotografin cekilebilmis olmasi da fotografciligin hangi boyutlara gelecegini mujdeler gibidir o gunlerde. 1860 lardan sonra fotografin geldigi nokta sinemanin da onunu acmis ve ortaya cikmasina zemin yaratmistir. Tum bu basdondurucu gelismeye ragmen, icat edildiginden gunumuze kadar gecen surede degerinden ve populerliginden en kucuk bir kayip olmamis aksine sevdalilari her gecen gun artmistir. Teknoloji bas dondurucu bir hizda almis basini giderken, ve her yenilik ortaya cikan yeni urunlerin pacavrasi haline donusuyorken fotografin hala ayakta durabiliyor olmasini izah etmek oldukca guctur. Her ne kadar dijital kuzenleri coktan piyasada boy gosteriyor olsa da, tas plaklarin uzun calarlara, uzun calarlarin kasetlere, kasetlerin CD lere karsi tattiklari yenilginin benzerini fotograf, videoya karsi yasamamistir. Bir objenin saniyenin bilmem kacta kaci kadar bir suredeki anlik durumunun goruntusunun, ayni objenin saatler surebilecek goruntusune karsi galibiyetini hangi mantikli beyin izah edebilir? Renkli ve uc boyutlu daha iddiali rakiplere siyah beyaz bir fotografin hala kora kor bir mucadeleye girisme cesaretini hangi gucten aldigini merak etmemek elde degil.

Resim sanati soyut dunyaya yelken acmak zorunda kalmisken, siir artik belli cevrelerde kendine musteri bulabiliyorken , fotografin genis bir kesim tarfindan simartilmasini dogasindaki tevazu ve ictenlige baglamak sanirim yanlis bir degerlendirme olmaz. Ayrica, ciltlerle yazilmis romanlar hikayeler bellli insanlarin belli bir hikayesini anlatirken, yazarin size verdigi/ vermeye calistigiyla yetinirsiniz. Oysa fotografta var olanla , kendi yarattiklarinizi ayni karede bulusturabilir, ayni fotograftan binlerce oykuyu hayal gucunuzun imbiginden pekala damitabilirsiniz. Belki de fotografin omru bu kadar genis bir yelpazede kendine yasam alani bulabildigi icin bu kadar uzun olabilmistir. Sudur zaman, akip giden; degirmendir zalim carkinda dondugumuz; ve bir poyraz, saga sola savruldugumuz... Zamanin tukettigi hayatlar fotograflara tutunur; fotograf karelerinde nefes alir hayatlar, insan ve doga. Alin silahlarinizi, basin tetiklerine deklansorunuzun; korkmayin, islemez kursunlari zamanin fotograflara, sarartmaktan baska siyah beyaz kagitlari...

 
Toplam blog
: 33
: 2445
Kayıt tarihi
: 08.08.08
 
 

    ..