Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '09

 
Kategori
Mizah
 

Ya kafatası değil de penis ölçüsü alsaydı Hitler.

Ya kafatası değil de penis ölçüsü alsaydı Hitler.
 

Resim: Alıntı


Son zamanlarda rastladığım, bilimsellik adına yazılmış (!) hilkat garibesi bazı felsefik eserler, ucu bucağı olmayan derin düşüncelere sevk etti beni.

Bu yoğun düşün emekli sevk maratonundan sonra ise bazı yeni önermeler, sorular oluştu zihnimde.

Diyorum ki…

Roma’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.

Biz insanlar, “insanlık” keşfi zaten yapılmış olan bu bayat kafatasçılık sıradanlığından kurtulmalı, yeni, yepyeni keşifler içinde olmalı, yeni keşiflerin içinde bulmalıyız kendimizi.

Bu düşünceden hareketle kafatasçı zihniyetin babası olan Hitler yaşasaydı bugün nasıl bir araştırma içinde olurdu dedim ve bunu düşünmemle birlikte öyle bir şimşek çaktı ki beynimde siz deyin Haydar Dümen ben deyim dişi Hitler.

Bu şimşeğin adı penis ölçüsüydü.

Evet evet. Yanlış duymadınız. Penis ölçüsü. Hitler yanlış kafatasını mı ölçmüştü yoksa… Bugün yaşadığımız tüm sorunların altında yatan gerçek bu yanlışlık olabilir miydi?

Dünyayı bilmem ama biliyorsunuz ülkemde belli bir yaşa geldikten sonra erkeklerin en çok kafayı taktığı, ölçüp, biçtiği ama bölünemeyen tek canlı hücredir penis olayı. “Nesne ya da obje mi desek ya da”

Ne desek bilmiyorum ama en çok ölçülüp biçilip de hala üzerinde ortak bir görüşe varılamamış tek ve en önemli uzuv bence…

Bu konuda (önemli olan boyutu değil işlevi) diyerek görüş bildiren uzmanlarımızın bu öngörüsü bile bilimsel gerçeklikten daha çok teselli sözcükleri gibi duruyor sanki... Ve bu görüş ya da teselli bile erkek toplumunun ölçme biçme işini sürdürmesine engel olamıyor.

Buna binaen, en çok terk edilen erkekler ve terk edilme nedenleri konulu bir araştırma yapılsa oldukça ilginç sonuçlara götürebilir bizi diye düşünüyorum.

* Mesela Hitler.

*Adolf Hitler bu dönemde yaşamış olsaydı ve o meşhur kafatası ölçüsü “nam-ı değer kafatasçılık!” çoktan keşfedilmiş olsaydı…

* Hitler bu konuya da el atar mıydı?

* Atsaydı nasıl bir sonuç çıkardı ortaya.

* Penisin boyu, posu, rengi ile ırklar ya da ırkçılık arasında bir ilişki kurulabilir miydi?

* Hangi boyun, posun, hangi ölçünün üstün ırk olduğuna nasıl karar verilirdi?

* Artısı, eksisi, yan etkileri, etkileşimleri ne olurdu?

* Ortak bir sonuca varılabilir miydi bilimsel olarak.

* Birden fazla hastalığın tedavisinde ve birden fazla ilaç kullanımının gerekli olduğu durumlarda karşılaşılabilecek ölümcül vakalara burada da rastlanabilir miydi?

* Rastlanırsa ne olurdu? Bir nevi panzehir olan aktif karbonla kurtarılabilir miydi hayatlar yoksa reçeteyi yazarak ölümüne sebebiyet verdiğini düşündükleri doktora mı saldırırdı insanlar?

* İnsanların boyunun ölçüsü ile uzvu arasında bir paralellik, benzerlik olabilir miydi ya da...

* Varsa nasıl bir benzerlik söz konusu olabilirdi?

* Böyle bir benzerlik ortaya çıkarsa, (boy devede de olur) atasözünü hangi kefeye koyacaktık?

* Bu, yeni yeni savaşların ve anlaşmazlıkların önünü açabilir miydi?

* Böylesi bir durumda erkekler, ellere var bize yok mu (?) diyerek tanrıya isyan edip, başkaldırabilir, yeni bir ayaklanmanın öncüsü olabilirler miydi?

*Ya kadınlar…

*Kadınlar nasıl bir davranış ya da eylemin içine girerdi?

*Özellikle bizim gibi (malı mülkü görmeden) :)) görücü usulü ile evlilik yapmış ve kazara bir başka erkeğin uzvunu görmek durumunda kalmış kadınlar, bu durumda ne yapar, ne hisseder, nasıl bir yol izlerlerdi?

* Bilirkişinin; “boyutu önemli değil işlevine bak!” sözüne itimat ederek bildikleri yolda devam mı ederlerdi yoksa tesadüfen de olsa gördükleri, karşılaştıkları bu yeni uzvu dokunsal ve işitsel olarak test etmeye, deneyimlemeye mi kalkışırlardı?

* Kalkışırlarsa ne olurdu?

* Bu, yeni açılım süreçlerinin başlamasına zemin hazırlayabilir miydi?

* Hangi süreçten baksak, hangi pencereyi açsak daha çok işe yarardı?

* Ben orasını burasını bilemem ama bu saatten sonra bu yazı benden çıkmış, iş okurun söz üstüne söz söyleme, söz ekleme sanatına kalmıştır.

Bakalım neler olacak, ne gibi görüşler beyan edilecek?

Hepinize kolay gele…

 
Toplam blog
: 669
: 1503
Kayıt tarihi
: 19.01.07
 
 

Bir on dört mart sabahı güneş henüz arz-ı endam ederken üzeri yongalarla kaplı, küçük pencereli, ..