Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '11

 
Kategori
Siyaset
 

Yaklaşan seçimler ve demokrasimiz

Yaklaşan seçimler ve demokrasimiz
 

12 Haziran Seçimleri düğümlenmiş birçok sorunun çözüm anahtarlarını içinde taşıması itibariyle son derece önemli bir toplumsal viraj olarak değerlendirilmelidir. 

Seksen yıllık cumhuriyetin asıl egemenleri iktidarlarını sürdürecek aygıtlarını kaybetmiş, Ulus-devlet paradigmasını“Ilımlı İslam” çizgisi önderliğindeki hareketin dünya egemenlerinden aldığı güçle dönüştürme süreci yaşanıyor. Arap dünyası mutlak diktatörlüklerini kısa süre içinde, parlamenter görünümlü, batıyla uyumlu otoriter demokrasilere dönüştürerek bir macera coğrafyası olmaktan kurtulacaklardır. Bu anlamda Türkiye’nin örnek gösterilmesi tesadüf değildir. Ve Türkiye’nin de bir maceraya sürüklenmesi beklenmemektedir. Yani otoriter demokrasi yöneticileri değişebilir fakat totaliter bir yönetime gidişin uluslar üstü bir dayanağı yoktur. AB liderlerinin “Ayrıcalıklı ortaklık” bakışını da bu çerçevede görmek lazım. – AB standartlarında bir demokrasiye ulaşması mümkün olmayan bir Türkiye- 

Otoriter demokrasinin yönetici elitleri değişirken çıkacak sorunlar. 

İki yüz senelik yenilikçi-gelenekçi çatışması cumhuriyetle birlikte geleneksel yapının yönetimden tasfiye edilmesine rağmen, geleneksel değerler halkın büyük bir çoğunluğunda yaşamaya devam etmiştir. Nitekim Cumhuriyetin Kurucu eliti ilk demokrasi denemesinde de iktidarı kaybetmiştir. Bundan sonra seçimle iktidar olma şansı olmayan kurucu elit, rejimin kazanımlarını korumak amacıyla seçilmişlere iktidarı tam olarak vermeyen mekanizmalarla denetimini sürdüre gelmişti. Genel olarak “Askeri Vesayet” olarak adlandırılan bu otoriter yönetim biçimi AB uyum yasaları sayesinde önemli dayanaklarını yitirerek, güçlü bir halk desteğiyle gelen AKP tarafından sekiz yıl içerisinde etkisizleştirilmiştir. Otoriter Demokrasimizin asker bürokratları tasfiye edilmiştir. Ancak bu kez gücünü halktan alan yeni elit kendi kurumlarını geliştirerek otoriter giderek de totaliter eğilimleri ile yönetimlerini oluşturmak istemektedirler. Nasıl mı? 

Askeri Vesayet rejimi ideolojisini Aydınlanma düşüncesinden almaktaydı. Yenilikçi, gelişmeci ve batılı değerlerden yola çıkarak tek sesli, anti-demokratik bir çizgiye ulaşıldı. Referanslarını ilahi vahiye dayandıran düşünceler daha baştan otoriter bir zihniyetin temsilcisi olduklarını kabul etmeliyiz. İslam siyasal bir dindir. Samimi bir Müslüman iktidara geldiğinde dininin gereklerini yerine getirmek zorundadır. Bunlar çevremizdeki İslam ülkelerinde uygulanan kurallardır, bizde uygulanamamasının tek nedeni toplumda bu uygulamalara karşı çıkacak bir kitle olmasıdır. Gidilecek yer aynıdır, yol farklıdır. O halde siyasal İslamcı bir partinin otoriter demokrasimizi totaliter yapmak dışında bir alternatifi yoktur. Önce geleneksel seçmen kitlesini daha fazla artırmak, devletin ideolojik aygıtlarını kullanarak yeni nesiller yetiştirmek, cemaatler aracılığı ile dikey ve yatay örgütlenmek, devletin tüm kurumlarını ele geçirmek, mevcut devlet baskısı ile muhalefeti yok etmek ve giderek tek sesli bir toplum inşa etmek. Bu tek sesli toplum inşası sürecinde halk desteği önemli bir yer tutmaktadır. 

Yaklaşan seçimler mevcut otoriter eğilimlerin güçlenmesine ya da gerilemesine yol açacak olmasından dolayı çok önemlidir. 

12 Haziran seçimlerinden sonra anayasa hazırlayacağını söyleyen AKP’nin % 40 ların altında oy alması tek başına anayasa hazırlayamamasına yol açacaktır. Erdoğan’ın başkanlık beklentisini de bertaraf etmenin tek yolu AKP’nin %40 ların altında oy almasıdır. Bu aynı zamanda otoriter eğilimlerin zayıflamasını da doğuracaktır. Güçlenen bir AKP ise demokrasi adına büyük sorunlara ve totaliter demokrasinin geri dönülmez virajlarından en önemlisinin aşılması anlamına gelecektir. Burhan Kuzu’nun Tayyip Erdoğan emriyle hazırladığı anayasa ve kısa süre sonra da olağan üstü yetkilerle donatılmış Başkan Tayyip Erdoğan Türkiye’sini tahayyül edelim.-Bülent Arınç ve Abdullah Gül’ü dahi ürkütecek senaryo- 

Demokrasi güçlerine düşen en büyük görev AKP’nin bu otoriter özelliklerini vurgulayıp, liberaller tarafından meşrulaştırılmaya çalışılan, üstü örtülen, hatta demokratikmiş gibi gösterilen gerçek yüzünü deşifre etmektir. 

Otoriter Demokrasinin oyun bozucusu Kürt hareketi, geniş halk kitlelerinin desteğini aldıkça meşruiyetini dost düşman herkese kabul ettirecektir. Kürt meselesinin demokratik çözümü için bağımsız adayların güçlü bir şekilde parlamentoya girmesi önemlidir. Savaşın durması, Kürt halkının yeni kazanımları uzun bir zaman diliminde de olsa Türkiye demokrasisini otoriter özelliklerden kurtaracaktır. 

Yeni CHP’nin %30 üzerinde oy alması parti içindeki yenilikçileri cesaretlendirip CHP’yi demokrasi güçlerine yaklaştıracaktır. Batılı bir sosyal demokrat hareket AB yolundaki Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu demokratikleşmeye katkı sağlayacaktır. 

 
Toplam blog
: 29
: 1638
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1958 Erzurum doğumluyum. İ.Ü.Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunuyum. İstanbul'da yaşıyorum. ..