Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mart '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Yalan

Yalan hayatın gerçeği ve içerisinde olduğumuz dünyanın ayakta kalmasına yardımcı olan öğelerdendir. Yalan söylemenin doğru olmadığını hepimiz biliriz, ama yine de söyleriz. Kendi kendimize bu yalan pembe bir yalan, hatta toz pembe bir yalan deriz. Doğruyu perdelemek için söylediğimiz yalanları, belkide kendimizden ve çevremizden bu şekilde saklarız. 

Bu dünyada yalan söylemedim diyebilen biri varsa beri gelsin diyorum. Bebekliğimizden başlarız yalan söylemeye. Düşünsenize “O vazoyu ben kırmadım” demek, o saf dimağların kirlendiğinin en basit örneğidir. Okul çağımızda, ödevimizi yapmadığımızda suçu, o akşam ailemizin bizi dışarı çıkarttığını söyleyerek ailemize veya elektriklerin kesik olduğunu söyleyerek elektrik idaresine atarız. Kopya çektiğimizde, “Ben çekmedim, bu bir rastlantı olamaz mı” deriz. Sevdiğimize onu sevmediğimizi söyleme cesaretimiz olmadığından yalanlar üretiriz. İş yerinde yetiştirmemiz gereken projeyi bitiremediğimizde iş arkadaşlarımızın suçudur. O akşam dışarıya davet eden arkadaşımızla çıkmak istemediğimizde; evde oturmak istediğimizi, bir işimiz çıktığını ya da ailevi bir problemimiz olduğunu söylemez miyiz? Hepimiz bu örneklerden bir kaçını yapmışızdır. Bunların bazıları ufak tefek lokma değerinde yalanlarken, bazıları tam anlamıyla ziyafet niteliğinde bir akşam yemeği olabiliyor. Tabiki de herkes her an yalan söylemez veya yalan söylemeyi beceremediğinden söyleyemez. Doğru olanı yapan ve çoğunlukla gerçekleri söyleyenlerin sayısıda aslında az değildir. Bunlar dediğim gibi hayatın için de olan ve belki de yapı taşını oluşturan bir olgunun açığa vurumudur. Bu tip yalanlardan veya yalancılardan korkmamak gerekir. Çünkü, altında temiz düşünceler ve zarar niteliği taşımayan ört paslar gizlidir. 

Asıl korkulması gereken profesyonel yalancılardır. Bu kişiler o denli güzel yalan söylerler ki; bırakın başkalarını inandırmayı, kendi yalanlarına kendileri bile inanıp o yalanlarla yaşamaya başlarlar. Bu noktadan sonra artık geri dönüşü yoktur. Hayatları tamamen bir yalandan ibaret olmuştur. Bu kişiler gözlerinizin içine bakarak öyle yalanlar söylerler ki, yalan olabilecekerini akılınızın ucundan bile geçmez. Siz bir şeyden şüphelenirsiniz ve sorma cesaretini gösterirsiniz, öyle açıklamalarla karşı karşıya kalırsınız ki ben ne hayvanmışım dersiniz. İşte bu insanların aslında alt edilmesi çok basittir. Sadece inandığınız şeylere bağlı kalın ve onu buna inandırın işte o anda yalanlar dünyasından gerçek hayata geçecek ve gözlerinde onca zamandır barındırdığı yalanlar birer birer süzülerek akacaktır. İşte bu noktada o yaşların gerçek olup olmadığını ancak hissedebilirsiniz. Unutmayın ki timsah göz yaşları denilen bir deyim vardır. Neden timsah gözyaşları denir, bilir misiniz? Anne timsah yavrusunu yerken gözünden yaş gelir. Ama bunun sebebi hayatta kalma iç güdüsü yüzünden yavrusunu yemek zorunda kaldığı için değildir; yavrusunun derisi o kadar serttir ki yerken çenesinin ağrısından gözünden yaş gelir. İşte bundan dolayı içten ağlamayan veya göz yaşlarının ardında hala hainlik olanlara timsah gözyaşları döküyor denir. İster gerçek ister değil o yaşlar gözlerden dökülüyorsa, siz doğru yoldasınız demektir. İşte o an aslında geride bırakmanız gereken size söylenen yalanlardan ziyade, size bu yalanları söyleyen kişidir. Bu kişi ister en yakın arkadaşınız olsun, ister sevgiliniz, ister patronunuz ve isterse aile fertlerinizden birisi. Bence fark etmemeli çünkü o yaşları akıtan kişi size değer vermemiş demektir. 

Sizlere yalansız veya toz pembe yalanlı bir gün diliyorum. Bir sayın bakalım bugün içerisinde kaç tane toz pembe yalan söyleyeceksiniz? 

Saygılarımla. 

T.K 

 
Toplam blog
: 8
: 1126
Kayıt tarihi
: 31.01.11
 
 

Liseyi Üsküdar Fen Lisesinde okuduktan sonra Işık Üniversitesi Elektronik Mühendisliğini bitirdim. D..