Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '09

 
Kategori
Güncel
 

Yahya Çavuşlar

Yahya Çavuşlar
 

Ezineli Yahya Çavuş Abidesi.


Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuştular,
Tam üç Alayla burada gönülden vuruştular,
Düşman Tümen sanırdı bu şaheser erleri,
Allahı arzu ettiler, akşama kavuştular.

Vali Namık Memik

Çanakkale Deniz Zaferi’nin en önemli kahramanlarından “Yahya Çavuş” ve emrindeki 67 kahraman asker için söylenmiş bir dörtlüktür bu. Bir avuç insanın yaptığı kahramanlığı ne güzel anlatıyor.

Savaşlarda “rütbesi küçük, kendisi büyük” o kadar çok kahraman vardır ki; bu kahramanların hayat hikayeleri, gösterdikleri kahramanlıklar hep ilgimi çekmiştir.
Erzurum’da “Nene Hatun”.
Havranlı ”Koca Seyit”.
Burhaniyeli “Borazan Çavuş”.
Edremit, Yenice ve Biga’da başarılı çalışmaları olan Kuvayı Milliye Kahramanı ”Hamdi Bey”.Bu kahramanlardan öne çıkanlar…
Binlerce isimsiz kahraman var bu güzel vatanımızda.
Gerçekten “BU YURDU BİZE VERENLER” ve de “BORÇLU OLDUKLARIMIZ.”
Bu kahramanları Çanakkale’nin bütün köylerinde bulabilirsiniz.
Merak ediyorsanız, şöyle bir etrafınıza bakın. Bu kahramanlardan birisini, mutlaka yanı başınızda bulacaktır. O kahraman sizin, dedeniz, amcanız ya da dayınızdır.

“Çanakkale Şehitler Abidesi’nin” altında bir müze vardır.
Giderseniz müzede “ibret verici” savaş hatıralarını görebilirsiniz. Abidenin önünde, yüzünüzü Ege Denizi’ne doğru dönüp, sağ tarafınıza bakarsının küçük bir “koy” görürsünüz. Denizden karaya çıkmak için en uygun yer burasıdır. Bu koyun adı: ”ERTUĞRUL KOYU’dur.”
25 Nisan 1915 tarihinde bu koya gelen iki düşman gemisi, çıkartma yapmak ister. Buradan karaya çıkıp “Gelibolu Yarımadası’nı” ele geçireceklerdir. Bu bölgeyi 26.alayın 3.taburu korumaktadır. Düşmanların saldırısı sonucunda Tabur Komutanı Mahmut Bey ve asteğmen Hüseyin Bey şehit olmuşlardır. Taburun komutası, “Yahya Çavuş’un” eline kalmıştır. 67 arkadaşıyla düşmanı yerine mıhlayan Yahya Çavuş; gemilerden karaya çıkmak isteyen düşman askerlerinden 3000 kadarını yok edip denize dökmüştür. (Denizin renginin kırmızıya döndüğü söylenir.) ”Ertuğrul Koyu’da” yapılan bu savunma ile “2 günlük bir zaman” kazandırılmıştır, Türk Ordusuna. Savaşın kaderi işte bu “iki günlük” zamanda düğümlenmiştir.
Yahya Çavuş emrindeki bu kahramanlar, akşam olup karanlıkta, aç susuz ve cephanesiz kalınca birer birer şehit olmuşlardır. Düşman askerleri, bu siperlere girdiğinde, kendilerini “48 saat” oyalayanların 62 kişi olduğunu görünce şaşkınlıklarını gizleyememişlerdir.
Yahya Çavuş, bu savaşta kopan bacağını tüfek kayışı ile bağlayıp, birkaç arkadaşı ile birlikte yaralı olarak “Alçıtepe” eteklerine kadar gitmiş ve orada şehit olmuştur.
Ezinelidir Yahya Çavuş. Balkan Savaşına ve başka cephelerde de savaşmış. En son Çanakkale’ye gelmiş. 28 yaşında “öz vatanında” şehit olmuştur.
Düşünelim. 24 saat. 48 saat. Hayatımızda çok uzun bir süre midir?
Evet. Çok uzun bir süredir. Eğer farkına varırsanız. Yaşadıklarınızın geçmişinde, zamana bağlı yaptığınız işleri bir düşünün. Bir dakika size bazen asır gibi, bir saatte bir saniye gibi gelmiştir.
Güneşin iki kere doğması ve batmasıdır.
Bir çiçeğin açma veya solma zamanıdır.
Bir kuş yavrusunun uçma zamanıdır…
Çok şeydir 48 saat…
Bir vatanın “KURTULMA” zamanıdır.
“Yahya Çavuş” ve arkadaşları bu zamanı öyle kullanmışlar ki; hayatlarını vermişler bu vatanı satın almışlar. Her şeyin bedelini “Çanakkale’de” ödenmişler.
Bize bu güzel vatanı, canlarını vererek armağan edenlere layık olmak için neler yapmalıyız? Ya da ne yapıyoruz?
18 Mart günü geldiğinde Çanakkale’ye mutlaka gidip, ”Şehitler Abidesi’ni” ve “Yahya Çavuş Abidesi’ni” ziyaret ediniz. Abidenin önüne oturup 5 dakika denize bakıp düşünün. Kendinizi Yahya Çavuş’un yerine koyun. “Bende Yahya Çavuş ve arkadaşları gibi yapabilirim.” diyebiliyor musunuz? Bende, “20-25 yaşında bu vatan için ölebilirim” diyebiliyor musunuz?
Cevabınız: “YAPABİLİRİM” ise sorun yok. Hepimiz hala bu vatan için şehit olmayı göze alabiliyorsak, sorun yok. Yurdumuzun bazı bölgelerinde, sırası gelenler “ŞEHİT” olma görevini, bu gün bile hala yerine getiriyorlar.
Bizler geçmişten dersler çıkarıp, geleceğimize yön vermeliyiz.
Bir gerçek ki: “En büyük Çanakkale Kahramanı, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün” dediği gibi:
“Türk Çocukları ecdadını (Atalarını) tanıdıkça ve O na sahip çıktıkça yine çok büyük işler yapacaktır
Medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi parlayacak ve tarih sayfalarına yine Türk adı ile yazılacaktır."
Bizler, yediden yetmişe 18 Mart 1915 te büyük bir zaferle sonuçlanan “Çanakkale Deniz zaferi’nden” kendimize dersler çıkarmalıyız.
Umutsuzluğa kapılmadan, yılmadan, bıkmadan bilimde, sanatta, sporda kısacası her alanda; bilimde ve sanatta üzerimize düşen görevi yerine getirmeliyiz..
Hepimiz Yahya Çavuşlar gibi şehit olamayız. Seyit Onbaşılar gibi 300 kiloluk mermiyi kaldıramayabiliriz.
Hepimizin birey olarak yapmamız gerekli işler ve görevler var. Üzerimize düşen görevleri yapalım. En iyisini yapalım. Bu yeter.

Elimizden geldiği kadar yapalım.
Öğrenciysek; “En iyi öğrenci” biz olalım.
“En iyi öğretmen”, “En iyi Doktor” “En iyi çiftçi”, ”En iyi sporcu” “En iyi… En mükemmel…
İşte o zaman hepimiz bir “Yahya Çavuş” oluruz.
Tembel tembel oturup, “Yaya Çavuş” olmak bize yakışmaz.

“Elinde bir buğday tanesi, kalsan da sakın üzülme.
Düştüğün yerde başaklar dolusu tarlalar kalır.” (Ş.ODABAŞI)

İşte; bu vatan için yere düşüp, şehit düşenlerden bizlere ; “BAŞAKLAR DOLUSU TARLALAR” kaldı. Yeni tarlalarda, yeni başakları bizler yetiştirmeliyiz. Bu vatan çiçek bahçesi olmalı.
Bu vatan için çalışmış, savaşmış, (bilimde, ilimde, sanatta, sporda) şehit olmuş bütün kahramanlarımızı gazilerimizi şükran ve minnetle anıyorum.
Herkesi, Çanakkale’yi görmeye davet ediyorum.
Bir gün mutlaka, Çanakkale’yi görmelisiniz.
Gelin, görün, yaşayın.

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..