Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '10

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Yabancı sermaye

Yabancı sermaye
 

Bir zamanlar televizyon ekranlarında, medyum modası vardı. Her televizyon kanalı bir medyumla anlaşır, günün belli bir saatinde bu medyumlara program yaptırarak halkı oyalamaya/uyutmaya çalışırlardı. Şimdilerde, bu medyumların yerini ekonomi yorumcuları ve siyasal stratejistler almış durumda. Hangi televizyon kanalını açarsanız açın mutlaka sözünü ettiğim bu programlara rastlarsınız. Bu programların ortak yanı ise tıpkı medyum programlarının, izleyicilerine çizdikleri pembe tablo gibi, toplumda iyimser bir hava yaratma ve olumlu tahminler üzerine bir gelecek tasavvuru çizmeleri.

Geçen günlerde, bir televizyon programında, EDP genel başkan yardımcısı Erol Katırcıoğlu, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak olan anayasa değişiklikleri referandumunda, “hayır” çıkması halinde, Türkiye’ye gelen yabancı sermaye yatırımlarının azalacağını ve gelmiş olan yabancı sermayenin de ülkeden hızla çıkacağını söyleyerek, bu nedenle “evet” sonucunun çıkmasının, ülke ekonomisi için olumlu olacağını söyledi. Bu programların, medyum programlarından farklı olmadığına inandığım için çok önemsemedim. Ancak, söyleyenin siyasal ve akademik kimliğini birleştirdiğimde, solcu bir iktisat profesörü karşımıza çıkıyor. Hoca’nın bu söylemine iki nedenden dolayı, itirazla karışık tebessüm ediyorum. Birincisi, referandumla yapılacak anayasa değişikliklerine bu kadar büyük önem atfedilmesi. Özellikle, bu değişiklikler, ekonomik-siyasal-sosyal ve demokratik alanda çok önemli yenilikler getirmemesine rağmen, sanki yeni bir anayasa yapılıyormuş ve ülkenin, bırakın sosyal yapısını ekonomik yapısını bile etkileyecek değişiklikler yapılıyormuş gibi bir izlenim verilmesi. Bu değişikliklerde, ekonomiyi doğrudan ilgilendiren maddeler bulunmaması bir yana dolaylı olarak ilgilendiren maddeler bile olsa, “hayır” oylarının çoğunlukta olması ve değişikliklerin reddedilmesi, bugünkü ekonomik durumdan farklı bir ortam ortaya çıkmayacaktır.

“Piyasa”ların satın aldığı bir durum mu var ki, değişiklikler reddedilirse yabancı sermaye kaçsın?

Piyasalar, satın aldıysa neyi satın aldı?

Değişiklikler gerçekleşirse, nasıl bir ekonomik ortamla karşılaşacağız?

Yabancı sermayenin, sınırsız bir şekilde önü mü açılacak?

İkincisi, solcu bir iktisat profesörünün, yabancı sermayeye bu kadar önem vermesinin yanında, yanlış bir bakış açısıyla olayı değerlendirmesi. Yapılan araştırmalarda, ülkemize gelen yabancı sermayenin, ülkenin sabit sermaye birikimine bir katkı yapmaması bir yana, “deli danalar” gibi piyasalarda dolaşması ve üretken yatırıma dönüşmeden, karını maksimize ederek ülkemizi hızla terk etmesi alışkanlığında olduğu bilinmektedir.

Yabancı sermaye solcular tarafından, hala tartışılmakla birlikte, bir yere kadar kabul edilebilir. Bu kabul noktası, gelen yabancı sermayenin denetlenip vergilendirilmesi ve üretken-sabit sermaye yatırımına dönüşmesi noktasıdır. Ülkemize gelen yabancı sermaye bu kıstaslara göre değerlendirilirse, ekonomimiz için verimli olabilir. Aksi halde, koca koca profesörler oturup, hükümet politikalarının “gel-git”leri ve siyasal alanda yaşanan didişmeler sonucunda, ne kadar yabancı sermayenin ülkeye girip-çıktığını tahmin etmeye çalışan birer medyuma dönüşürler. Düşünmek istemediğim, ancak önemsediğim bir başka sonuç ise, referandumdan “evet” lerin çoğunlukta çıkması. Bu durumda, yasama, yürütme ve yargının erklerinin, tek elde toplandığı “otoriter bir iktidarın” uygulayabileceği yeni “24 Ocak kararları” ile karşı karşıya kalacağımız gerçeği, hiç akla gelmiyor mu? Ne dersiniz? Çok kötümser bir tahmin mi yaptım?

Abdullah DAMAR

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..