Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '12

 
Kategori
Dünya
 

Ya sıfır sorun ya da sıfır komşu

Ya sıfır sorun ya da sıfır komşu
 

Türkiye ve komşuları


9 Eylül 1922, İzmir...

Her şey o an başladı. İzmirlilerde sessiz bir bekleyiş ve görmezden gelmeye çalıştıkları bir endişe vardı. Şehir Türk ordularının eline geçtikçe, elde hangi kumaş kalmışsa ondan yapılan bayraklar evlere asılıyordu. Son düşman askeri de şehri terk ettiğinde İzmir kıpkırmızıydı. Hükümet konağına bayrak çekildi. Türklerin kararlığı ve istekliliği sayesinde çok az zorluk çıktı. Genelkurmay'ın kaynaklarına göre birkaç yerde hafif ateş dışında herhangi bir olay yaşanmamış.

***

(Ancak İzmirliler için o bayrağı o konağa çekmek dün daha zordu. Bir kez daha gördük ki bürokratik tehdit, askeri tehditten daha güçlü.)

***

Eğer Mustafa Kemal'in önderliğindeki ordular ve Fahrettin Altay'ın başarılı süvarileri İzmir'i de kazanıp Anadolu'yu temizleyemeseydi Atatürk muhtemelen 20 Nisan 1931'de "Yurtta sulh, cihanda sulh!" diyemeyecek, komşularla ilişkileri geliştirmeye asla fırsat bulamayacak, komşu ülkelerle aramızdaki temaslar artmayacak, ilişkilerimiz gelişmeyecekti. Dolayısıyla, bugün bu ilişkileri mahvetmek için uğraşmak da gerekmeyecekti. Boşuna iş çıkarmış adeta Türk orduları, 90 yıl sonra hala onların yaptığını bozmaya çalışıyorlar. Komşularla sıfır sorun hedefine sıfır komşuyla ulaşma çabası içerisinde yavaş yavaş sona da geliniyor:

Suriye'de Esad'a kardeşim koçum deyip ardından muhaliflerini eğitip silahlandırarak eğer Esad bir şekilde düzeni tekrar sağlarsa %100 düşmanlığı garanti ettik. Muhaliflerin genel merkezi Hatay, generalleri Türkiye'de, bütün ihtiyaçları Ankara tarafından karşılanıyor. Resmi Suriye devletiyle ilişkilerimiz bitmiş durumda, her gün iki taraf birbirine hakaret ediyor, iftira atıyor, sert ithamlarda bulunuyor.

İran'la nasıl oldu hala savaşa girmedik, bazen şaşıyorum. Son olarak Malatya'daki NATO füze kalkanı ve Suriye konusundaki tutumumuz ile bir kez daha ayıyı odunla dürttük. Böylece Karadeniz kıyılarının tam karşısında bulunan Rusya'nın da tepkisini çektik.

Irak'ta da durumlar çok farklı değil. Kuzey Irak; PKK'nın barınağı, kendini ordusu olarak gösterdiği ülke, belki de en büyük destekçisi, merkezi olan ülke. Onlarla ilişkimizin yürümesini, iki ülkenin yakın olmasını beklemek öyle sanıyorum fazla saf ve iyimser bir yaklaşım olacaktır. Ancak bir strateji harikası göstererek bu konuda bize inanılmaz ölçüde yardım edebilecek olan Irak Cumhuriyeti'ni de kızdırdık. İlişkiler öyle gerildi ki, sonunda Maliki 20 Nisan 2012'de açık açık Türkiye'nin düşman bir ülke haline geldiğini söyledi. Ancak hakkını da vermek lazım, çoğu kişiden daha ileri görüşlü olduğunu kanıtlayıp Türkiye'nin bu politikalarını sürdürmesi halinde bölgede düşman bir ülke haline geleceğini söylemiş. Gelmedik mi? Suriyeli askerler yetmezmiş gibi şimdi de hakkında idam kararı verilen eski Irak cumhurbaşkanı yardımcısı El Haşimi'yi saklıyoruz.

Ermenistan'la, malumunuz, hiçbir zaman yıldızımız barışmadı.

Yunanistan'la düzenli olarak Kıbrıs, it dalaşı gibi çeşitli nedenlerle tartıştığımız için onlarla da uzun ömürlü, barışçıl bir ilişki kurabilmiş değiliz. Aslına bakarsanız ekonomik kriz ilişkiyi en kavgasız dönemine soktu belki de.

İlginçtir, Gürcistan ve Bulgaristan'la uzun süredir hiç karşı karşıya gelmedik. Azerbeycan'ın Nahçıvan'ıyla zaten herhangi bir sorun yaşamamızı kimse beklemiyor.

Yani, Mustafa Kemal'in yaptığı bir şeyin daha yıkmak ve bölgenin tek dişi kalmış canavarı olmak için önümüzde çok ama çok az bir yol kaldı. Durmak yok, yola devam.

 
Toplam blog
: 5
: 729
Kayıt tarihi
: 15.08.12
 
 

Sıradan bir öğrenciden fazlası değil. Tek fark düşüncelere, siyasete yaşımdan biraz daha fazla ön..