Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '10

 
Kategori
Sinema
 

Vizyondaki yeni film: SULTANIN SIRRI

Vizyondaki yeni film: SULTANIN SIRRI
 

.


Yönetmenliğini Hakan Şahin’in yaptığı Sultanın Sırrı 17 Aralık 2010 Cuma günü gösterime girdi. Senaryosunda Osmanlı Tarihi, hele hele İttihatçıların amansız rakibi olan II.Abdülhamit olunca, film daha gösterime girmeden insanların iştahı kabarmıştı.

Sonuç?

Her ne kadar film için ayrılan 4 milyon liralık bir bütçeden bahsediliyorsa da, bu kadar para filmin hangi sahnesinde cisimleşti diye düşünmeden edemiyor insan.

Teolojik kökenleri farklı ekollere mensup iki Amerikan ajanının, II.Abdülhamit’in kayıp sandığını bulmak için İstanbul’da çevirdiği dolapları ve buna karşı koymak için direnen paramiliter bir grubun adamlarını anlatıyor film.

Bu grubun adamlarından biri de Topkapı Müzesi Müdürü...Film boyunca eli silahlı Topkapı Müzesi müdürü Hakan (Sinan Albayrak) ile Derviş’in ( Burak Sergen) CIA ajanlarıyla mücadelesi çok da çarpıcı olmayan aksiyon ve kavga sahneleriyle desteklenmeye çalışılmış.

Ancak filmin başında izlediğimiz ve Kerkük’te geçen çatışma sahnesi dışında kayda değer bir şey yok. Yani genel olarak, aksiyon sahnelerinin beklentileri karşıladığını söylemek oldukça güç. Mesela, Kurtlar Vadisi’nde de gördüğümüz ve artık klişe olmuş o çuval sahnesini tekrar vurgulamanın anlamı var mıydı acaba?

Ayrıca ajanlar sanki içimizden biri gibi. Görev başında hem de yabancı bir ülkede operasyondalar ama casusluklarını hissettirecek bir yaşam pratiği teşhis edilemiyor.

Sonra filmin ana teması, yan hikayeciklerle desteklenebilirdi. Böyle olmadığı gibi Hakan’ın Ermeni sevgilisiyle akıbeti gibi bir yan hikaye bile sonuçsuz kalmış.

İstanbul’da yerin altında çekilen o tarihi dehlizlerin ve koridorların olduğu sahneler gerçekten de dikkat çekici ve gizemli…

İyi de hiç mi yarasa, fare, böcek, başka haşerat yok buralarda anlamak mümkün değil? Sanki tüm yer altı canlıları söz birliği etmişçesine film ekibine zorluk çıkarmamak için ekolojik tatile çıkmışlar.

Gelelim bana asıl mantıksız gelen hususa... Günümüzde ileri teknoloji sayesinde yer altı hareketlerine etki edilmesinin ve suni müdahalelerle depremlerin bile tetiklenebilmesinin tartışıldığı bir ortamda, koskoca Amerikan ajanları II.Abdülhamit döneminden kalma bir haritanın peşine niye düşsün?

Neymiş? O haritada petrolün olduğu yerler işaretliymiş. İyi de bugün o işi uydulardan muydulardan zaten yapıyorlar ya neyse…

Filmin kadrosu daha geniş tutulabilir, olaylar arasındaki sebep sonuç ilişkileri daha rasyonel düzlemde cereyan edebilirdi.

Pek tabii ki final çok daha anlamlı sonlandırılabilirdi.

Aslında senarist Ömer Erbil iki önemli konuya filmin başında değinmiş ve fakat hiç üzerinde durmamıştır. Iskalamıştır.

Birincisi 16 Mart 1988 tarihinde Saddam Hüseyin’in Irak’ın Halepçe şehrine attığı kimyasal silah olan napalm bombasıyla çoğunluğu kadın ve çocuk beş bin sivil Kürdü bir anda nasıl katlettiğidir.

Diğeri de yine Saddam’ın Türkmenlere hem de on yıllar boyunca Irak cezaevlerinde nasıl da işkence ettiği ve onları nasıl da esaret altında tuttuğudur.

Dünya standartlarında filmler çekeceğiz, yabancı oyuncularla bu işe biraz yaklaşıyoruz belki ama daha çok yolumuz var.

Sabrın sonu ile

 
Toplam blog
: 269
: 1885
Kayıt tarihi
: 08.01.07
 
 

Kabataş Erkek Lisesi Matematik (1992) Marmara Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Mak..