Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '13

 
Kategori
Deneme
 

Yalan

Yalan
 

Fransız düşünür, romancı, oyun yazarı ve şair Victor Marie Hugo (1802-1885)


Ne siyasette ne de maliye'de sır kalmamalı bence.
Siz söyleyin erenler ‘yalan’ mı yoksa ‘yanlış’ mı duyduklarımız, gördüklerimiz?
Bugün açık açık bir şeyler söyleyen kişi üç beş gün sonra ‘o sözü ben söylemedim!’ diyebiliyor.
Nice kişi özellikle kimi siyasetçiler dün söylediklerinin tersini söylüyor, tersini yapıyorlar bugün.
Bu gibi yalanları belleklerimiz unutsa bile toplumsal tarih unutmaz.
Basın yayın araçları ise hiç unutmaz!
Yeri geldiğinde ‘şahitli ispatlı’ der gibi önümüze koyuvermezler mi?

Oysa yalan iğrençtir, çirkindir, korkaklıktır, bir başkasını yanıltmaktır.
Eğer yalanlar üst üste birikir ise kişilikler bozulur.
Bozulan kişilikler ise er ya da geç suç işlemez mi?
Kim bilir aramızda nice yalan dolan söyleyerek dolaşan kaç milyon kişi var!
‘Yalandan kim ölmüş’ değil mi?

İşte kişilikleri çökerten, toplumları kemiren en büyük hastalıklardan biri de bu ‘yalan söyleme’ eylemidir.
Biliriz ki bu davranış evde başlar, eğitimde gelişir.
Yalan söylemeyi alışkanlık edinen kişiler her türlü işleri ile karşımıza çıktıklarında yandık demektir!

Yılların birikimi olarak bu gibi bazı yargılara vardım.
Sanırım beni okuyan bazı arkadaşlar da benzer yargılar ile bakarlar çoğu söze.
O sözler ister yakınlarımızdan birinden ister bir siyasetçiden isterse bir satıcıdan çıksın eğer yalan dolan ise iğrenmez miyiz?

Bu yaşıma geldim gördüm ki ne siyasette ne de maliyede ‘sır’ kalmadı!
İyi de oldu!
Böylece kimin ne için uğraştığını,
Oy avcılığı içerikli yalanlar ile kimin ne gibi dolaplar çevirdiğini,
Kimin eli kimin cebinde,
Kim ABD ile AB ülkelerinin oyuncağı olduğunu öğrenmedik mi bugüne kadar?

Oysa siyasetçiler de polis de maliyeciler de nice sırları saklayıp dururlar!
Gerçekte sır ya iki kişinin çok özelleri ile doktorları arasındaki bilgilerdir.
İster kişiler arası ister kurumlar arası ister kişiler ile kurumlar arası ilişkilerde olsun sır olmamalı bence.

Aşağıdaki atışmalarda da görüldüğü gibi yüzyıllardır özlemini çektiğimiz ŞEFFAFLIK ölmüş, ‘didişme’ yani şu bize zorla izlettirilen anlı şanlı 'siyaset' baş tacı olmuş!
Çünkü küresel dayatmacı Neo-Liberal Kapitalist ve Muhafazakâr Demokrat sömürgenler KÜRESEL ŞEFFAFLIK istemiyor!
Biliniyor ki onlar ‘çok duygusal’ takılırlar her şeye!

Oysa 'atış serbest' siyaset, maliye, bilim 'şeffaf' olmalı.
Ötesi iki yüzlülüktür.
Kişiliksizliktir.
Adam kayırmadır.
Oy avcılığıdır.
Başta kutsal duygular olmak üzeri her şeyi istismar etmektir.
Ülkeleri işgal etmek için nice desiseler ve tasarılar üretmektir.
Onların işi gücü ‘göz göre göre’ yalan söylemektir.

Bu gibi kişiliksizliklerin toplamı ise toplumu çökertmeye matuf hainliktir!
O hainliği işleyen ‘hainler’ aramızda ‘bizden biri gibi’ dolaşan iki ayaklılar değil midir?
Bu tür iğrençlikleri içeren nice dolapları çevrenin yağmalamadan hazinenin talanına, terör estirerek siyaset yapmak isteyen eli kanlılar ile çok yönlü gizli ortaklıklar geliştiren nice ikiyüzlü Batı uşaklarından her türlü malın stokçuluğunu yapan sermayedar ile yargının da içinde bulunduğu faiz odaklarının sömürü çarkına kadar gömüyor muyuz?

Bunları yazarken inanın ‘k ö r müyüz be’ diye söyleniyorum içimden.

Atalarımızın bize miras olarak bıraktığı:
‘YALANCININ MUMU YATSIYA KADAR YANAR’ sözü geçerliliğini yitirmiş olduğundan aşağıdaki seçme sözleri paylaşıyorum üzülerek...

Ne olur yalan dolana karşı çıkalım:
Ne olur adı güzel ‘yatsıyı’ beklemeyelim!
Çünkü şu hız çağında kimileri 'Üsküdar' yerine 'Okyanus ötesine' yelken açıyor!

Ne olur yalancılara oy vermeyelim:
Bir daha deneyelim, diyerek uyuşmayınız.
Bir de bunu deneyelim, diyerek de kurtuluşa eremezsiniz eğer yalancıları ayıklamayı bilmiyorsanız.
Çünkü o sizi ajanları ile birlikte daha iyi incelediğinden sizi de sizin gibileri de yine kandıracak, uyuşturacak nice yalan dolan ve içinden ne çıkacağı belirsiz 'allı pullu paketler' ile dayanacaktır kapınıza!
Çünkü yalancılar ile hainler gökten düşen birer yıldız gibi yanınızda beliriveririler.
Ne olur onları iyi inceleyiniz.

Sonra çok geç olabilir kaç kez içine düştüğümüz bataklarda gördüğümüz ve yaşadığımız gibi.
Unutmayalım ki onlar ünlü Fransız düşünür Victor Marie Hugo:
‘Yalan zekâ işidir, dürüstlük ise cesaret. Eğer zekân yetmiyorsa yalan söylemeye. Cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene’ diye seslenmiş bize.
Çoğumuzun bildiği gibi korkaklık gibi nedenlerle doğan yalanın sahibi olan ‘yalancılar’ zeki olsalar bile ne ‘dürüst’ ne de ‘cesur’ olabilirler.
Bir yalancının ortaya attığı iki yüzlülük de kokan yalan’dan dolayı ne yapılacağının kararı sizin cesaretinize bağlı değil midir?
Ne yalanlar ne de onların zeki, kurnaz, korkak, sinsi, çıkarcı sahipleri olana yalancılar çoğalsın isteyelim.

Umarım bir gün kişilikleri ve toplum kesimlerini nice çöküşlerden kurtarmak amacı ile TBMM’de Şeffaflık Yasası ile Yalan Yasakları adlı çok gerekli iki yasanın yazılmakta olduğunu duyarız.

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..