- Kategori
- Deneme
Yalan söylemek üzerine…
Eskiden yalan söylemek aşağılık bir davranış biçimiydi… Utanırdı insanlar söylediklerinden ve yüzleri kızarırdı mahcubiyetlikleri içinde… Şimdi bakıyorum da, bir pişkinler bir pişkinler ki, hiç sormayın… Sizi kandırdıkları için gurur duyuyorlar…
Bir de sanki dünyanın en maharet gerektiren hareketini yapmışçasına alkış bekliyorlar çevrelerindekilerden … Aferin diyeceğiz onlara, kutlayacağız üstüne bahşiş verir gibi… Bu nasıl bir semirmişlik duygusudur, bu nasıl bir insan olma durumudur, çözemedim günlerdir açıkçası…
Erdemlerin tepe taklak edildiği post modernliğin postunu yüzerek damarlarının ve etlerinin çiğliği içinde bırakılmış, adını koymaya midemin yetmediği bir çağda yaşıyoruz artık… O kadar adi ve o derece zalim bir dünya şimdiki… Günümüzde karşılaştığım zulüm, artık etimden çok ruhumu acıtıyor…
Yaşamın bedenimi değil, pisliklerden olabildiğince uzak durmaya çalışan zavallı ruhumu çekiştirdiğini hissediyorum… Yalan söyleme biçimi ve bunun yarattığı sonuçlar, canımı en çok acıtan ve ızdırap dolu derin izler bırakan işkenceler oluyor çoğu zaman…
Herhalde yalana olan aşırı duyarlılıktan olsa gerek, birileri yalan söylemeye başladığında, ruhumun şövalyeler misali, zırhını giyinmeye başladığını ve bir çırpıda gardını aldığını hissediyorum… Yalanından büyük zevk alan o soysuzun suratına bakıp hıh diyor ve ilk fırsatta darbelerini göğüsleyerek, o aciz ve beş para etmez varlığını savuşturuyorum başımdan…
Çektir git, hangi cehennemin dibine gideceksen ve beni kendi masum benliğimle yalnız bırak… Bırak ki, senin gibi şerefsiz ve ruhsuz bir yaratık haline gelmeyip, biraz olsun koruyabildiğim ve sahip çıkabildiğim insanlığımla baş başa kalayım…