Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '10

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Yabancı sermaye

Yabancı sermaye
 

Yabancı sermaye, bir ülkeden başka bir ülkeye sermaye transfer (aktarım) işlemidir.

Sermayenin gerek mal gerekse para olarak ülkeye girmesi, teknolojinin dolaşım şeklini, uluslar arası ilişkilerin yapısını da değiştirir. Bu değişimdeki temel beklenti, hangi sektör olursa olsun, o sektörün gelişmesine direct etkide bulunarak istihdamı artırmak, kaynak sağlamak olmalıdır. Aktarılan sermayenin yatırıma dönüştürülmesi esastır.

Yatırımcı ülkeler hammadde ile doğal kaynakların ucuz olduğu ülkelere yatırım yaparlar. Ucuz işgücü yabancı yatırımcı için tercih sebeplerinin başında gelir. Merhum Özal’ın Uzakdoğu seyahatinde, oradaki işadamlarına “Türkiye’de işçi ücretleri düşük, sizi ülkemize yatırım yapmaya davet ediyorum” dediğini henüz unutmadık.

Bu şekilde yabancı yatırımcı, ürettiklerini ihrac ederken, gümrük işlemleri ve ihracattaki kota kısıtlamalarındaki pürüzleri de aşmış olacaktır.

Az gelişmiş ülkeler yabancı sermayeye ihtiyaç duyarlar. İhracatının ithal ettiklerini karşılayamaması sebebiyle oluşan dış ticaret açığını kapatabilmek için buna gereksinimleri vardır.

Türkiye’de de durum farklı değildir. Ülkemiz, dış ticaret ve teknolojik açıkları kapatabilmek için yabancı sermayeye ihtiyaç duymaktadır.

Şimdi hep birlikte farklı bir pencereden farklı bakmaya çalışalım: Türkiye’nin gerçekten yabancı sermayeye ihtiyacı var mıdır? Sayıları küçümsenmiyecek kadar çok Türk vatandaşının dolarları, euroları İsviçre bankalarındaki sırdaş hesaplarda saklanmaktayken, Türk yöneticiler yabancı sermaye arayışında oluyorlar…

Nereden buldun yasasıyla süre tahdidiyle verilen elastikiyetle dış ülkelerdeki mevduatlar beklenen miktarda Türkiye’ye dönüş yapmamıştır.

Buna sebep, Türkiye’deki siyasete ve istikrara güven duyulmamasıdır. Vatandaşlar devletine, devlet de vatandaşlarına maalesef güvenmemektedir. Hal böyle olunca, en güvenilir saklama merkezi, uluslar arası statüsüyle İsviçre olmaktadır.

Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin uygulamadaki yol haritasına birlikte bakalım: Geçenlerde şahit olduğumuz olay:

Büyük sermaye sahibi Suudi şeyhler, İstanbul’un en değerli büyük bir arazisini, satın alma konusunda anlaşmışlardı. Maketleri bile yayınlanan devasa gökdelenler yaparak bunları kiraya vereceklerdi. Sonra bu arazi satış işlemi gerçekleşmedi. Şayet gerçekleşseydi, yabancı sermaye yatırımı bu demek mi olacaktı? Yani dik plazaları, ver kiraya…

Hani istihdam? Kaldı ki, bize ait olan araziye yapılan gökdelenlere yerleşecek bizim halkımızdan rant temin edilecekti.

Türkçesi afedersiniz ama, sırtımızdan para kazanacaklardı…

Tek faydaları, başlangıçta, değerli arsayı alırken ödeyecekleri dolar bazındaki para… O dolarlar da verimli sahalara programlanmadığı sürece herhangi bir değer ifade etmiyor.

Gördüğümüz diğer bir uygulama, sık rastlıyoruz: Yabancılar, halen faaliyette bulunan çok büyük zincir hipermarketlerin sermayesine hissedar oluyorlar. B izim yaptığımız alışverişlerin kârlarına gözlerini dikmekteler. Bırakın bizim üzerimizden, bizim ülkemiz insanı kazansın, yabancının kazanması niye?

Gerçek yabancı sermayenin yol haritası rotası, şöyle olmalıdır, bilineni ve doğru olanı budur: Güçlü yabancı sermaye ülkemize gelir, arazisini alır, orada fabrikasını kurar, çalıştıracağı işçi, ülkemiz vatandaşıdır. Kullanacağı hammaddeyi, ülkemizden temin edecektir. Yani ülkemiz kaynaklarından faydalanacak, istihdamı sağlayacak, kazancından vergisini ödeyecek. Ürettiklerini ihrac ederek, ülkemize döviz girdisini sağlayacaktır.

Ülkemize yatırım yaparak bu ana çizgide devam edenlerden aklıma gelenler:

Tobacco, Manisa organize sanayinde 60.000 m2 arazi satın alarak sigara üretimi yapmaktadır..(camel vs…)

Philip MorrisSA, - Sabancı ortaklığı , Torbalı’da 200 milon $ yatırım yaparak sigara üretimi yapıyor. (marlboro, parlament vs)

Procter and Gamble- temizlik ürünleri

Oyak/renauld, Tofaş/fiat, Toyota, Hundai, Honda oto fabrikaları, üretime devam etmekteler.

Bu blogu yazmamın sebebi, ana esprisinden uzaklaşmış yabancı sermayeye prim vermemek gerektiğini vurgulamak istememdir.

Bilhassa, market alışverişlerimizde, yakınımızdaki bakkalları veya, %100 Türk sermayeli satış noktalarını tercih etmemiz gerekir.

Gönüller dolusu selam ve sevgilerimle…

Yurdagül Alkan.

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..