Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Mustafa Çifci Aşk Yazarı

http://blog.milliyet.com.tr/mustafacifci

19 Eylül '13

 
Kategori
Şiir
 

Yağmur sevgilim

Yağmur sevgilim
 

Yağmur Sevgilim


Sen yoksun bu gece.

Sen yoksun, yağmur var bu gece.

Islanmak için sokaklarda yürüdüğümüz yollar bomboş bu gece.

Bu gece yağmur var.

Yağmurun altında ağlıyorsun, gözyaşların damla damla yanaklarında.

Yağmur ve mektupların var bu gece.

"...iyiliklerin ardından içimizi buz gibi yapan, bizi üzen bir şeyler hep sinsice yaklaşır değil mi? Acaba bir gün, bir şiirinizde, ıslanmamak için koşarken, yolun kıyısındaki bir taşın oyuğunda ışıldar bir vaziyette iken,

Beni görüp avucunuza aldığınızı yazacak mısınız?

Acaba birileri, benim, yalnızca bir avucu dolduracak kadar saf yağmur suyu olduğumu bilecekler mi?

Giderek avuçlarınızda ıslanıp, şırıl şırıl akan dere sularına verdiğiniz bir damla gözyaşı içinde olduğumu bilecekler mi?”

Korkarım bilmeyecekler sevgili!

Bilemeyecekler…

Bu kadar saf ve temiz bir sevdanın,

Bir yağmur damlasında saklı olduğunu kimse bilmeyecek.

Kimse anlamayacak, uzaklığının bu kadar yakın olduğunu.

Bir yıldız da buluştuğumuzu, yağmurdan hızlı hızlı kaçan insanlar bilmeyecek.

 

Seni ne çok sevmişim yağmur damlası

Ama sen yoksun bu gece

Mektupların var

"…cama vuran her damla minik bir öpücük olsun buradan ta oralara giden. Her damla da, benim bir gülücüğümü görün pencerenizde. Her damlanın çıkardığı seste, benim sesimi duyar gibi olun. Her damla, tertemiz bir nefes olsun siz de aşka giden."

Ağlamak kadar gülmek var yaşamda....

Duyguların en yoğun halini, özlemlerin en büyüğünü,

Sevdanın en zorunu istiyorum belki de.

Bir sen, bir de yağmur var hayatımda.”

 

Yağmur damlaları saçlarından kayıp, alnından kirpiklerine dökülür, gözlerinden, yüzüne dağılıp yanaklarını okşar, dudaklarına çarpıp, boynundan hızla kayıp ince gömleğini ve dantelli sutyenini ıslatır, göğüslerinin arasından süzülüp akardı.

Avuçlarımı yüzüne değdirir, parmaklarımı dudaklarında gezdirirdim. Utanır gibi olurdun kimi zaman, çekinir, gözlerini, gözlerimden kaçırırdın. Bazen de, utanç halini yağmura salmış gibi, hiçbir şeye aldırmadan, sımsıkı sarılırdın bana.

Islak saçlarını okşar, nemli dudaklarından öperdim.....

Ateşli, dolgun dudaklarından…

 

 Bu gece yalnızım....

Sen yoksun bu gece...

Bu gece yağmur var. Yalnız ağlıyorum ıslak camların önünde.

Gözyaşım yağmur damlası...

Bu gece ıslanmak istemiyorum.

Söyle yağmura, dinsin, yağmasın bu gece....

"…gözyaşını bilirim diyenlerin aslında bilmediklerini anlarsın bir gün ayrılıklarında hiç ağlamadıklarını görünce. Yeşili severim diyenlerin, sevmediklerini anlarsın bastıkları zaman bir ot parçası gibi yeşil çimenlere. Güzeli severim diyenlerin de, bir gün tokatladıklarında pembe ve masum bir yüzü,

yanıldığını anlarsın...."

 

Ben seni ne çok sevmişim yağmur damlası...

Seni ne çok sevmişim…

Yıllarca senin dilinden konuşmuşum,

Senin gözlerinle görmüşüm, senin yüreğince sevmişim, düşlerimi seninle büyütmüşüm.

Yorgun ve sonu gelmeyen özlemlerimi yağmur damlalarında beslemişim…

Oysa sen,

Teslim olmuşsun baskılara, yasaklara takılı kalmışsın

Yenilmişsin. Yenilgiler intikama dönüşmüş boş yere.

Gururun kırılmış, sen yıkılmışsın.

Her gün biraz daha akışı olmayan nehirlere dönmüşsün…..

Ben seni ne kadar çok sevmişsem,

Aramıza hep yağmurlar girmiş

Hep ıslak kalmış el ele tutuşan ellerimiz.

Gözlerine hep hüzün yerleşmiş.

Seni ne kadar çok öptüysem, o kadar uzaklara düşmüşüm.

Ayrı gecelerde hep sana ağlamışım. Yokluğun büyümüş,

Yalnız kalmışım. Ben seni, ne kadar sevdiysem

İncinen çocuk bakışlarında kalmışım.

Hep koşmuş, yetişememişim yol ayrımlarına.

Seni ne kadar çok uğurladıysam, o kadar çok beklemişim

Dönüşü olmayan yollarda...

 

Sen hep uzaklara gider olmuşsun.

Sonbahar ayrılık demek olmuş..

Ben senin,

Eylül gecelerinin ay ışığında güzelleşen yüzünün tutkunu olmuşum.

Fırtınanın önünde sürüklenip,

Saçlarına takılan bir kar tanesinde, yağmur damlası olmuşum...

 

Zordu bir tanem...

Hayatın gerçeğini düşlerinin ıslığıyla bestelenmiş,

Kanayan bir şarkıya dönüştüren yüreğinin atışlarını dinlemek...

O ıslığın seni götürdüğü yere kadar çekip gitmişsin sen.

Yankı seslerinde anlamışım seni kaybettiğimi.

Bağbozumu hayallerimde ıslak kalan düşlerim kurumamış

Ve sen yağmurda yürürken hep susar olmuşsun

El ele tutan ellerimiz ise hep ıslak kalmış

Dudaklarımızda bir garip yağmur şarkısı...

Ben sana tutkun,

Sen bahar yağmurlarına âşıktın.

 

Buğulu camlara resmini çizerdim, güneşle birlikte yok olurdun….

Koşarak gelsen, diyorum yağmurlu bir gecede,

Çocuk bakışların gözlerimde.

Ellerin ıslak, gömleğin ıslak, sarılsan boynuma.

Sımsıkı kucaklasam seni,

Usulca öpsem yağmurlu dudaklarından.

Ateşe kesilse birden üşümüş bedenin.

Ellerin sımsıcak olsa avuçlarımda.

Bu aşk hep sıcak kalsa…

"Boş ver" desen bana." Boş ver, yaşamak işte bu sevgilim."

Geri dönüşü olmayan bir yola çıksak birlikte.

Bir sen, bir ben, bir de yağmurlar olsa sadece hayatımızda.

Mutluluk ellerimizde olsa…

Doyulur mu yaşama?

Ama korkuyorum aramıza mevsimlerin girmesinden.

Korkuyorum sana geç kalmaktan.

Kaybetmekten korkuyorum seni.

 

Oysa aşk,

Her gün büyütmeli kendini ayrılıklarda.

Bu gece yağmur var.

Islak camların önündeyim....

Ya sen?

Sen neredesin yağmur damlası?

Yalnız mısın?

Yoksa

Bütün kadehlerin sana kalktığı

bir masada baş oyuncu musun bu gece?

Ödünç alınmış,

Yapmacık gülücüklerin karşısında mısın?

Sen neredesin yağmur sevgili?

Neredesin?

 Mustafa Çifci- www.mustafacifci.com

Kaynak: Bu eser Mustafa Çifci’nin “Aşkım Gözyaşı Oldu” adlı kitaptan alınmıştır. Her hakkı saklıdır. Yazarın yazılı izni alınmadan kopya edilmesi, çoğaltılması, dağıtılması, başka yerlerde yayınlanması 5846 sayılı fikir ve sanat eserleri yasası hükümlerince yasaktır. Mustafa Çifci

 
Toplam blog
: 297
: 523
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazılarında insanı derinden etkileyen yoğun bir duygusallık, hüzün, karamsarlık ve yalnızlık vard..