Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '16

 
Kategori
Güncel
 

Ya sabır Ankara'm ya sabır!

Ya sabır Ankara'm ya sabır!
 

Bakın ben size bomba patladıktan sonra Ankara'daki bir günü anlatayım. Hatta durun olay anından alalım da tabloyu iyi oturtun kafanızda. Rutin hayatınıza devam ederken ardı ardına çalan telefon sesiyle "yahu n’oluyor" diye olayla tanışırsınız. Karşı tarafın endişeli sesiyle "bir şey olmuş" kanısına varırsınız. Ama öyle baharlık haberler gelmez aklınıza. Kızılay’ın neresi diye koordinat hesaplamaya başlarsınız, istemsiz. Karşıdan tek kelime dahi duymamışken hem de.. Ardından telefonu kapatır, bir iki saniye de idrak edersiniz durumu. Acil planı devreye sokarsınız hemen. Ne mi o? En kısa sürede metroya bulaşmadan, Kızılay’ı hiç dolaşmadan güvenilir bir yere gitmek. (Ha yine mi patlatmışlar tepkisini verip, çay kahveye devam edenler de olur tabi. Onlara söylenecek hiçbir şey yok.) Sonra varırsınız o güvenli menzilinize. Açarsınız televizyonu. CNN'de kırmızı zemine büyük puntolarla son dakika gelişmesini takip edersiniz, durdurak bilmeden çalan telefon eşliğinde. Sonra sosyal medyayı bir yoklarsınız. Herkes terörü lanetlerken siz ya sabır çekersiniz. Bu çizilebilecek en iyi senaryo.

Bir de olay yerinde olanlarınız vardır mutlaka. Bir an da "bu ses neydi" şaşkınlığından Ankara paniğine geçersiniz. Bir tuşa basılmış gibi feryat figan oradan oraya koşan insanların arasında bulursunuz kendinizi. Soluduğunuz barut kokusu, duyduğunuz insan korkusu. Bir hengamedir saatlerce geçmek bilmeyen. Ambulans itfaaiye sesleri, olay yeri incelemesi, helikopter pervanesi.. Bu da çizilebilecek diğer iyi senaryo.

Televizyon karşısında olaya dahil olanlarınız da olur. Yine dadadadaaaann diyerek son dakika girer haber merkezleri. Büyük puntolarla "ANKARA'DA PATLAMA" sebebi bilinmez önce. Yine kınamalar, lanetlemeler ardı ardına gelir. İki saatlik bültende aralıksız bu haberler verilir. Üçüncü saatte bir dizi, ardından twitterda bir yazı: "Hayat kısa kuşlar uçuyor" Bu da kötünün iyisi bi senaryo işte.

Size en acıklısını söyleyeyim mi? O haberi duyan ana babalar, kardeşler, gelinler var ya, beşikteki çocuk acıyı hisseder ya… İşte bunu anlatacak kelime yok. Eli böğründe, ölü sayısında evlat takip etme var ya işte bunun siyasetle hiç alakası yok. Evlat acısının tarifinin hiçbir dilde karşılığı yok…

Şimdi bizler Ankara'nın göbeğinde, paronaya olmuş insanların bir sonrakine kadar adapte olmasını beklerken ki en çarpıcı gerçeği de bu. Siz acılarınızı mı yarıştırmak istiyorsunuz? Az öteye canım kardeşim. Yakılan ağıtları seçim sloganı mı yapacaksınız? Daha da öteye kardeşim. Gizliden ellerini avuşturarak ah vah mı diyorsun? Sen mümkünse ülkeyi terket kardeşim! Çünkü biz sıkıldık. İçi boş söylemlerden, güven telkin edip üç gün sonra daha beterini görmekten sıkıldık. Şehrin her bir köşesini anıt mezara çevirmeden önlem alınmasını beklerken aklın almadığı kanlı bir başka senaryoyu yaşamaktan tükendik artık. Bir de bunun üstüne ülkede n’oluyor bilmeyen, iki tivit okuyarak dünyanın ahkamını kesen tavırlarınız da tüketti sabrımızı, tıkandık artık.

-bugün ülken için ne yaptın?

-lanetleyici bir tivit attım!

Çok şey yaptın aferin!

Sayfalarca yazsan da, sabahlara dek düşünsen de, bağırıp çağırsan da, bazen bazı şeyler düzelmez. Zaman lazım, insan lazım, sabır lazım. En önemlisi bütün bunlara göğüs gerebilecek yürek lazım. Bir de vicdan yatağında uyumak lazım. Her günün sonunda yaşanılan onca şeye, yitirilen onca cana hürmeten, o yatağın sana batmaması için elinden geldiğince, yüreğin yettiğince bir şeyler yapman lazım. Anlatmak lazım. Bıkmadan usanmadan anlatmak:

Vatan olmadan gelecek olmaz, vatan olmadan aşk olmaz, iş olmaz. Vatan olmadan güç olmaz. Vatan olmadan hayalini kurduğunuz ya geç hayali vatan olmadan bir halt olmaz canım kardeşim. OLMAZ!!

Sahip çıkmak lazım…

 
Toplam blog
: 61
: 157
Kayıt tarihi
: 26.09.13
 
 

"Sevgili günlük" tadında, aşure kıvamında ..