Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '11

 
Kategori
Siyaset
 

Yakın gelecekte Dünya'yı bekleyen ekonomik ve siyasi gelişmeler

Yakın gelecekte Dünya'yı bekleyen ekonomik ve siyasi gelişmeler
 

Kıbrıs Adası siyasal ve Ekonomik savaşın tam ortasında olan yerlerden biri. Rumlar 12 Parselde gaz üretmeye başlayacaklar. İnternette Piri Reis için ise 50 kg Balıkla döndü diye nette dalga geçiliyor.


Dünya'yı ve Türkiye'yi Bekleyen Siyasal, Ekonomik Gelişmeler Nelerdir?

Baş döndürücü bir gündemle haberlerin biri geliyor biri gidiyor. Somali bir kaç hafta önce gündemin tepesindeydi şimdi sanki Somalide açlık bitmiş gibi hiç gündeme gelmiyor. İyi ki Ramazan vardıda medyanın aklına Somaliyi haber yapmak geldi. 

İki milyon kilometre karelik ozon tabakası deliği dünyada açlığın artmasına paralel büyümekte, birilerinin fakirliği korkunç artmaktayken dünyayı yöneten 10 adet petrol ve araba şirketinin karları da gittikçe büyümekte. Şartlar ve durumlar Firavunun dönemine, Sezar'ın zamanına ve Mekke'ye İslam gelmeden önceki vaziyete dönmüş durumda. Paylaşımda adaletsizlik hiç bukadar büyük olmamıştı. 

Düşene kimse yardım etmiyor. Faiz servetin belli ellerde kalmasını sağlarken üretim ve tüketim akış hızına zarar veriyor ve ticarete yardım edermiş gibi görünsede baltalıyor. Kapitalizm sizin hangi aileden olduğunuzu çok önemli kılıyor. (İslam Miras hukuku, zenginler öldüğünde mirastan fakirede verilmesi gerektiğini emreder).

Kapitalizm, serbest piyasa adı altında sömürüsünü ve dünyayı yok etmeye devam etmekte, bu yok oluştan sadece Kuzey Buzları, foklar, kutup ayılar, Antartika'nın penguenleri payını almıyor fakat aynı zamanda Brezilya Yağmur ormanlarıda yakında çöle dönerek yağmurlarda payını alıyor. Elbette bunların korkunç siyasal ve ekonomik sosyal yansımalarını yaşarsak göreceğiz.

Çin ve Hindistan o korkunç nüfusları ve ucuz işgücü ile dünyanın yeni üretim üssü ve süper güçleri olma yolunda. Genç aktif eğitimli yüzmilyonlarca elemanı durmadan çalışıp üretmekte. Rusya, AB, ABD ise azalan nüfusları ile gittikçe daha çok demografik bunun sonucu ekonomik ve siyasal sorunlarla başetmeye çalışacak. (Rusya fedrasyonu 50 yılda 20 milyon nüfusunu kaybedecek ).

Türkiye sürdürülebilir ve kabul edilebilir normal nüfus artışını koruyabilirse  (ki bu Batı Türkiye'de mümkün değil) ekonomik olarak yakaladığı trendi devam ettirebilir (Bu yüzden Başbakan 3 çocuk istiyor tabi mevcut aileler hızla boşanıp çocuklar ortada kalmazsa).

Türkiye'ye Batı'nın desteği, AK Parti'nin ne oranda demokrasi, insan hakları vb değerleri Kuzey Afrika, Orta Doğu, Kafkasya ve Balkanlara taşıma becerisi ve performansına bağlı. Çünkü Batı'nın Türkiye'yi ve AKParti'yi desteklemesi tamamiyle AK Parti'nin yüklenmiş olduğu bu misyonun başarısına bağlıdır.  bu misyon başarısız olursa IMKB'nin çöktüğüne şahit olabilirsiniz.

Bu misyon, Demokrasi, İnsanhakları, jakobenleşmemiş Laiklik değerlerinin MISIR, LİBYA, YEMEN, FİLİSTİN ve ilerde SURİYE'ye, Lübnan ve İran'a taşınması ve modern parlementer demokrasinin yerleşmesi konusudur. Bu itibarla, şu an Sayın Başbakan Erdoğan'ın üzerine almış olduğu bu zor görev hem Türkiye'nin hem bölge halklarının hemde Batı'nın çıkarlarıyla ilk defa bu kadar örtüşmektedir. 

İran, Venezuella, Rusya, Çin, Brezilya, Kuzey Kore bloğu hem Orta Doğu'da, hem Kuzey Afrikada Arap Baharı ve sonuçları sonrasında büyük bir darbe almıştır. En büyük darbeyi Kaddafi gibi bir müttefik gittikten sonra Suriye'de Hafız Esad gidince alacaktır. İkinci büyük darbeyi ise Lübnan'da Suriye aracılığı ile İran'dan destek alan Lübnan Hizbullah'ına silah desteğinin kesilmesi ve Güney Lübnanın BATI ŞERİALAŞTIRILMASI ile Lübnan'a vurulacaktır. Bunun başarısı için İran'in önce bölgedeki radikal fonksyonu bitirilip sonrada yukarda saydığım blogta enerji gediği açmak ve ÇİN'e darbe indirmek için İran'a vurulmaya çalışılacaktır.

Şimdi sorun burada şu; Totaliter ve baskıcı ama anti emperyalist duran (Brezilya ve Hindistan hariç) BRIIC ülkelerimi desteklenmeli yoksa zulmden kurtulması ve halkı özgürlük bekleyen bu ulusların çağrılarına detsek mi verilmeli?

Bu konuda herkes eminim çeşitli nedenlerle kendi kampını belirlemiştir. Fakat adalet, vicdan ve merhamet Batı ve Doğu Bloklarının her ikisininde hataları ve doğrularının olduğunu ve herkesin kendine çeki düzen vermek zorunda olduğunu bize söylemekte. Dünya acil olarak birleşmek ve Ozon tabakasındaki deliğin kapatılmasına uğraşmak zorundadır. Gökyüzü çatlıyor (Önce küresel ısınma sonrada Uzayın -273 derecelik soğukları bizi bekliyor) hala biz birbirimizle didişiyoruz.

Yakın gelecekte Doğu Akdeniz'de Türkiye ve Eski Müttefiki İsrail arasında sıcak deniz çatışması olacağını ve bu çatışmada Türkiye'nin İsrail'e ait (büyük ihtimalle bir gemi olabilir) bir unsura taciz sonucu cevap verip İsrail'den Mavi Marmara'nın küçük çaplı bir öcünü alacağını hissediyorum. Bu çatışmanın 3. Dünya savaşı çıkaracağına hala inanmıyorum. Hatta bu cevap veriş İsrail'in Hükümetinin de değişmesine yol açabilir.

Bu ders verme konusu Türkiye'nin elini hem iç kamu oyunu rahatlatmak hemde Arap dünyasında Türkiye'nin öncü rolüne inanılmaz destek olacaktır. Tüm dünya kriz içindeyken Türkiye ihracatını çok daha fazla arttırabilecektir. 

Şayet Türkiye, yeni demoktarik Halk odaklı anayasasını hızla oluşturabilirse görüntüsü çok daha parlak olacaktır.

PKK ve BDP ise gerçekten Öcalan'a saygı duyup duymadıkları bu anayasanın onaylanması ve baştan beri Öcalan'ın da vurgusunuda yaptığı Demokratik Cumhuriyet modeli gerçekleştirilmesinden sonrada ne tutum takınacakları önemli.

Tutumları konusunda ben umutsuzum, zira Kürt halkının sorunları demokratik anayasayla çözümlense bile İsrail Türkiye'de PKK aracılığı ile Müslüman İsrail olacak olan Kürdistan'ı kurup başına kendilerinden bir Kürt yahudisini getirene kadar mücadele edecektir.

Bu anayasa, halkın meşru zeminde ayrılıkçı harekete karşı mücadelede demokratik devletten yana olmasını sağlayan en önemli vicdani sebep olacaktır. İleride Ahmet Türk gibi demokratik kafa yapısında olan kişilerin birlikte yaşama modelini destekleyenlerin bağımsızlığa gitmek isteyen duygusal kırılma yaşamış genç ayrılıkçılarla yol ayrımınıda fikirsel çatışmalarına yol açacaktır.

Bu yüzden Kürt sorununu çözmede Anadolu halkına karşı ön yargısız davranmak ve Halkın beklenti ve talepleri doğrultusunda eşit ve özgür bakış açısı çok önemlidir. Yoksa dağ fare doğurur ve Anayasa fırsatı kaçar. Anayasa halkçı olmazsa duygusal kırılma, hayal kırıklığı ülkede kaosu dahada sürükler ve ülke duygularda yaşanan ayrılıkların topraksal realitesiyle yüzleşerek iç savaşa doğru gider. Sivil iç savaş ise gücü gücü yetene oluverirse ülke yaşanmaz bir yer haline gelir ve Türkiye 1990lı yılların kendini ilerici sanan kazan kaldırmacıların karanlık çağına dönüverir.

Gerçekten zor bir süreç, zor bir durum fakat bu süreç Mecliste grubu olan Partilerin samimi ve yoğun çalışması ile başarıyla atlatılarak ülke inşallah hak ettiği Adil, Halkçı, Eşitlikçi, İnkarcı olmayan, eğer bir vurgu yapılacaksa tüm unsurlarada vurgu yapan, Alevi, Kürt, Başörtülü, Başörtüsüz, Ateist, Müslüman, Roman herkesin sahipleneceği bir ANAYSAYA kavuşur. Bu olmazsa işte o zaman ülke mahvolur ve tekrar çeteler, mafya, darbeciler ve derinciler kazanır. 

AK Parti, CHP, MHP ve BDP uzun ve aralıksız çalışmalarda bulunmalılar ve müzakereden kaçmamalılar, karşılıklı empatik ve anlayış çizgisinde olmalılar. Bunu sırf oy aldığı kitlerin isteği için değil Anadoluda yaşayan tüm insanlar için yapmak zorundalar.

Bir okurum bana neden bir gazetede köşe yazısı yazmadığımı ve blogta yazdığımı sordu? Bunun cevabı çok basit. Blogta yazmanın en büyük avantajı bağımsızsınız ve medya patronlarını veya birilerini memnun etmek için yalakalık yapmak zorunda değilsiniz. Köşe yazarları ise çoğu bilgi verme ve adaleti üstün tutma amacından ziyade yönlendirme, hatta bazen gerçeklerin üzerini örtme amaçlı yazı yazarlar. Blog yazarlığı ücretsizdir, para almazsınız samimi ve içinizden geleni ortaya dökersiniz, ama köşe yazarlığı ise sizin ekmeğiniz olur ve ister istemez birilerinin emrine kaleminizi vermek zorunda kalırsınız. Çoğu zaman hissettiğinizi ve düşündüklerinizi yazamazsınız.

Saygılarımla

A. Özcimbit

 
Toplam blog
: 722
: 3755
Kayıt tarihi
: 23.01.09
 
 

A.Ü İktisat Fakültesi mezunuyum, daha önce Kazakistan ve Hollanda'da eğitmenlik ve tercümanlık iş..