Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '20

 
Kategori
Tarih
 

Yalakalığın Tarihi

Doğu saraylarında halife ve sultanları, devlet ileri gelenlerini meclislerde, güldürüp eğlendiren İslam dünyası yalakaları (dalkavuk) için 1000-1500 yıllık bir tarihten söz edilebilir. Adını tarihe yazdıran ünlü yalakalar, Harünürreşid (786-909) çağında yaşayan Eşebi Temma ve Ebül-Hasan Halil’dir. Yalakalığın bir meslek olması için Halife Mütevekkil (847-861) zamanı gösterilir. Bu çağın en ünlü yalakası Ebü’l-Enhas’tır. Söylentilere göre Mütevekkil’in sarayındaki Ebbadei, Muhannes adlı yalaka, karnına bir yastık bağlayarak halifenin önünde Hz. Ali’nin taklidini yaparmış. Yalaka (Dalkavuk) deyimi, Gazneli Mahmud’un (997-1030) çağdaşı ve yalakası Telhek’in adından Türkçeleşmiş de denir. Gazneliler çağının en tanınmış yalakası ise Ebülfe-varis’miş.

Yalakalık kavramına Türk tarihinde ilk olarak Oğuz Kaan’ın Türk Milleti için yaptığı duada rastlanmaktadır.  

“Ulu Tanrı, Türk Milletini  lafçı değil, elinden iş gelir insanlardan et.

Sana hepsinden çok yalvardığım şudur: Türk’ü Yalakalıktan kurtar. Yalakalık emsali vasıtalara zengin olmaktan koru! Türk’e kötü para hırsı verme! Yalakaları yok et!

Batı Asya’nın çoğunu ele geçiren Moğol hükümdarı İlhanlılar’ın kurucusu Hülagü’nün İran ve Batı Ülkelerine genel vali olarak atanması üzerine, Batı Moğol orduları kumandanı Baycu Noyan yerinden ayrılmak zorunda kalarak, Anadolu’ya gelmeye karar verdi. Baycu’nun askerleri aileleri ile birlikte Anadolu’da sürekli olarak oturmak üzere yola çıktılar. Moğollar Kösedağ savaşından sonra ilk defa  askeri bir güç ile Anadolu’ya geliyorlardı. Selçukluların Moğol beylerinin sonu gelmez isteklerine katlanmaları çok zordu. Selçuklu sultanı Keykavus, Moğollara karşı koymak için hazırlık yaptı. Ancak orduya komutanlık etmekten korktu. 1256 yılında Selçuklu ordusu, Konya Aksaray arasında Sultan Hanı yakınında ağır bir yenilgiye uğradı. 1257 yılında Baycu, Bağdat seferi için Anadolu’dan ayrılınca Keykavus Hülagü’nün yanına giderek kendisini af etmesini istedi. Selçuklu hükümdarı kendisini af ettirmek amacı ile Hülagü’ye sunduğu bir çizmenin tabanına kendi resmini yaptırmıştı. Türk tarihinde yalakalık yapmanın ilk örneklerinden bu davranış oldu.  

Halil İnancık, ‘Patrimonial Devlet ve Sanat Üzerinde Sosyolojik Bir İnceleme’ alt başlığı ile ‘Şair ve Patron’ adlı eserinde; üzerinde koruyucu tavrı bulunan hükümdarların özellikle dönem şairlerinin ortaya koydukları eserlerde kendilerini hissettirdiklerini belirtir. “Patrimonial devlette her türlü nimet ve mertebe, yalnız ve yalnız hükümdardan kaynaklandığı için buna erişmek isteyen namzetler arasında kıyasıya bir rekabet, haset, entrika ve yaltakçılık egemendi ve toplumun ahlakını ya da ahlaksızlığını oluştururdu. Osmanlı Vekayinameleri ve Şua’ra  Tezkiyeleri bu acımasız rekabet ve çekişmelerin hikayeleriyle doludur.” İnalcık, Osmanlı klasik şarileri üzerinde etkili olduğunu söylediği patronaj sisteminde, koruyan ile korunan arasındaki koruyucu tavrı belirleyen ilişkileri de irdeleyerek şu soruyu soruyor, “Bu arada ilişkide patron kurduğu kişiye nasıl ihsanda bulunuyor?” İnalcık buna cevabını şu sözlerle vermektedir: “Bir eser veya kaside yazar sahibine, patronun inayeti türlü biçimlerde kendini gösterir. Sultan mesleğine göre, münşi ise katiliğe, ulemadan ise müderrislik, kadılık gibi bir ilmiye mansıbına veya vakıf hizmetine tayın eder; asker ise tımar, zeamet veya hassına teraki verir. Kaside sunan şairlere cai’ze, çoğu zaman gümüş akçe (nadiren altın sikke) olarak ve yünlü veya ipekli hi’lat verilirdi. Divan dilinde ulema ve şairlere yapılan para bağışına, in’am, ca’ize hil’ata came denir. Genelde ca’ize, 1000 ila 3000 akça (20-60 altın) arasında değişirdi.”

Osmanlı kültürüne özel yalakalık, ortalama bir zamanlama ile III. Murad’dan (1574-1595) II. Mahmud’a (1808-1839) 260 yıllık süreçte olagelmiştir. Tanzimat öncesi evrelerde yalakalara rağbet zirvede olmalı ki yalaka esnafı, locası, kahyası, öyküleri, ellerini eteklerini öptükleri sultanları, kibarları, zenginleri kapılarını çaldıkları saraylar, konaklar, dip bucağında oturdukları meclisler hep vardı.

Evliya Çelebi’den Ercüment Ekrem Talu’ya kadar birçok seçme yazar, ünlü yalakaların yaşam öykülerini, kimlere yalakalık ettiklerini, anekdotlarını kaleme alabilirlerdi. Yazık ki bu içerikte kaynaklardan yoksunuz. Seyfeddin Özege’nin, eski harflerle basılmış Türkçe Eserler Kataloğu’ndaki 23 bin kitap künyesi arasında “Dalkavukname” adında tek bir kaydı var. Vasilaki Türkçeye çevirmiş ve 1870’te basılmış. Belagatçı Samsatlı Lukianos’un (125-192’ye doğru) eseri. Bu kitap zamanın durumu ile manidar benzerlikler ve ahlaki eleştiriler içermektedir.

Ne yazık ki insanlık tarihi kadar eski olan yalakalık davranışı, eskiden çok fazlası ile günümüzde de Anadolu’da yoğun olarak devam etmektedir.

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..