Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ya kadın olsaydım?

Ya kadın olsaydım?
 

Son yazım "Yastayım" çok tepki aldı. Sanki ben tembel Cuma, her zamanki üşengeç periyodu ile her geceden bir parça daha fazla abarttığı çok sulu rakısı eşliğinde, o ezberlenmiş yazılarını yazmadı da, kendinden beklenmedik, alışılmadık kelimeler ile yüklediği cümleler treni katarını çıkardı bu kez yola.

En yakınımdaki okurlar (psikolog sevgilim en başta) "melankolik" buldular, "Yastayım" yazımı. Sanırım birazda, doğaçlama duygusallığımı, eskilerden kalmış, birikmiş iç çekintimin bu güne kadar sakladığım, kalabalıklardan gizlediğim "eski bir sevdamın anısı" olarak gördüler.

Kimi okurlarımda, doğduğum ilk günün ertesinden beri uğradığım, çoğumuzun yaşayıp tükettiği haksızlıklardan geriye kalmış yorgunluğumun yükü olarak gördü belkide sarhoşluğumu.

Ezilmiş, örselenmiş bir Cuma’nın isyanı gibi sanki.

Aslında düşündüm de hiç kimse haksız değil yorumlarında.

Ben de yeniden okudum üşenmeden, üzerine birçok güneş doğmuş kadar eski "Yastayım" içtenliğimi.

Dikkatle okuyunca anladım ki hepsinden bir etki yapışıp kalmış "melankoli kokulu" cümlelerime.

Gördüm ki yorumlar, tepkiler ve eklentisi önerilerin sahiplerinin çoğu kadınlardı yine ve haklılar hep olduğunca yorumlarında, tepkilerinde.

Şurada burada yayınladığım yazılarımın pek çoğunun okuru, genelde kadınlar hep aslında. Erkekler bir türlü sevemediler beni ve bana dair cümleler taburunu.

Bir örneğim var bu konuda kanıttan sayılabilirse elimde. Ve gerçekten doğrudur söyleyeceklerim size.

Bir kitap yazdım kendimce "iddiasız hatta kaygısız olası sonuçlarından".

Teknolojiye geç kalmış her salağın başına gelebilecek şekilde, yazıtımı bilgisayar aletinde kaybettim. Onca tembelliğime rağmen oturup yeniden yazdım ıkına sıkına. Basılmadan önce tepkiler toplamak ve sonucunda elde ettiklerimle, biraz daha çeki düzen verme kaygısı ile bir sürü tanıdığa yolladım romanımsımı.

Erkek dostlarımın dışında kalan, (hatunlardan) herkesten iyi kötü bir eleştiri aldım. Lakin tek bir erkek görüşü hala yok elimde. Yazıtı yollayıp sonucu sorduğum onca erkek tanıdık kıvır, kıvır kıvırdılar. Belli ki bir paragraf bile tüketemediler benim romandan.

Ama karşı cinsimin çoğu bir solukta bitirdi benim saçmalığı ve uzun, uzun görüşlerini sıraladılar. Boynuma atlayıp ağlamaklı olanlar bile oldu gerçekten.

Bu sonuca şaşırdığımı sanmayın. Onca yıllık ömrümde o kadar az erkek arkadaş edinebildim ki. Yok denecek kadar az neredeyse.

İlkokuldan sıra arkadaşımdan başka, aşağı yukarı onu andıran ve insanın uyandığında yüzünün herhangi bir tarafına yapışmış "sivilce" gibi duran erkek çeşitlerinden yani.

Öz cümle, hayatımın hiçbir bölümünde (ergenlik, gençlik, ilk yaşlılık ve neyse) erkek arkadaşlardan hoşlanmadım asla. Bir türlü anlaşabilecek, sohbetlerime renk katabilecek ne bileyim tavla oynamaktan, birasına bilardo oynayabileceğim, kadınlarımı çekiştirebileceğim bir erkek arkadaşım olmadı, olamadı asla. (bekli de bu etkinlikler seven biri değilimdir bilemiyorum)

Eski karım, eski sevgililerim, flört ettiklerim ya da şimdilerde hiç birisi ile küskün olmadığım eski sevdalarım ile bitmez tükenmez sorunlar yaratan bu gerçeği nedense hiç sorgulamadım bu güne kadar.

Bana hep kadınları daha fazla seven (normal hormonlara sahip her erkek gibi) erkeklerin başına gelebilecek, sıradan ve halledilebilir bir hastalık tablosu gibi gelen bu felaketin, önemsemez isem, içerisinde kaybolacağım bir tsunamiye dönüşebileceği gerçeğini yeni fark ediyorum sanki.

Her şeyde olduğu gibi bu konuya da geç kalmışlığımdan, sonuçlarından ürkmediğimi söyleyemem doğrusu.

Düşünsenize bunca yıldır hemen her konuda karşı cinsimle çok iyi anlaşmışım, tek bir birahane ya da futbol maçı erkek arkadaşım olmamış, birbirimize kadınlardan çalabildiğimiz akşamlarda alkol desteğinde belden aşağı fıkralar anlatıp eğlendiğimiz, iş toplantısı ayaklarında kadınlarımızdan çalıp, başka hatunlara bahşettiğimiz zamanların suç ortaklığını paylaştığımız "erkek kankalar"a asla sahip olamadım.

Yani sonuçta tek bir normal erkek arkadaşım olmamış. Biriktirememişim.

Olanlar da o "tarakta bezi olmayan ve iki şapşaldan ibaret." (hala severim o iki şapşal erkeği doğrusu)

Ama artık bende itiraf etmeliyim ki, melankoli, ezilmişlik, ötelenmiş, çizginin benim tarafımda yapayalnız kalınmışlığı andıran, kısaca her neyse bana "Yastayım"ı yazdıran, sulu rakımın içerisine karışan ve cin okurlarımın şifresini çözüp yorumlar yaptığı ruh halimin nedeni kesinlikle kadınlardır.

Bundan eminim, kuşkum yok gerçekten.

Bir erkek olamaz çünkü böyle bir suçu işletebilen bana, "Yastayım"ı yazarak.

Başıma gelen her iyi ya da kötü şeyin, başarının tarifi, zayıflığın aşağılık görüntüsü, zaafların topallığı neyse bir erkek için ve tanımları olanaklı her türlü ruh halimin dışa yansıyan şeklinin sorumlusu, bir kadındır kesinlikle.

Sevdiğiniz, bıktığınız (pek ender), kabalığım, düşüncesizliğimden şikâyet ettiğiniz, hatta ben ve yeteneklerimle yarışa girdiğiniz, sonuçlarında beni üzmeyi başarabildiğiniz her zaferinizin sahibi sizsiniz. Eski ya da yeni kadınlarım.

Bana kendinizi kolaylıkla sevdiren, anlaşılmanın doruksal zevkini, zarafetin her çeşidini, estetiğin birbirine asla benzemez her çeşidini, içtenliğin katıksızını, hak ettiğimde ruhuma atılan çiziklerin tatlı acısını ve en önemlisi belki de hiçbir zaman akıl erdiremeyeceğim ince zekânızın yaratısı çözümlerinizin alışkanı olarak, şikâyetçi değilim sizden.

Ve sanırım, ısrarlı ve istikrarlı bir kadın aşığı olarak vereceğim, tasarlanmış sonumun son gününde soluğumu inatla.

Ama yanıtı bende olmayan tek bir sorunun meraklısı olarak öleceğim kesinlikle.

Ya kadın olsaydım, sever miydim yine sizi?

 
Toplam blog
: 26
: 881
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Basın Yayın Yüksek Okulu mezunuyum. Adalar'da yaşıyorum. ..