Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '10

 
Kategori
Güncel
 

Wikileaks ve Kral Çıplak

Bir haftadır Wikileaks’le yatıyor Wikileaks’le kalkıyoruz. Ne olduğunu, dağın hangi büyüklükte fare doğuracağını bilmediğimiz bir hadiseyle günümüzü geçiriyoruz. Zamanı mı boşa harcıyoruz, zaman mı bizi harcıyor bilemiyorum. Ama ortada bir gerçek var. Birileri bir amaca hizmet ediyor, birileri de buna alet oluyor. Tıpkı müşteri satıcı ilişkisi gibi. Kim satışa gelecek, belli değil. Bunu planlayan mı yoksa yöneten mi?

Reklâmın iyisi kötüsü olmaz. Amerika burada reklâmını yapmış gözüküyor. Çünkü 11 Eylül’de de olduğu gibi bu gün de en çok konuşulan ülke olmuştur. Saddam’ı, Apo’yu, Edılman’ı … hazırladığı gibi Wikileaks’i de hazırlamadığı ne malum. İş unutulmaya yüz tutunca da Wikileaks arabaları, Wikileaks oyuncakları piyasaya sürer ve bunu siyasi rant gibi ekonomik ranta da çevirirler. Bu belgeleri mal bulmuş mağrip gibi havada kapanlar oyuncaklarla avunur dururlar. Olacağı budur.

Belgelerin çoğu dedikodu. Hiç kusura bakılmasın Wikileaks bize gerçek belgeleri hiçbir zaman vermeyecek. Gıybet (dedikodu) yapmak Hucurat suresi 12. ayette, “ölmüş kardeşinin etini yemeye benzetilmiştir”. Kardeşim biz bunu böyle biliriz. Edelman bunu bilmez. Biz Allah’a inanıyor, bu ülkeyi de seviyorsak yabancı ajanların dedikodusuna mı inanacağız yoksa kendimize mi? Elbette belgeleri ciddiye alacağız. Ancak incelemeden, doğruluğunu-yanlışlığını test etmeden bunlara mal bulmuş mağrip gibi sarılmanın ne Müslümanlıkla ne de akılla bağdaşır tarafı yoktur. Evet, basına ve siyasilere ömürlerinde göremeyecekleri irilikte(!) bir malzeme çıktı. Karun’un hazineleri bile bu kadar değildi. Ancak bu hazinelerden medet umanlar bunların bir gün yılan olup kendilerini de yutacağını unutmasınlar. Bizim işimiz bu tezgâhlarla meşgul olmak yerine ülkenin gerçek gündemini unutmak olmamalı.

Seçimlerde siyasi malzeme hazır(!)
Biz bu belgelerle üst üste on seçim atlatırız. Amerikalılar kadar olmasak bile dünyada üst sıralarda yer alabilecek bir dedikodu sevgimiz var. Üstelik belgeli(!) malzemeler bulmuşken biz bunun alasını yaparız. Önümüz seçim. Televizyondaki dedikoduyla amel etme girişimleri sıcaklar başladığında meydanlara inecek. Maalesef halkımız proje yerine karşılıklı çamur atma yarışını izleyecek. Evet, pis Amerika yine yapacağını yaptı. Karizmasını yeni şeyler üretme üzerine kurmayan insanlara malzemeyi tam olarak verdi. Bazıları komplo teorisi der, bazıları ise aklın yolu birdir der. Çoğu dedikodu olan bu belgeler araklandı mı yoksa piyasaya servis mi edildi? Kimse “bindiği dalı kesmez” düşüncesinden yola çıkanlar belgelerin çalındığını düşünür. Ancak bilgisayar teknolojisini elinde bulunduran, herkesin nefes alışını takip eden bir süper güç(!) bu belgeleri çaldırmaz, ancak servis eder. Amerika’daki küçük Amerika yıllar boyu hesabını yaptığı bir proje sonucunda bunları piyasaya sürdü. Barak Obama veya <ı>Clinton yaptı demiyorum. Bunu Amerika’yı avucunda oynatan Edelman’ın da mensubu olduğu zümre pişirdi ve servis etti. Bir askere; bir devlet (üstelik dünyayı parmaklarında oynatmaya talip bir devlet) gizli belgelerini emanet eder mi? Hadi emanet etti, bunun ne halt işlediğini takip etmez mi? Üstelik Irak gibi çok kritik bir yerde görev yapan askercik kendi haline bırakılır mı?

Bir devlet üç milyon insanına gizli belgelere erişim hakkı verir mi? Bunlar tarih doktorası yapılması için açılan arşivler mi? Wikileaks aylar önceden belgeleri açıklayacağını söylüyor. Günah keçisi asker altı ay önceden yakalanıyor. Bill <ı>gates gibi bir dehanız var, CİA gibi bir ajan ordunuz var. Yetmedi süper çocuğunuzun elinde Mossat gibi gayri meşru işleri çok iyi beceren bir ordu var. Nasıl engelleyemezsiniz bu işi? Eğer engellemek isteseydiniz bir günde bu işi hallediverirdiniz. Demek ki maksat “bağcıyı dövmektir”. Ben âcizane olarak böyle düşünüyorum. Bu düşünce doğrultusunda erken konuşmanın hiç de iyi olmayacağını, yarın bizi bağlayacak sözleri bugünden söylemenin faturasının ağır olacağını hatırlatmak istiyorum. Bunun sonucunda ne olacak? Amerika ve İsrail’in gerçek yüzü bir kez daha ortaya çıkacak. Amerikanın güvenilirliği dünya nezdinde sona erecek. Dost ve müttefik denilen devletlerin hiç de dost olmadıklarını, karşılıklı çıkardan ziyade sadece kendi menfaatlerini düşündükleri tescillenmiş olacak. Ülkeler arasındaki ilişkilerin, diplomasinin nasıl yürüdüğü, insanların ikinci bir yüzü ve karnı olduğu ortaya çıkacak. Ülkeler, ülkemiz bundan sonra ilişkilerine daha da dikkat edecek. Sıfır sorun politikasının iyi bir şey olduğunu ancak “eşeği sağlam kazığa bağlamamız” gerektiğini öğreneceğiz. Çok arkadaş ama az ve öz dost mantığının daha akıllı bir seçim olacağını öğreneceğiz.

İç barışın ne kadar önemli olduğu, birbiriyle anlaşan ve sürekli üreten bir toplum haline gelmemiz gerektiğini öğrenmek zorundayız bundan sonra.
Bizim yapacağımız şey kendimize bakmak olmalı. Devlet olarak belirlediğimiz hedefleri yeniden revize edip yolumuza devam etmeliyiz. Ancak belgelere muhatap olanlar da milleti ikna etmelidirler. Elbiseleri ya kirlendi ya da kirletildi. Kirli elbiseyle dolaşmamak gerekir. Bırakalım Amerika kendi başına sardığı bu pisliği temizlemekle uğraşsın. Sorun Amerika ve İsrail’in sorunu. Adam gibi devlet olmak için kiliseye gidip günah çıkarsınlar, ağlama duvarında ağlasınlar. Hz İsa’ya ve Musa’ya gerçekten iman tazelesinler, Allah’tan af dilesinler. Çünkü bu peygamberler gerçek ve üstün peygamberler olup yalan ve dedikoduyu, mazlumun hakkını gasp etmeyi yasaklamışlar. Külahlarını önlerine koyup düşünmezlerse kaybeden kendileri olacaktır. Dünyada zulmedenler hiçbir zaman kazanmamıştır.

Bu işin bir de geyiği olacaktır elbette.
Zira şimdiden geyikler havada uçuşmaya başladı bile… Birçok kişi bunu mizah konusu yaptı ve birbiriyle şakalaşmadan duramıyor. -Bir işadamı diğer arkadaşını arayıp şöyle diyor: “Oğlum kendine dikkat et, eğer Wikileks senin hakkındaki bilgileri açıklasa hapı yutarsın” Karşıdaki bir şey anlamamış olacak ki: “Wikileks nedir, benimle ne ilgisi var?” “Wikileks öyle bir şeydir ki, Başbakanın, Bakanların, büyük işadamlarının ne yaptıklarını bir bir kaydediyor. Oğlum sen de işadamı değil misin? Senin İstanbulda, Antalya’da Bodrumda yatıp kalktığın kadınlarla ilgili bilgi verse ne olacak?” -Bir başkası da mesaj yazıp atıyor: “Wikileks’e girmişsin, bundan sonra kendine dikkat et.” Arkadaşı da yanıt veriyor: “Benim Amerika’ya veya başka bir yere verecek hesabım yok, Wikileks elinde belge varsa ve yayınlamasa namerttir!” -Bir başkası ihaledeki rakibine: Oğlum senin verdiğin rüşvet te Wikileks’e takıldı diyor. Ünlü(!) iş adamı da; ben rüşvet vermedim. Sadece hediye aldım diyor! Hediyeleşmenin bizim kültürümüzde yeri zaten var. Yaptığım işin gayrimeşru olduğuna inanmıyorum diyor. Wikileaks, literatürümüze giren yeni bir kelime oldu. Kolay kolay da çıkmayacak. Asıl kokusu ise seçim propagandası sırasında çıkacak. Bakın o süreçte siyasiler Wikileaks aracılığıyla birbirlerine nasıl vuracak...

İsmet Yalçınkaya
 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..