Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '09

 
Kategori
Spor
 

Willie Solomon ve Tanjevic... Hangisi?

Willie Solomon ve Tanjevic... Hangisi?
 

Fenerbahçe taraftarının gerçekten çok sevdiği Amerikalı basketbolcu Willie Solomon ülkesine geri döndü. Giderken de olup bitenlerden Tanjeviç'in sorumlu olduğunu açıkladı.

Hatırlayacağımız gibi Fenerbahçe yönetimi üç sezon önce Aydın Örs’ü geleceğe dönük yeni planlarına uymadığı ve Avrupa’da başarılı olacak bir takım yaratma adına görevinden almış, yerine milli takımın da başında bulunan Tanjeviç’i getirmişti.

Tanjeviç bu süre içinde Fenerbahçe’ye bir şampiyonluk bir de ikincilik kazandırmış; Avrupa’da futbol takımının olduğu gibi “ancak” çeyrek final oynatmıştı.

Tanjeviç kariyeri hiç kuşkusuz tartışılması zor başarılarla dolu. Kendi bulduğu ve yetiştirdiği oyuncularla başarılar yakalamış, yıldız oyuncuları pek sevmeyen yapısıyla tanınmaktaydı. Bu özelliğini milli takımımızın kontenjan hakkıyla katıldığı ve 6. olduğu Japonya’daki Dünya Kupası Finallerinde bize göstermişti. O turnuvaya İbrahim Kutluay dışında, Hidayet, Mehmet Okur, Mirsad, Kerem Tunçeri gibi oyuncuları kadroya almazken, Ersan İlyasova, Semih Erden, Engin Atsür, Fatih Solak, Hakan Demirel gibi milli takım formasıyla ilk defa tanışan genç basketbolcuları götürmüştü. Bu oyuncuların da gösterdikleri üstün performans Tanjeviç’i bir anda popüler bir koç durumuna getirmişti.

Tanjeviç’in ve milli takımın da görüp görebileceği en büyük başarı bu olmuştur. Bu sene içinde oynanan ve çok gösterişli bir başlangıçla bizi heyecanlandıran Avrupa Şampiyonası’nda ise "sekizincilikle" yetinmek zorunda kalınacaktır.

Fenerbahçe’nin son üç senedir ondan beklediği geleceğe dönük planları ise Vidmar ve Preldzic ikilisinin ötesine geçemeyecektir. Vidmar’ın nasıl bir fiyasko olduğunu son iki senede yazmadığım yer kalmadı. Preldzic’in de büyümesini, gelişmesini bekliyor Fenerbahçe.

Yerli pasaportlu basketbolculardan Oğuz Savaş’ın Tanjeviç döneminde parladığını görüyoruz. Aklımıza başka bir isim gelmiyor.

Bu sene Efes Pilsen ile oynadığı ve 2-0 öne geçtiği seriyi 4-2 kaybetmesi ise Fenerbahçe taraftarının ve yönetiminin hiç unutamadığı bir final oldu. Bu serinin kaybedilmesinde, özellikle son iki maçta yaptığı oyuncu seçimleriyle Tanjeviç’in ön plana çıktığını hatırlıyoruz.

“Fenerbahçe bu seriyi ve şampiyonluğu 3. maçta kaybetti. Ciddiyetsizdi; kenar yönetimi inanılmaz formsuzdu. Tanjeviç iyi bir hoca olabilir ancak şu bir gerçek ki Türkiye'de basketbolda kenar yönetiminiz yerli olacak. Tanjeviç bu seride hiç doğru işler yapamadı. Son beş dakika inanılmaz işler yapan Ömer Aşık'ı çıkarıp, Semih'i aldı. Semih iyi oynarken onu da çıkardı. Kim iyi oynarsa onu çıkardı, hata yapanı sanki tecrübe kazansın diye sahada tuttu. Takımın bütün senkronizasyonunu bozdu. Aldığı molalarda ne taktikler verdi, bilemiyoruz. İzleyebildiğimiz kadarıyla bütün teşhisleri hatalıydı.” http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=186543

Tanjeviç’in iki sene birlikte çalıştığı Ömer Aşık’a serbest atış atmayı öğretememiş olması da onun kariyerine düşülecek önemli bir nottur. Hatırlanacağı üzere Avrupa Şampiyonası’nda rakiplerimiz Ömer’in bu eksiğini fark edip savunma taktiklerini değiştirmişlerdi. (Bknz. Yunanistan maçı)

Willie Solomon kariyeri olan, yıldız ve ele avuca sığmayan, belki fazlasıyla disiplinsiz bir basketbolcuydu.

Fenerbahçe’ye kazandırdığı sayısız maça karşın yaptığı hatalarla kaybettirdiği “finaller” vardır. Son seride Sinan’a kaptırdığı top belki de şampiyonluğun Fenerbahçe’nin elinden Efes Pilsen’e kaymasına neden oldu. Ancak Fenerbahçe’ye yıllar önce gelmiş ve üçlükleriyle taraftarın sevgilisi olmuş Calvin’den sonra belki en çok heyecanlandıran basketbolcuydu "King" Solomon. Özel taraftar kitlesi vardı. Üstelik basketbol Solomon gibileri izleyerek büyük bir keyfe de dönüşüyordu. Kazanmak ve kaybetmek bu denklemin dışında bir yerdedir.

İşte bu nedenle Fenerbahçe Ülker Basketbol takımı bugün taraftar sıkıntısı yaşıyor. Üstelik bu sıkıntı takımın önümüzdeki sene Avrupa’nın en üst düzeyde oynanan turnuvası Euroleague’e katılmasını bile tehlikeye düşürecek boyutlara ulaşmıştır. Çünkü turnuvanın organizatörü konumundaki ULEB boş salonlara basketbol oynanmasını istemiyor ve katılımcılardan garanti taraftar istiyor ki çok yerinde bulduğum bir ilke olarak birçok turnuvada uygulanması gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir ilke bugün Süper Lig’de uygulanıyor olsa belki de İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi ne olduğu anlaşılmayan bir takım olmayacaktır.

İşin tuhaf yanı aynı turnuvada mücadele eden Efes Pilsen’in son maçını 8.000 seyirci ile oynamasıydı.

Konu sadece Solomon bağlamında düşünülmemeli, yani o olmadığı için Fenerbahçe taraftarı salonları terk etmiş değil. Solomon kendi disiplinsizliğini de kabul edecek kadar dürüst açıklamalar yapmıştır. Hiçbir oyuncu bir takımın önüne geçemez. O zaman takımın kendisi de bozulur.

Sevdiği ve takip ettiği oyuncuların da yavaş yavaş takımdan kopması, yerine girenlerin Tanjeviç’in kumandasında gösterişsiz oyun oynamaları nedeniyle Fenerbahçe taraftarı takımın genel havasından, oynadığı basketboldan keyif almaz bir duruma geldi.

En basitinden Aydın Örs zamanında bütün derbileri ıskalamadan geçip, özellikle Efes Pilsen’e karşı ezici bir üstünlük kurmuş Fenerbahçe’nin yerini rakiplerinden açık farklar yiyen bir takım aldı.

Tanjeviç’in Fenerbahçe’yi şampiyon yaptığı sene takımda Aydın Örs’ün izleri vardı. Aydın Örs de disiplin ve takım anlayışı bakımından Tanjeviç’ten aşağı kalacak bir koç değildi ama Solomon gibi bir oyuncuyu idare edebiliyordu.

Bu yazının sonunda Aydın Örs’ten söz açılmasının nedeni iki koç arasında bir kıyaslama yapmak değildir. Ancak Fenerbahçe’nin basketbol takımı hızla popülerliğini yitirmektedir. Solomon’a bir veda yazısı niteliğindeki bu metnin içinde kuşkusuz altı çizilmesi gereken gerçeklerdir.

Solomon benim büyük bir keyifle izlediğim basketbolcuydu. Onun rakipleriyle girdiği bire bir mücadelesini, olur olmaz yerden gönderdiği uzun mesafeli atışlarını, takımı ateşlemesini, taraftarı ile bütünleşmesini, hakemlerle tartışmasını dahası Fenerbahçe için mücadele edişini çok özleyeceğim.

Fenerbahçe yönetimi bu iki şeyi birlikte düşünür diye umut ediyorum. Solomon niye bu takımdan gitti; taraftar neden maçlara gitmiyor?

Uzay Gökerman

(Bu yazıyı yayına aldığım sırada öğrendiğim bir habere çok üzüldüm. Yanlış hatırlamıyorsam Daum'un geldiği sezon takımın kalesinin teslim edildiği, ancak çok talihsiz bir İstanbulspor maçında Fenerbahçe'nin yine o sene transfer ettiği Selçuk'un çok önemli top kayıpları ile üç hatalı gol yedikten sonra apar topar ülkesine gönderilen Alman kaleci Robert Enke kendi elleriyle bizim bilmediğimiz bir neden yüzünden hayatına son vermiş. Tek bir maçla bile insan kalıcı izler bırakabiliyor demek. Üzgünüm...)

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..