Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '08

 
Kategori
Tarih
 

Yahudilerin sürgün hayatı, Babil ve İspanya sürgünü.

Yahudilerin sürgün hayatı,  Babil ve İspanya sürgünü.
 

Mazlumiyetin Resmi


Babillerin eski Asur İmparatorluğu’na karşı intikam alma saldırıları M.S. 434 yılına tesadüf eder. Bu saldırılar sırasında esir alınanlar arasında Tora bilgisine sahip Yahudi din adamlarının çoklukta olması, Babil’de Yahudi cemaati olarak yaşamayı kolaylaştıracak alt yapının oluşmasını sağlayan Sinagoglar kurarlar. Daha sonra Babilleri yenen Pers Sasanileri Yahudilerin yurtlarına geri dönmesine izin verir fakat, orada ki yaşam standardının rahatlığı çok az sayıda Yahudinin geri dönmesine etken olur. Ancak M.S.500 yıla gelindiğinde durum değişir. Yahudi Cemaatının başı Reş Galusa’nın Hıristiyan misyonerlerle giriştiği gizli ilişki yüzünden idam edilmesini bahane ederek çıkarılan isyan işleri daha da kötüleştirir ve Perslerin Hıristiyan misyonerlere karşı başlattıkları mücadeleye Yahudileri’de dahil etmesi Yahudilerin huzurunu bozar ve yaklaşık binyılı bulan Babil hayatının sonu olur.

Diğer taraftan Babil’de Yahudi varlığını hedef alan bu kaos ortamında Müslümanların 7. yüzyılda Ortadoğu’yu fethetmesi Babil’deki Yahudi cemaatini rahatlattığı gibi umulmadık fayda ve yarar sağlamıştır. M.S.638 yılında İslam Halifesi Hz. Ömerin Hıristiyan işagali altında bulunan Kudüsi alması ve Kudüse yerleşmek isteyen Yahudilere izin vermesi Yahudiler adına iyi bir gelişme olması yanında Halife Ömer’in Babil’i aldıktan sonra Reş Galusa’dan ‘’Bustenay Ben Haninay’’ın tekrar Yahudi cemaatinin başı olmasına izin vermesi ve aynı zamanda İslamın Mazlumları koruyan emri gereği Hz. Ömerin, Bustenay Ben Haninay ile özel ilişkisi gereği Yahudi Cematini hoşnut tutma girişimi Yahudilerin rahat nefes almalarını sağlar. Müslümanların Yahudilere karşı bu hoşgörülü tutumu Yahudilerin Müslümanlar tarafında dünyanın başka yerlerinde fethedilen bölgelere göç etmelerine tercih nedeni olur, İspanya örneğinde olduğu gibi.

İslam orduları Avrupa’da giderek daha geniş topraklar fethederken Yahudiler, Müslümanların Avrupa’da kendileri için yeni fırsat kapıları açtığı düşüncesiyle, M.S. 711 Müslümanların fethettikleri İspanya ya yoğun bir şekilde göç ederler. Gerçekten de orada koşullar Yahudiler açısından o kadar iyidir ki günümüzde Yahudi aleminin yarısı Sefarad, yani “İspanyol” olarak bilinir. (Diğer yarısı daha sonra Aşkenaz, yani “Alman” olarak bilinecektir.) Müslüman İspanya’da Yahudilerle Yahudi olmayanlar arasında oluşturulan ortak yaşam tarzı o kadar ileri düzeylere ulaşır ki bazı Yahudi bilginlerin Arapça eserler vermesine neden olur. O dönemde Müslümanların Klasik bilimlere ilgileri olmasına rağmen Yunanca ve Latince bilmedikleri için Yahudiler bu eserleri Arapça’ya çevirerek boşluğu doldururlar. Diğer taraftan 10. yüzyıl’da İspanya’daki en iyi ve en ünlü doktorlardan birisi olan Hasday İbn Şaprut’un iki halifeye birden doktorluk yapması Yahudi bilginlerin sağlık alanında yaptıkları entellektüel katkıya örneklerden sadece birisi olarak görülebilir.

Müslümanların İspanya’daki Yahudilere özgürce çalışmalarına müsade etmesi İspanya’da gelişmekte olan İslam medeniyetinin inkişafına Yahudilerin’de katkıda bulunmasına zemin hazırlamış olur. Ziraat ve zanatta başarılı olan Yahudiler o zamanlar birbirleriyle doğrudan iletişim kuramayan Müslüman ve Hıristiyan alemi arasında ticarette tacir konumunda aracı olup ekonomik katkıdada bulunurlar. Bu durm Yahudileri Uzakdoğu, Ortadoğu ve Avrupa’ya hakim tacirler durumuna getirir. Yahudilerin Günümüzde kuyumculuk altın ve gümüş işlerinde, elmas tüccarları olarak tanınmaları o denem Yahudilerinin kendilerine tanınan imtiyaz ve avantajları iyi değerlendirmiş olmasının günümüze yansımalarıdır.

İspanya’nın Yahudi cenneti olma konumu Müslüman Berberi Hanedanı Almohatların 12. yüzyılda iktidara geçmesiyle tehlikeye girer. Almohatlar güney İspanya’yı ele geçirdiğinde Yahudilerin kendilerine sağlanan imtiyazı kullanarak, Hıristiyanları Müslümanlar aleyhine haçlı seferleri için kışkırttıkları haberini alınca Yahudilere üç seçenek sunulur: İslam’ı seçmek, ülkeyi terk etmek, ya da fitne fesat çıkarmaya devam ederek ölümü göze almaktır, bu seçenekler. Yahudilerin Müslümanlar aleyhine Haçlı Seferi liderlerinden Fransız asilzade Godfrey de Bouillon’la görüşme yaptığı Yahudi kaynaklarınca’da tescil edilmiştir. Bu konu Yahudi tarih kitaplarında, Godfrey Kutsal Topraklar’ı Müslümanların elinden almak için Haçlı Seferi’ne çıkarken “Raşi ona başarılı olacağını fakat, geri dönerken yalnızca iki atla geri döneceğini söyledi” şeklinde yer alır. Buna karşı Godfrey, Raşi’nin kehaneti yanlış çıktığı takdirde onu öldüreceğine ant içti, yemin etti kaydıyla geçen örnegi vermekle iktifa edeceğim.

Haçlı Seferleri kısmen Müslümanların Yayılmasını durdurmak maksadıyla başlatılırken, kısmende bir başka yönden önemli olan bir hususu bertaraf etmenin Avrupa’da artan nüfus ve toprak isteyen şövalye ve asilzadelerin hırslarını tatmin etmenin bir yolu olarak görürlür. Haçlı seferleri için kilsenin gösterdiği en önemli mazeret ise, Kudüs’te 4. yüzyılda Konstantin’in annesi İmparatoriçe Helena tarafından İsa’nın çarmıha gerildikten sonra gömüldüğü yer olarak bilinen yere yaptırdığı “Kutsal Kabir Mabedinin” Müslümanlardan geri alınması olarak açıklanır. (Haçlılar tarafından yeniden inşa edilen bu kilise bugün halen ziyarete açık tutlmaktadır.) Ayrıca Yahud’ler’n kışkırttıkları bu ilk Haçlı Seferi’nde silahın geri tepmesi sonucunda Yahudilerin yaklaşık %30’nun katledildiğinin kayıtlara geçitiğini görmekteyiz. 1095-1099, Birinci Haçlı Seferinde Kudüs Müslümanlardan alınır, şehirdeki tüm Müslüman ve Yahudi halkı kılıçtan geçirilerek, Haçlı idaresi altında Yeruşalayim Latin Krallığı kurulur. İkinci Haçlı Seferi sadece Türklere yöneliktir 1147-1149, Hıristiyanların Türklerin eline geçen toprakları geri alabilmeleri için örgütlenir fakat, başarısızlıkla sonuçlanır. Üçüncü Haçlı Seferi, 1189-1192, Mısır Sultanı Selahaddin’in Kudüs’ü yeniden ele geçirmesinden sonra örgütlenir. Kral Aslan Yürekli Rişar’ında katıldığı bu sefer başarısızlıkla sonuçlanır. Dördüncü Haçlı Seferi, 1202-1204, Romalı Papa’nın hakimiyetini kabul etmeyen ve Yunanca konuşan Doğu Ortodoks Hıristiyanları tarafından işgal edilmiş olan Konstantinopolis fethedirlir. Beşinci Haçlı Seferi, 1217-1721, Mısır’a yöneliktir fakat başarısızlıkla sonuçlanır. 13. Yüzyıl ve sonrasında Müslümanlara yonelik dürt haçlı seferi daha gerçekleştirilir fakat, başarasızlıkla sonuçlanır ve Acco’daki son Haçlı kalesi de düşer. Haçlı Seferlerini çok kısa ve öz bu şekilde özetledikten sonra Yahudi kışkırtması ilk Haçlı seferinin kurbanlarının yine Yahudiler oluduğunu belirtmeliyiz.

Batıda Orta çağ karanlığında, Kilisenin imparatorluklar üzerinde büyük bir nufusa sahip olduğunu tarihi vesikalardan takip edebilmekteyiz. Bu konuda Oxford’un ünlü tarihcilerinden Henry Phelps-Brown Egalitarianism and the Generation of Inequality (Siyasal ve sosyal eşitlilik ve eşitsizliğin doğuşu) adlı eserinde Kilisenin İmparatorluk üzerindeki nufusunu açıklarken: Kilise tektanrıcılığı temsil ve tekmil ederken kendisini eski Helenci pağan eğilimlerden kurtaramadığı gibi, artan para ihtiyacını klarşılamak için Feodal serfler ve Yahudi tacirlere elaçmış olup, Yahudi kışkırtması Haçlıseferleri düzenleme gibi yanlış bir yol tercih etmiştir şeklinde açıklar.

Bir sonra’ki konu başlığımız “Yahudilere uygulanan İspanya sürgünün gerçek yüzü” olacaktır.

Metin YAZAREL

 
Toplam blog
: 65
: 3015
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji bölümü  terk. Hollanda'da ikamet etmekte. Hollanda'da ..