Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '11

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Wonders of the Universe

Wonders of the Universe
 

Hayretler içinde seyrettiğim dizinin sonundan böyle bir sonuç çıkması beni bazı şeyleri düşünmeye sevk etti. Yıllardır süre gelen bilgiler gözlerimin önünden geçti.


(Evrenin Harikaları) 

 
Geçenlerde bir dostumdan aldığım belgeselin adı bu. İzledikçe her dakikasında hayrete düştüğüm ve insanoğlunun acizliğini daha iyi idrak ettiğim bir belgesel. Yayınlanan dört bölümde dünya, ay, gezegenler, güneş, samanyolu galaksisi ve diğerleri yani bütün kâinat anlatılıyor. 
 
Belgeseli hazırlayıp sunan Brian Cox, Manchester Üniversitesi’nde profesörlük yapan ve aynı zamanda Kraliyet Enstitüsü araştırma üyesi olan Britanyalı bir parçacık fizikçisi. Ayrıca Cox, İsviçre’nin Cenevre kentindeki Cern’de Büyük Hadron Çarpıştırıcısı deneylerini de yürütmekte. Hazırlamış olduğu belgeseller BBC, Discovery Channel ve Discovery Science gibi kanallarda yayınlandı. 
 
Belgeselde neden buradayız, nereden geliyoruz sorularının cevapları anlatan Cox, seyredenleri sanki rüyalar âleminde tur attırıyor. Belgesel, kâinatın 13,7 milyar yıl önceden bu yana nasıl dönemler geçirdiğini ve gezegenlerin nasıl oluştuğuna dair ipuçları veriyor. 
 
Yazıya sanki film tanıtımı gibi başladık değil mi? Aslında amacımız belgeselin tanıtımını yapmak değil ama kısaca bilgi vermeden geçmek doğru olmazdı diye düşündüm. Şunu da belirtmek lazım ki; belgesel sevmeyenlere ve sıkıcı bulanlara bir tavsiyemiz var. Brian Cox’un akıcı üslubu, seçilen birbirinden renkli görüntüler ve zengin konu bütünlüğü sebebiyle belgesel sizi adeta koltuğunuza mıhlıyor. Seyreden kişi fark etmeden fizik ilminin hayranı olup çıkıveriyor. 
 
Değinmek istediğim nokta ise belgeselin benim çıkarttığım ve çok önemli olduğunu düşündüğüm ana fikri. Brian Cox’un akıcı üslubuyla anlattığı gibi anlatabilir miyim bilmiyorum ama kısa ve hızlı bir şekilde fazla detaya girmeden anlatmaya çalışacağım. 
 
Günümüzde bilinen 118 element var. Bu elementlerin 92 tanesi tabiatta bulunurken, geri kalan 26’sı ise laboratuvarlarda elde edilen yapay elementler. Belgeselde tabiatta bulunan bu 92 elementin nasıl oluştuğu anlatılıyor. 
 
Dünyanın haricinde başka herhangi bir gezegende hayat olmadığı yönünde önemli bilimsel araştırmalar var. Otomatik olarak insanın aklına geliyor. Sadece dünyada hayat varsa acaba bu kadar gezegenin yaratılmasının hikmeti nedir diye. İşte bu sorunun cevabı da burada geliyor. 
 
Brian Cox’un yaptığı açıklamaya göre. Dünyada bulunan 92 elementin her birisi farklı farklı gezegenlerden ve galaksilerden geliyor. Bunun detaylı bilgilerini ve hangi gezegenlerden geldiğini de ayrıca belirtiyor. Güneşin patlaması ve güneşten kopan maddelerin soğuyarak gezegenleri oluşturduğunu okullarda öğrenmiştik. Ayrıca dünyaya düşen meteorlar da bilinmekte. Bu meteorların dünyaya gelebilmesi için ise gezegenlerin yok olması gerekiyor. 
 
İşte bu oluşum ve düşen meteorlar dünyada 92 elementin birden toplanmasına sebep olmakta. Bana göre bu tespit dünyadan başka bir yerde hayatın olmadığının en önemli ispatı. Çünkü insanoğlunun yaşayabilmesi için gereken 92 elementin bir arada toplandığı tek gezegen dünya. Bütün kâinat insanoğlunun hizmetine sunulmuş bir yapı sanki. 
 
Merak edilen diğer bir konu ise kâinatın ömrüne dair sorular. Milimetrik değerlerle dengelenmiş olan bu muazzam sistemin ne olacağı. Cox, bu soruya ise gezegenlerin çalışma biçimini anlatarak cevap veriyor. 
 
Gezegenler ömürlerini devam ettirebilmek için kendi güçlerinden besleniyorlar. Çekirdekte olan bu güç günden güne gezegen tarafından tüketiliyor. Artık beslenecek bir güç bulamadıklarında ise kendi kendilerini yiyerek küçülüyorlar. 
 
Bu küçülme bir noktaya geldiğinde ise kabına sığmıyor ve muhteşem bir sıcaklık üreterek patlamaya başlıyor. Bu patlamanın bir kıvılcımının dünyayı yakıp kül edeceği ve bütün hayatı bitireceği de ayrı bir konu. Gezegenlerin yaşadığı bu akıbet, aynı zamanda galaksilerin de sonunda kaçamayacağı bir akıbet oluyor ve Cox’a göre kâinat ister 5 trilyon yıl yaşasın, isterse 5 milyon yıl yaşasın eninde sonunda yok olacaktır. 
 
Bu sonla Cox’un yıldızlar çağı diye adlandırdığı dönem son buluyor. Gökyüzündeki bütün yıldızlar teker teker yok olduğu için galaksi zifiri bir karanlığa bürünüyor ve bu karanlık dünyadaki bütün hayatı da sonlandırıyor. Sırası geldikçe galaksiler bir bir yok olmaya başlıyor. 
 
Hayretler içinde seyrettiğim dizinin sonundan böyle bir sonuç çıkması beni bazı şeyleri düşünmeye sevk etti. Yıllardır süre gelen bilgiler gözlerimin önünden geçti. 
 
Elementlerin dünya dışından meteorlar tarafından dünyaya geldiği, yaratılan her şeyin mutlaka bir sebebinin olduğu, bu dünyanın ve kâinatın tamamının sonsuz olmadığı ve bir gün yok olacağı ve daha niceleri. Bunun gibi bilgiler bize küçüklüğümüzden beri dini kaynaklardan öğretildi. Yıllar sonra aynı bu bilgilerin bilimsel açıdan kanıtlanmış haliyle karşıma çıkması beni çok etkiledi. 
 
Bu bilgilerin doğrulunun ispatı için böyle bir bilimsel kanıt benim için gerekmiyordu ama ortaya çıkan bu sonuç öğrendiğimiz bilgileri bilimsel olarak doğrulamakta. 
 
Yıldızların patlaması, göktaşı olarak dünyaya düşmesi, düşen göktaşlarının elemente dönüşmesi ve insanoğlunun kullanımına hazır hale gelmesi gibi muazzam olayların bir yaratıcı olmadan, kendiliğinden evrenin bir kanunu olarak meydana geldiğini kabul etmek, bu bilimsel kanıtları da inkâr etmek olur. Diğer tarafta ise bu tip kanıtlar inançlı insanların inançlarını daha da kuvvetlendirmekte. 
 
İnatla kabul etmek istemeyenlere, itina ile duyurulur. 
 
Mehmet Fatih Oruç
 
www.fatihoruc.com
 
Toplam blog
: 6
: 553
Kayıt tarihi
: 17.12.11
 
 

Alternatif Medya şirketinde Genel Yayın Yönetmeni olarak çalışmaktayım. Ayrıca Yönetim Haber (www..