Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '14

 
Kategori
Güncel
 

Ya devlet başa, ya kuzgun leşe..

Ya devlet başa, ya kuzgun leşe..
 

hayvanresimleri.gen.tr


Eskinin sadrazam adayları, başa getirilirken sonunda kellelerinin bir gün koparılacağını bilirlerdi. Onun için, Osmanlı zadeganı arasında, “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe…” lafı böyle ani yükseliş yapanlar için söylenirdi. Bir bakarsın hop Sadrazamsın; bir de bakarsın, hop kelleni  bostancıbaşılar  almışlar.

Osmanlı da böyle şeyler çok görüldü. Biliyorsunuz, Sultan Vahdettin’e kadar devrilen 17 padişah ve katledilen sayısız şehzade vardır. 1453 – 1821 yılları arasında ise Sultanların kararlarıyla 44 sadrazam idam edilmişti. Osmanlı Devleti şöyle böyle değil korkunç bir insan yeme makinesı idi.

Türkiye Cumhuriyeti kurulma aşamasına gelince, işler değişti mi dersiniz. Ne gezer.. Daha başlangıçta, Bismillah bile denmeden, İstanbul’da 24 Mayıs 1920 günü Sadrazamlık makamından Harbiye nezaretine gönderilen belgeye göre 'Selanikli Mustafa Kemal Efendi'nin işlediği suçlar hedef gösterilerek Kara Vasıf Bey, Dr. Adnan, Halide Edip, Fuat Paşa hakkındaki idam kararına padişah onay verdi.

Cumhuriyet kurulduktan sonra, Başbakan Menderesin 27 Mayıs 1960’da bir darbeyle indirilip idama mahkum edilmesi, Cumhuriyet tarihimizin üzücü ve kanlı olaylarından bir diğeridir. Sonra askeriye tarafından sivil idareye yöneltilen darbe teşebbüsleri çok sayıdadır.

Yani, Cumhuriyet döneminde de kabineler ve kabine üyeleri yerlerinde rahatlıkla oturamamışlardır.

Şimdi, belli ki yine bir sıkı dönem geliyor. Şu önümüzdeki Cumhurbaşkanı seçimlerine ne kadar kaldı ki…

Tabii, bu arada, Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmeler devam edip gidiyor. Şunun şurasında ne kadar kaldı ki: Seçimlerin ilk turu 10 Ağustos’da yapılacak. İlk turda Cumhurbaşkanı seçilemezse, 24.Ağustosta millet bir kez daha sandığa gidecek, oy kullanacak..

AKP açısından Cumhurbaşkanı Adayı belli mi? Belli gibi… Yani, RTE bu işi çok istiyor gibi görünüyor. Ama onun bütün tariflerinde Cumhurbaşkanı öyle süs gibi bir Cumhurbaşkanı değil. O hiç durmadan “Başkanlık”tan sözediyor. Belli ki onun rejiminde, ikinci bir adama yer yok. O TEK ADAM olmak istiyor. Onun için en kısa zamanda Cumhurbaşkanlığı rejimini alt üst edeceği besbelli. Çünkü Meclis tam onun istediklerini yapacak insanlarla dolu.

Peki o takdirde Abdullah Gül ne olacak?

O Kayseri’lidir; şapkasının altında 60 bin tilki dolaşır, diyenler olduğu gibi… Onun artık hiçbir gücü kalmayacaktır. Kayseri’ye gidip, tavuk yetiştirebilir de deniyor. Bu durumda durumun Gül tarafından algılanması nasıl olacak onu bilemiyoruz. Çünkü düşündüklerini açık etmiyor. Ama bir şey var, bütün Türk Milleti gibi o da  RTE’ye minnettar. O bakımdan RTE ne yapsa yeridir.

Peki, CHP’nin adayı kim olacaktır? (Veya bir CHP adayı olacak mıdır?)

Örneğin, bir Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, adaylığını koyacak olursa, onun karşısında RTE’nin ve Gül’ün şansı olabilir mi!

Bağımsız olarak kimler girecektir seçime.

Seçimler iyi güzel de; Türkiye’nin ne ekonomik göstergeleri; nede sosyal göstergeleri hiç de iyi şeyler göstermiyor. Seçimlerden sonra T.C.nin epey sallantılı günler geçireceği besbelli..

Ayrıca belli ki, PKK  da gerekli erzak ve silah ihtiyacını gidermiş, rahatlamış, artık yeni bir cephe açmaya hazır haldedir. Son günlerdeki kalkışmaları bunu gösteriyor. Onlar bu kalkışmadan hiç vazgeçmeyecekler; ne zamana kadar… esrar, eroin ihracatını, ithalatını ellerinde tuttukları sürece

RTE, ordu’yu, polis’i bu işlerden çektiğine göre, PKK’nın üzerine MİT’i mi gönderecektir? Yeni plan nedir?

Devlet adamlığı zor mesele. Hele güzel günlerin bitip, dar boğazlara girildiği zaman, devleti kurtarmak çok büyük beceri ister. O beceri kimde var?

Bundan sonra Reza Sarraf da yok… Sisteme gizli para pompalanması meselesi de yattı. İşler gerçekten zorlaştı. Artık bazılarına avanta bile kalmadı. Öyleyse niye çekilsin bu güçlük, bu devlet işleri!

Türkiye Cumhuriyeti’nde kişi hak ve hürriyetleri hızla geri alınmakta, aşınmakta, törpülenmektedir. Toplum belli ki bir cendere altına girmiştir; daha da girecektir.

Oysa, “kişi hak ve özgürlükleri daha 1215’te, yani Osmanlı devletinin kurulmasından seksen beş yıl önce İngiltere’de “Magna Carta Libertatum” yasasıyla güvence altına alınmıştı. O temel yasada şöyle deniyordu: Hiçbir özgür kişi, kendi denklerinin hukuken geçerli bir hükmü ya da ülke yasalarının gerektirdiği durumlar dışında tutuklanamaz, hapse atılamaz, mallarından ve yasal haklarından yoksun bırakılamaz, sürgüne gönderilemez ya da hiçbir biçimde zarara uğratılamaz; biz (kral olarak) ona saldırmayacağımız gibi, kimseyi de üzerine saldırtmayacağız.” Denmişti ta 1215’de. O zamandan beri o kurallara uyarlar (liberteryen.org)

Türkiye Cumhuriyeti İngiltere’nin o günkü durumundan ve haklarından geri görülmektedir. Ve bu gidişle daha da geri gidecektir. Özgürlüklerin geri verilmesi, gevşetilmesi için taleplerin milletin kendisinden gelmesi gerekmektedir. Millet ise bu işin dalgasındadır. Hiçbir şeyin farkında değildir. Ne özgürlük , ne hak… 500 TL.sı Bağkur maaşı alabildiği için Devlete minnettardır. Daha ne diyelim.

İşte ala ala hey… gidiyoruz. Çok yakında da: “Padişahım çok yaşa,”diye de milleti bağırtabilirler.  Allah beterinden esirgesin!

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..