Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '11

 
Kategori
Spor
 

Ya Fenerbahçe ligde kalır da diğerleri düşerse?

Spor hukukunu ceza hukukundan nasıl ayıracağız? Ceza hukuku, spor disiplinini nasıl etkileyecek?

Hukuk hâkiminin, ceza hâkiminin ne yaptığı ile ilgilenmediğini, verdikleri kararların birbirlerini bağlamadığını son yazımda konuşmuştuk.

Hatta şöyle bir cümle kurabiliriz; ceza davalarında şüpheden sanık yararlanırken, şüpheli bir hukuk davasında hâkim kanaatine göre karar verebilir.

Hukuk davaları kamunun birlikte yaşaması sırasında ortaya çıkan çelişkilerin tartışılıp karara bağlandığı bir adalet mekanizmasıdır. Hâkim yasaları bu doğrultuda yorumlayabilir, kanaatine göre çok değişik uygulamalar gerçekleştirebilir. Burada temel dayanak sosyal düzenin bütün kurumları ile devamını sağlamaktır. (Bu cümleyi yazının sonuna geldiğinizde bir kere daha okumanızı öneriyorum.)

Ceza hukukundaysa suçun emsali olmaz. Bu nedenle de her dava kendi içinde değerlendirilir ve yasalara dayandırılır. Hâkimin yasayı yorumlama hakkı ya yoktur ya da çok sınırlıdır. Bu mahkemelerde sosyal düzenin devamlılığı ile birlikte esastan bu güvenliği bozan kişi veya kişiler yargılanır. Deliller esastır. Hukukun kabul etmediği delillerle sanık suçlanamaz. Böyle alınmış deliller sanık lehine kullanılır.

3 Temmuz süreci ceza hukuku kapsamıyla başladı ancak konu futbol ve onun idaresini de ilgilendirdiğinden spor hukuku ile ister istemez buluştu.

Bütün delil toplama sürecini özel yetkilendirilmiş savcılar yönetti. Yine operasyon bu savcılar tarafından uygulamaya koyuldu.

Futbol dünyasıyla birlikte TFF bu süreci dışarıdan takip etti. Önce dâhil olmak istedi izin alamadı, sonra kamuoyunun baskısıyla küçük bir boşluk açıldı. Ancak bu boşluğun tüm kontrolü ceza yasalarıyla güvenlik altına alındı.

Geçen hafta Aziz Yıldırım, Cumhurbaşkanına bir mektup yazdı. Satır aralarında önemli detaylar vardı. İşte bu detaylar dava sürecinin usul yönünden nasıl görüleceği ve yargılamanın esasının neye dayanacağına ilişkin ipuçları içeriyordu. Dün gazetelere yansıyan polisin hazırladığı fezlekenin içinde de benzer şeyleri okuyabildik.

Aziz Yıldırım, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun ile değil, silahlı organize örgüt kurmaktan yargılanacağını ifade etmektedir.

Zaten öyle olduğunu da tutukluluğuna karar veren ceza mahkemesinin niteliğinden anlıyoruz.

Bütün bu şablona ve suç örgütüne hiç uymayan bir de Tayfur Havutçu ile Serdar Adalı sorunu var. Bu ikilinin tutukluluğu aynı mahkeme tarafından verilmiş olsa da kapsamın 6222’ye dayandırıldığını tahmin ediyorum. Bu nedenle de Aziz Yıldırım’ın davasından ve iddianamesinden ayrılacaktır.

Polisin hazırladığı fezlekede isimlerinin Aziz Yıldırım’la birlikte anılmıyor oluşu da bu düşüncemizi doğrular niteliktedir.

Yine TFF eski başkanı, bazı yöneticileri, Trabzonspor Kulübü Başkanı ve yöneticilerinin birkaç günlük sorgulamaları oldu. Sn. Sadri Şener’e nedenini bilmediğimiz bir yurtdışı yasağı konuldu.

Galatasaray’ın eski başkan ve yöneticilerinin ifadelerine başvuruldu ve 2006 senesine ait muhasebe bilgileri istendi.

Burada kişisel olarak tahmin yapmak mümkün değildir.

Ancak, genel bir yorum deneyebiliriz.

Savcılık makamı bir organize suç örgütünün peşine takılmış, bir takım telefon dinlemeleriyle Süper Lige kadar gitmiş hatta belki başlangıç noktasındaki arayışının yönünü bile değiştirmiş olabilir. Dinleme ve takip sonucunda bir organize suç örgütünün varlığından ve Süper Lig’deki bazı bilinmez görüşmelerden şüphelenmesi ihtimal dâhilindedir.

Bir taraftan kendi asli davasına kanıt toplarken ortaya 6222 sayılı yasaya muhalefet eden kişiler çıkmış olması muhtemeldir.

Aziz Yıldırım’ın mektubunun içinde dile getirdiği yasal konuyu buraya alalım.

“6222 sayılı Kanun’un 23. maddesi; “Bu kanun kapsamına giren suçlardan dolayı yargılama yapmaya, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun ihtisas mahkemesi olarak görevlendireceği Asliye veya Ağır Ceza Mahkemeleri yetkilidir” demektedir.”

Özel yetkili savcı kendi iddianamesini hazırlarken bu örgütle kim ne kadar ilişkilidir diye soruşturma yürütürken, diğer taraftan 6222 sayılı kanun kapsamına giren suçlar ilgili Aziz Yıldırım’ın söz ettiği mahkemelere suç duyurusunda bulunabilir.

Bu durumda bugün tutuksuz şüpheli konumundaki birçok kişi kendisini bir anda Aziz Yıldırım’ın iddianamesinden kurtarıp, bir başka davanın sanık sandalyesinde bulabilir.

Hatta Aziz Yıldırım'ın lideri olduğu organize suç örgütünün şahsi çıkarları için bu eylemlerde bulunduğu Fenerbahçe'yi kullandığı yönünde bir iddianame hazırlanır veya sanıklar bu şekilde ifade verir mahkeme bu yönde sonuçlanır da; 6222 sayılı yasa kapsamında Fenerbahçe için ayrıca bir suç duyurusunda bulunulmazsa?

Söyleyip söylemediğini bilmiyoruz ancak yine dün gazetelere yansıyan Mehmet Ali Aydınlar’ın Trabzonspor’un 3 şüpheli maçı olduğu şeklindeki yorumu tam bu noktada çok önem kazanabilir.

TFF’nun bu süreci bekleme kararı vermiş olmasını bir de bu tarafından değerlendirmek gerekiyor. Durum adını yazılarımızın başlıklarında andığımız birkaç kişi için net olabilir ancak hangi mahkemede olursa olsun dava başlamadan karar verilir mi?

Futbolumuzu yakından ilgilendiren birden fazla dava ile karşı karşıya olup olmadığımızı biliyor muyuz?

Bu davaların kaç takımı ve kişiyi ilgilendireceğini savcının davetinden, polisin fezlekesinden tahmin etmek mümkündür. Daha fazlası olur mu? Kim bilir belki de olur.

Peki, şike ve teşvik gerçekten bu davalara konu olur da birçok kişi, kurum ve takım bundan etkilenirse TFF nasıl bir tutum takınır?

Sizi bir kere daha başta konuştuklarımızı okumaya davet ediyorum.

Ya konuştuğumuz suç olan şey genelleşmiş ve kulüpler tarafından normalleştirilmişse?

Hukuk tarihimizde ilk defa bir iddianame bu kadar merakla beklenmektedir. Belki kitap okuma alışkanlığı olmayan yüz binlerce kişi savcının hazırlayacağı bu metni okuyacak, inceleyecek, didik didik edecek binlerce soru soracaktır. Bu dava hukuk sistemimizde köklü değişikliklere neden olabilir.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..