- Kategori
- Deneme
Ya Hüseyin
Ya Hüseyin
Yüreğimin yine bedenimden kopup yolculuğa çıktığını hissediyorum. Gözlerim yaşlı. Gönderebildiğim tek hediye bu. İnşaallah kabul edersin bu naçiz hediyemi. Benim gibi günahkâr sana gözyaşından özge ne hediye edebilir ki?
Sana geliyor yüreğim Efendim. Her zaman ki hasret yüklü. Bu sefer daha bir arzulu. Çırpınıp duruyordu yerinde daha fazla tutamadım. Gözyaşlarımı da kattım Kerbela rüzgârına ve yola verdim. O gül cemalinin düştüğü toprağa savursun gözlerimin yaşını. Belki biraz teskin olur. Çünkü bizi teskin eden bir Zeyneb yok, bir Zeynel Abidin yok.
Hasanım ağu içti, lebi sükker ah çeker
Hüseyin attan düştü, kime şikar ah çeker
Nerde kalmış acaba, bak zülfikar ah çeker
Ali’nin onbir oğlu, yerde yatar ah çeker
Fatma ana ciğeri sızlar sızlar ah çeker
Hüseyin attan düştü sahra-ı kerbelaya
Cibril kurban haber ver sultanı en biyaya
Yektir Ali tektir Ali Ali şahtır Ali
Ali Ali cansın Ali, Ali Ali yar Ali
Medine dağlarında susamla sümbül ağlar
Dağlar inim iniler sular sarhoş sel ağlar
Cümle kuşlar figanda vah dertli bülbül ağlar
Viranede baykuşlar “hu” çeker yıl yıl ağlar
Kerbela imdat ister gözedirler yol ağlar
Lanet olsun Yezide şah-u geda kul ağlar
Ey murteza gel yetiş binekte düldül ağlar
Hasanım ağu içmiş gözyaşları sel ağlar
Kerbelaya kulak ver sahra ağlar çöl ağlar.
Hüseyin attan düştü sahra-ı kerbelaya
Cibril kurban haber ver sultanı en biyaya
Yektir Ali tektir Ali Ali şahtır Ali
Ali Ali cansın Ali, Ali Ali yar Ali.
Öyle hasretiz ki Efendim. Biz senle olamadık, sana layık da olamadık. Elimizden sadece ağlamak geliyor. Asla sana ağladığımız bile meçhul. Çünkü Efendim günahlarımız öyle çoğaldı ki senin şehadetini görecek gözümüz kalmadı. Katıldığımız Cem Ayinlerinde okuduğumuz ağıtlar gözümüzden akan yaşlar ne senin başsız bedenine, ne Alemdarın Celal Abbas’ın kesik kollarına, ne Ali Ekber’in civanlığına, ne Ali Asker’in mazlumluğuna, ne de Zeyneb’in yiğitliğine o yaslı kafileye… Ancak ve ancak günahlarımıza ağlayabiliyoruz. Seni anlayamadığımıza ağlayabiliyoruz. En çok da bu yakıyor ya yüreğimizi…
Çöl yazıda ekilmiş bir kara duman
Dumanın içinde imam görünür
Abbas at üstünde vermiyor aman
Yezidin askeri yaman görünür
Hal böyle böyle var pire söyle
Pirim Mecnun olmuş, ben olam Leyla
Pir de benim gibi yanar mı böyle
Kerbela çölünde şamalar yanar
Abbas at üstünde çark gibi döner
Ak libas altında yarası kanar
Ok saplanmış ciğerciği delinir
Hal böyle böyle var pire söyle
Pirim Mecnun olmuş, ben olam Leyla
Pir de benim gibi yanar mı böyle
Abbasın giydiği keten gömlektir
Gömleği soyulmuş kolları yoktur
Bir değil, beş değil yarası çoktur
Abbas'ı vuranlar elbet sürünür
Hal böyle böyle var pire söyle
Pirim Mecnun olmuş, ben olam Leyla
Pir de benim gibi yanar mı böyle
Geçen gün yine bir kafile yolcu ettik sana doğru. Ancak selam ve lebbeyklerimizi gönderebildik. Kafilenin arkasından ağlayıp durduk. Bilmem… Keşke her daim sana gelemediğimiz için ağlayabilsek… Keşke sadece sana aksa gözyaşlarımız. Keşke Efendimiz keşke…
Efendimiz ziyaretine bile gelemiyoruz. Çünkü senin ziyaretine izin alanlar gelebilirmiş. Sen kime onay verirsin? Seni hem yüreğinde hem de yaşadığı yerde yaşatabilenlere… Yüreği olan ziyareti neylersin değil mi? Sana dost olana şart mı gelmek? Seni görebilen, anlayabilen zaten daimi ziyaretçin değil mi? Bizde ikisi de yok. Ne daimi ziyaret ne de zahiri… Yüreğimiz yine buruk ama sensizlikten ötürü. Hasretin dağlıyor ciğerlerimizi. Şahı Kerbela Hüseyin denilince titriyor bedenlerimiz, boşanıyor gözyaşlarımız.
O güzel cemaline kurban olduğum Evlad-ı Peygamber Efendimizin! Bir nazar eyle bizlere. Şifa bulsun bu hastalıklı yüreklerimiz. Bilirsin Efendimiz yürek hastalığı bedeninki gibi değil. Olmazsa şefaatçisi çaresi de yoktur. Şimdi çareyi senden istiyoruz ey güzel yar! Ne olur bizi kapından geri çevirme. Senin yüzünün suyu hürmetine Yüce Yaradan bağışlasın bu günahkâr ruhlarımızı.
Bildiğim tek bir şey varsa artık günahlarımızın ağırlığı altında ezildiğimizdir. Senin aşkını sadece dilde yaşadığımız için eziklik bir hayli baskın ruhumuzda. Acılarımıza acı katan ne varsa birikiyor ardı ardına. Ve her şeyi üzerimizden itip öyle güzel çıkıyoruz ki işin içinden.
Olayların bizim dışımızda geliştiğini iddia ediyoruz. Pekâlâ, Efendimiz sen hayatımızın neresindesin? Seni yaşamamak mı bizi olayların dışına iten, hayatımızdan sıyıran?
Ya Hüseyin sen bunu hak ediyor musun? Aşura’da kanınla yazdığın tarihi koruyamamak büyük utanç, büyük eksiklik. Deden Peygamber Efendimiz bizi kabul etmeyecek mahşerde ümmet olarak. Evladına gözyaşı dökmek neyin göstergesi oluyor ki? Koca bir hiçin. Yani ifadesiz gözyaşları bizim ki. Eğer ki bizler Büyüklerimiz hakkıyla tanıyabilseydik şuan Yezidi güçler değil Müminler egemen olurdu dünyaya.
Şimdi bizim yürek yangını diye tabir ettiğimiz gözyaşı akıttığımız Kerbela vahşeti değil kendi bencilliğimizdir. Durumumuzun bariz açıklaması bundan ibarettir.
Bugün mâtem günü geldi
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Senin derdin bağrım deldi
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Kerbelâ’nın önü yazı
Yüreğimden çıkmaz sızı
Yezîdler mi kırdı sizi
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Bizimle gelenler gelsün
Serini meydana koysun
Hüseyn ile şehid olsun
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Kerbelâ’nın yazıları
Şehid düştü gâzîleri
Fatma ana kuzuları
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Esti deli poyraz esti
Kâfir Mervân bizi bastı
Hüseyn’in başını kesti
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Kerbelâ’nın önü düzdür
Geceler bana gündüzdür
Şah Kerbelâ’da yalnızdır
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Gökte yıldız paralandı
Şehribân ana karalandı
İmâm Hüseyn yaralandı
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
İmâm Hüseyn attan düştü
Kâfir gelüb kanın içti
Atı Medîne’ye kaçtı
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Bir su verin ma’sum cana
Yezîd içti kana kana
Fatma ana yana yana
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Kerbelâ’da biter yonca
Boyu uzun beli ince
ŞAH HATAYİ’m kasârınca
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin[1]
Öz eleştiri yapmak bu mu? Tam olarak değil aslında. Yani eleştiri yapıp düzeliyorsak iyi ama bizim ki hep boşa sallanan kürekler. Nitekim böyle de devam edecek.
Artık ölüm bizi yakalamadan uyanabilirsek ne ala. Yoksa ağlar dururuz halimize. Her daim yüce yaradan o yüce makamından bizlere hidayet versin ve Efendimiz Seyyid-i Şüheda bize şefaat eylesin.
Yine de üstünde durmadan geçemeyeceğim ne olursa olsun, ne kadar günahkar olursak olalım. Kerbela yüreğimizde kanayan en büyük yaradır Efendimiz.
Senin adın hasret iplikleriyle örülmüş yüreğimize. Ne olur bir nazar eyle bizlere Kerbela hasretimize kavuşalım bir an önce…